Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '07

 
Kategori
Futbol
 

Çarşı, sol ve realite

Çarşı, sol ve realite
 

Geçenlerde Radikal’de Eray Özer, Beşiktaş taraftarlarından bir gurubun oluşturduğu ‘çarşı’ için bir yazı yazmış. Hrant Dink’in öldürülmesinde Çarşı’nın tavrının yetersiz olduğunu belirttikten sonra, bu gurubun homojen anlamda sosyalistlerden oluşmadığını, tam anlamı ile ‘sol’ bir tribün olmadığını belirtmiş. İkinci kısmı doğru bir tespit, doğru bir tespitten yola çıkarak Çarşı gurubundan her şeyi istemek ne kadar doğru bunu tartışmak gerekir.

Çarşı gurubu tam anlamında sol bir tribün değilse de, en muhalif gurup olduğu konusunda hakkını teslim edelim. Sorun Çarşı’nın ne yapıp yapamadığı değil, bakış açımız bence. Daha önce de yazdım, taraftar ile takım arasındaki illiyet (nedensellik) bağı, ne yazık ki ülkemizde sahici bir bağ değil. Köken anlamında tarihsel koşulların dayatmadığı, toplumsal, siyasal koşullardan ortaya çıkmayan takımların taraftarlığı da çok parçalı ve dalgalı. Bu parçalı ve dalgalı resim içinde, Çarşı’nın yapacakları da sınırlı. Tam anlamıyla otonom bir grup değil, böyle olmadığı için de Orhan Pamuk’a destek verebilir ama Osman Baydemir’e destek vermez veya veremez. Orhan Pamuk’a destek verilmesini küçümsemek anlamında söylemiyorum, zihinsel anlamda destek verilecek veya protesto edilecek şeylerin sınırları belli bir noktada kilitleniyor.

Daha da açalım, diyelim ki Beşiktaşlı futbolcular İnterli futbolcuların kendi aralarında para toplayarak Zapatalara ambulans almaları olayından etkilenerek, kendi aralarında para toplayıp, Hakkari Belediyesine bir çocuk parkı yapmaları için girişimde bulundular. Bu girişimi kabul edecek Beşiktaş yönetimi mi mevcut? Veya böyle bir takım başkanı var mı? Hepsinden öte bırakın Beşiktaşlı futbolcuları, bunu yapacak kaç futbolcu çıkar Türkiye’de?

Mevcut yapıdan meydana gelen iyi unsurlarla mı avunacağız? Yoksa bu tarz ve bundan daha ileri düzeyde, tribünlerde yer alan yığınlara güncel, politik mesajları verebilecek otonom taraftar guruplarını yaratabilmek için mücadele mi vereceğiz? İlki, sadece tatmine ve rahatlamaya yönelik bir tercih ama ikinci soru temel hedef olmalı.

Eğer ikinci soruda sorulanı yaratmaksa amaç, bunu da barışa, kardeşliğe, demokrasiye ve özgürlüğe inanan insanlarla yapacaksak, o zaman daha derli toplu düşünmemiz gerekiyor.

Doğru bu çok kolay bir iş değil. Politik anlamda ciddi bir figür olan Kürtler bile bu alana sızamamışken, hemen bunu yaratmak biraz erken gelebilir, doğrudur ama seyretmek de çözüm değil. Eğer tribünleri yani futbol maçlarına giden insanları bir şekilde sürece katmaksa (en azından kafalarına bir soru işareti bırakmak) yaratılacak enerjiyi, sinerjiye çevirmekse bunun için insanlar gerek.

O halde olay sil-baştan bir duruma tekabül ediyor. Türkiye’de milliyetçi daha doğru bir terimle ırkçı refleksler bu kadar güçlü olmasaydı, statlarda Ermenilere, Kürtlere, aydınlara küfür edebilirler miydi? Küfür eden, kurt işaretleri yapan, tribünleri terörize eden bu ülkede yaşayan insanlar. Peki bunun aksi bir retoriği biz nasıl yaratacağız ve kimle? O zaman iş sadece muhalif bir taraftar gurubu ile çözülmüyor. Sol değerlere bağlı insan sayısının nicel olarak azlığı ortada. Bu değerleri sahiplenen bütün kurum, parti ve gazetelerin bu kaotik ortamdan çıkarak, kitleselleşmeleri ile ancak çok çarşılar yaratabiliriz. Yoksa ülkenin siyasal haritası ile takım-taraftar ilişkisi hep benzeş kalır. Şu an için gerçekçi olalım, ne yazık ki bütün solcuları toplasak bir hafta sonu maçların oynanacağı tribünleri doldurtamayız.

Siyasal dönüşümle bir güç olunduğu vakit, bu güç tribünlerde de yerini alacak sayıya kavuşur ve futbolu hayatın gerçek yerine koyabiliriz. Bunu başarabildiğimiz de, bizim gibi düşünen futbolcular da çıkar ortaya. Belki Hakkari Belediyesi için para toplayacak futbolcularımız ve taraftarlarımız da olur. Yoksa, şu an değil herhangi bir taraftar grubundan, çarşıdan bile ‘kirli savaşa hayır’ sözünü bekleyecek bir lüksümüz yok.

Çarşıya her misyonu yüklersek, çarşının da dağılmasına katkıda bulunmuş oluruz. Evet ‘çarşı, çarşıya da karşı’ ama hala ‘kirli savaşa karşı’mı bunu bilemiyoruz. Bilmeyi istemek de, mevcut koşullar da hakkımız değil. Zaten koşulları değiştirmeyi becerdiğimiz de kirli bir savaşı da ortadan kaldırmış oluruz belki.

 
Toplam blog
: 67
: 1679
Kayıt tarihi
: 11.08.07
 
 

Adıyaman'da doğdu. ilk ve ortaöğrenimimi yatılı bölge okullarında okudu. İzmir 9 Eylül İktisat Fa..