Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

12 Ocak '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Cemale cemal celale celal

Yani diyesi gelir insanın…

Atasözleri, deyişler ve güzel sözler öyle takvim yapraklarında yazılı kalmamalı…

Ezberlenmeli, hatta özümsenmeli, nesilden nesil’e aktarılmalı…

Boşa söylenmediğine göre, başka çare yok iş başa düştü gene…

Bu ara herkesler de bir celallenme bir celallenme ki, nedeni onlarda gizlilerde…

Ama farkında’lıkta var bu işin içinde…

Farkta var, nerden bakarsan her bir olguda…

Hayatın içinde… Boy-pos farkı… Kalite farkı… Hoşgörü farkı… Pazı farkı… Görüş farkı… Düşünce farkı… Fizik farkı ve kimya farkı… Pazar farkı…

Her şey ama her şey farklı farklı…

Yazarlarda çizerlerde farklı…

Politikacılar da farklı…

İnsanlar farklı…

Dünya nimetleri herkese farklı, farklı…

Akıllı farklı, akılsız farklı…

Şanslı farklı, şansız farklı…

Kardeşler bile farklı farklı…

Ama duygular, gereksinimler aşağı yukarı aynı…

Bir de Celallenmeler var ki...

E, bu da hayatın tadı tuzu…

Kimisi eser gürler…

Kimisi cemalindeki gül yüzü gibi adına yakışanda gülümser…

Bir masal bu Celallenmenin Cemali sanki…

Masal içinden çıkmış bir Cemal ile Celal…

Cemal ile Celal kardeşlermiş vakti zamanında…

Cemal sakin yaradılışlı, Celal de adına uygun cebbar bir delikanlı imiş. Hani tuttuğunu koparan, her istediğini yapan cinsindenmiş şu Celal.

“Benim de ben” dermiş kardeşi Cemal’e bile…

Evde, tarlada, at binişinde hep o birinci, hem de en birinci olacakmış…

O ne derse yapılıyor, annesine babasına söz geçiren o oluyor, mülayim kardeşi Cemal’e ağız açtırmıyor, her şeyi ama her şeyi o biliyormuş…

İki delikanlı kardeşin birinin mülayimliği sayesinde; ömürlerinin en güzel günleri gelip geçerlerken evlenme vakitleri gelip çatmış…

Cemal, Cemile isminde bir genç kıza gönlünü kaptırmış, genç kızla dere kenarında buluşuyor gelecek için kavilleşiyormuş…

Celal erkek kardeşinin yanında gördüğü Cemile Kızı görüp beğenmiş ve kendi kendine söylenmiş:

“Ya

Hu(!) olur mu şu benim pısırık kardeşime şu bizim kasabanın en güzel kızı Cemile? Celal’e değil bana yakışır bu kız… Ben alacağım Cemileyi… Cemal nasılsa, susup oturur, ben de annemin babamın istediğini yapmış olurum…”

Celal, bu düşünceleriyle; koşa koşa evlerinin yamaçlı yolundan geçip babasının karşısına dikilmiş…

“Baba ben evlenmeye karar verdim…”demiş.

Baba sevinçle kucaklamış oğlunu…

“Aman evladım, bu kararınla beni çok bahtiyar ettin… Anne de çok sevinecek bu işe. Darısı ikiz kardeşin Cemal’in başına… Kim olur gelin kızımız, kimlerdendir?”demiş…

Cemal vuslata varmadan bıraktığı sevdiceğinden ayrılır ayrılmaz babası ile hararetli hararetli konuşan kardeşinin yanında seğrilivermiş.

Kardeşinin gelinişine tınmayan Celal, babasının sorusuna cevap vermiş:

“Benim beğendiğim kız, aşağı köyden Cemile adındaki genç güzel bir kızdır baba… Kızı daha temin Cemal’e bir şeyler sorarken; gördüm suyolunda. Cemal de tanıyor kızı yani…”

Sakin Cemal, delenmiş belki de hayatında ilk kez…

“Sen ne diyorsun bre densiz’ Cemile benim sevdiğim, sevdiceğimdir… Biz onunla kavilleştik… Bu dünyada kıyamet kopmadıkça onu hiç kimselere, sana dahi vermem…

Elimden aldığın çomaklı şekerlerimi yemeden çamura atmana sesimi çıkarmazdım biz çocukken…

Babamın tarlayı senin üstüne yapmasına da ses etmedim… Ev ocakta senin olsun ama Cemile’yi sana vermem…”demiş.

Yaşlı baba, muhlis ruhlu oğlu Cemal’in ilk kez tanık olduğu ne istediğini bilen, kendi hakkını savunmasına şaşmışta kalmış ama içinden de sevinmiş… “O da oğlum, bu da oğlum… Evlat sevgisi ayrılmıyor, hangisine kessen acıyacak parmaklar gibi ama Cemal’imin sesiz halinde, Celal’imin cebbarlığı yüzünden başı çok ağrıyacaktı bu gidişle… Ama şimdi ya!”diye konuşmuş kendi kendine…

“Sen ne diyorsun be hadsiz, Cemile’yi ben eş olarak alacağım…” demiş kardeşine yeniden Celal…

Cemal, kardeşinin üstüne atlamış, yakasından tutmuş, “Sakın ha, sakın… Oyuncak değil, tarla değil, şeker değil, kandırmaca değil bu sevgi, bu aşk…

Cemile’yle ben evleneceğim, o beni seviyor, ben onu… Çekil git yoluna, git yoksa bana her yaptığını fitil fitil burnundan getiririm, hem de şimdi…”demiş.

Gözleri ile fırlamaya hazır bir panter gibi kardeşi Celal’i takip etmiş. Ona öyle bir bakmış ki, kardeşi; kardeşinden korkmuş…

“Tamam, tamam madem öyle, tamam... Senin dediğin olsun…”demiş…

İki evladını sesiz bir şekilde izleyen baba, kendini tutamadan konuşmuş:

“Celale Celal, Cemale Cemal…”demiş.

 
Toplam blog
: 24
: 579
Kayıt tarihi
: 05.10.08
 
 

İşletrme  ve sosyoloji okudu, halen Ege Üniversitesi İktisat Fakültesi Yüksek Lisans  öğrencisidi..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara