Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ocak '09

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Sayın okuyucular...

Post-modern bir yaklaşımda olanlara inat, bodoslama dalınan köşe başı yarışında; birçok muhayyilesi güçsüz yazar müsveddeleri çıktı karşımıza değil mi ama…

Cevval olanın kazandığı bu sinsi yarışta; Türkçemizden bir haberler karşınızda…

Yetmedi(!) anlı şanlı gazetelerde; her satıra eğreti gelen ne anlattığını anla ki bilesiniz, rasyonellikten uzak adı konmamış bir serüvene imza atmakla kalmayanlar, işi büyütüyor, yazar diye sunuluyor bizlere…

Realiteden uzak, devinimsiz ve donanımsız çala kalemlerden “illallah” demez misiniz analitik olanı okuyunca acaba?

Edebiyatımızın kadısı, “düş seni düşledi” diyebilir mi bir "kadın insan" gibi yahut…

Ve yahut köşe kadısının edebi, kendine midir der mi birileri?

Edebiyat, edep kökünden türediğine göre; bilir meşhur bağlaçları da ama O, nükteli bağlaçları köşesinde; sıfatı, zamiri nereye koyacağını bilmeden yazanı da bilir...
O, bir şey bilmez sandığın lakin çok şey bilen; okuyucudur çünkü.

Bu vaziyette Hakkı Devrim’e hak vermemek mümkün mü? Birbirine sataşan köşe kapmış yazarların yazdığı makalemsi yazılardan kim ne anlıyor bilemediğimden, o köşe yazarların genel yayın yönetmenlerine soramadığımdan ötürüdür; sizlere soruyorum sayın okuyucu; bu soruları…

Kim yazdırıyor bu özel hayatların mahremini şu yeni türedi köşe yazan bayanlara?

Az biraz arsızlık, biraz şans ve biraz tanıdık meselesi ve akıldan ziyade; cahil cesareti ile yazdır da yazdır, yazılıyorsa…

Özel hayat anlatımına paralel giden “ben” anlatımında; aranılan modernlik yanlış adrestedir bu vahamette!

Çünkü modernlik; günlük hayatta modern sanatın, tüketim toplumu ürünlerinin, yeni teknolojilerin, yeni ulaşım ve iletişim tarzlarının yayılmasından ziyade; postmoderniz’imin; olabilirlik çok anlamlığı da peşinden getirmiştir şu hayata…

Bu bağlamda da modern dünyayı oluşturan bireyler öncelikle; dünyeviyeleşme, endüstrileşme, kültürel farklılaşma, kentleşme, bürokratikleşme ve rasyonelleşmede birbirlerine göz kırparlarken; ben merkezleşme konusunda en başta olamaya özen gösteriyor , okuyunca bakıldığında!!!

Şimdi; okuyucuya haksızlık yapan, yazan değil midir bu kavram kargaşasından nasiplenmemiş yazma özgürlüğünden maada imtiyazı sunulmuş olana…

E, ne yapalım o zaman?

Zaman bu zaman…

Zaman en değerli hazine olan zaman…

İnkişafı keşfeden birlerine açılalım tabiatıyla ama, yetişmeye bir gram mehili olmayanlara, yeni yetişen genç nesillere, gazete makalesinin çok şeyler katacağını bilmeyenlere, geçit vermeyelim bizim gazetemizde dolayısıyla da; okunmaz makalemsilerle yer işgal edenlere…

Victor Hugo’nun bir şiirinde dediği gibi:

Ağlamak için gözden yaş mı akmalı…

Dudaklar gülerken insan ağlamaz mı?

Sevmek için güzel mi bakmalı...

Çirkin tende güzel bir ruh kalbi bağlamaz mı?

Hasret özlenenden uzak mı kalmaktır?

Özlenen yanındayken hicran duyulmaz mı?

Hırsızlık para mal mı çalmaktır?

Saadet çalmak hırsızlık olmaz mı?

“Duygusal yazın, insanı yazın ama kendinizi yazmayın” desem şu bizim medyanın başımıza musallat ettiği yazmaktan bir haber hatun köşecilere, duyarlar mı beni acep sayın okuyucu…

Sayın Hakkı Devrim daha bir etken olup, (öznesi belli)edilgen olmayanı işaret etmez mi sanki bardağı taşıranları görüp dururken?!

 
Toplam blog
: 24
: 579
Kayıt tarihi
: 05.10.08
 
 

İşletrme  ve sosyoloji okudu, halen Ege Üniversitesi İktisat Fakültesi Yüksek Lisans  öğrencisidi..