Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '22

 
Kategori
Futbol
 

Cennete kaçan top

“ANI RADARI”NDAN…

'ARA sıra isyana yönelecek olursan hatırla ki; dünyayı yargılamak olanaksızdır. Bu nedenle, kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol...' Bu bireysel felsefe reçetesi, sevgilerin kuşatması altında yaşayan VEDAT OKYAR (1945 - 2009 Temmuz) için hazırlanmıştır. İç rahatlığının her konuda sabırla saygıyla yapılan tartışmalarla geleceğini, dayatma ve hırçınlıkla ellerin birleşmeyeceğini söylerdi usanmadan! Kaptan!... Bir sabah, spor servisinde, futbolcunun deneyimlisi ile daha gencinin yarattığı farklardan, alınacak verimden söz ediliyordu. Tam burada, elde etme ya da kazanma hırsını mini bir fıkra ile vurgulamıştı: “Biri genç, diğeri yaşlı iki boğa, bulundukları tepeden, aşağıdaki yemyeşil yamaçta otlayan inek sürüsünü seyrediyorlardı. Genç boğa 'Üstad! Şeytan diyor ki, şimdi buradan ikimiz de hızla inelim ve birer tanesini becerelim! Ne diyorsun? ' diye sordu. Yaşlı boğa, düşünceler içinde aşağıya bakmayı sürdürürken mırıldandı: 'Bana kalırsa evlat' dedi, ' Biz şimdi seninle şuradan sessiiiiz sessiz, yavaaaaş yavaş inelim ve alayını halledelim!"

DÜNYA İNSANLARLA DOLU AMA İNSANLIĞIN İÇİ BOŞ

SERİ atışla taranan tahta hedefler gibi servise saçılmıştık hepimiz! Şimdilerde bu tür örneklere 'metaforik' falan diyorlar. O ünlü seslenişi olan "güzel adamlar!"ı konfeti gibi üzerimize cömertçe serptikçe 'sen de dünya tatlısısın' derdik ona! Futbol alanlarında pek çok küfür işitmişti kulakları. Ayrıcalıklı kişiliği bunları ne kanıksıyor, ne de hoş görüyordu. Her kötü söze ilk kez duyuyormış gibi tepki verirdi. Yine bir gün, maçı izliyor ve not tutuyordu. Seyircinin uğultusu arasında yanımızdaki 'numaralı'dan yardımcı hakeme öyle bir küfür ettiler ki, kaskatı kesildi. Sonra kalkıp yine o kirli yöne baktı. Yürek yoran bu tepkilerinden sonra koltuğuna yığılırken, yarı dönerek sordu bana: 'Güzel adam! Ne oldu bizim terbiyemize? Ne olur söyle! Nasıl yitirdik insanlığımızı? Birşeyler anlat bana, güzel adamım!' Hemen önümüzde görevini yapmaya çabalayan yardımcı hakem de işitmişti, kendisine ve ailesine doğrudan edilen küfürü!

HATASINDAN KUŞKU DUYAN İNSAN DOĞRU YOLDADIR / İspanyol Özdeyişi

KENDİSİNE bu mide bulandıran çirkinliği savunacak tek mermim bile yoktu, demogoji şarjörümde. 'Anlat bana' ile hiç başa çıkamazdım. Yapabildiğim tek şey, maç arasında aldığım küçük bir çikolatayı paylaşmak oldu. Tatlı tatlı gülmüştü, omzumu sıkarak! Bir ara yutkundu, sonra baş işaretiyle küfür edilen yeri gösterdi bana. Dönüp baktığımda o iğrenç küfürün edildiği “tiplemeler” hiçbir şey olmamış gibi oturuyorlardı. Yavaş bir ses tonuyla,'İşlediği suçlar, insanı rahatlatır bazen.' dedi. 'Yaşamın bilinçaltı' denilen felsefeye hayrandı. Uzuuun yıllar önce, o pırıl pırıl formayı ilk kez giydiği maçı şu sözcüklerle anımsardı: 'Benim için dünyanın ilk günüydü!' Boğaziçi’nin yakamozlarla süslendiği bir bahar akşam, yine kalemi, not defteri ve doğrudan gazete bağlantılı stad telefonu ile koltuğuna ilişmişti. Şampiyon olmak üzere olan takım, olası hatanın sonradan düzeltilmesi olanaksız bir derby oynuyordu; Dolmabahçe'deki stadyumda. Bizim kuşak, sisli anılarımızı diri tutan ismiyle “Mithatpaşa” da diyebilir ara sıra! Affediniz.

KÜÇÜK BİR HATANIN CEZASINI BİLE KIYAMETE KADAR ÇEKERSİN / Lev Tolstoy

BERABERLİĞİN şampiyonlukta konuk takıma dev avantaj sunacağı maçın bitimine 10 dakika vardı. Kaleci öyle hatalı bir gol yedi ki, hala ağzı açık gezenler varsa; inanın inanırım! Harakiri! Maç bitti. Herşey o akşam bitti. On binlerce taraftar bitti. Vedat Ağabey de bitti. Ertesi gün 'Yeryüzünde herşey yaşamına son vermeye karar verdiyse; yapılacak şey kalmamıştır!' diyordu bezgin bir sesle... Belli ki bu ‘sportif trajedi’ onu da etkilemişti. Yazgının gölgesi çamurlara da bulanır. İşte o karaltı, kalecinin de üzerine düşecek ve delikanlıyı kısa sürede futbolun görüş alanından çıkartacaktı. Belalar çift gezince, aile yaşamı da karardı. Ama 'Güzel adam' çoğu meslekdaşı gibi o çocuğu perişan eden suçlamalara katılmıyordu. Tersine -“Maç boyu mucize kurtarışlarından birisi gol olsaydı, 1 - 1’e kimse “onun üzerinden”sesini çıkartamazdı” dedi. İşte “bilge”ce düşünce farkı buradaydı. 'Yaptığımız şeylerin nedeni, sadece onları yapmış olduğumuzdur. Başka anlamı yok.' türünden katkısız tanı koyardı bu tür doğallıklara.

VEDAT AĞABEY’in gülüşü yüzünü sıkıştırır, yanakları da gözlerine futbol deyimiyle, şöyle tatlı bir omuz atardı. Ve sonuçta, sevecen bakışları kötülüklerin üzerine çekilmiş birer sevimli çizgi olarak yaşam sevgisini oluştururdu. Öyle alçak gönüllüydü ki, sanırım cennetten içeri girerken omuzlarındaki yıldızları da silkelemiştir. Ya da birisi orada ne aradığını sorduysa, yere bakarak utana sıkıla yanıtlamıştır: 'Çocuklarla maç yapıyorduk… Topumuz kaçtı da... Onu almaya geldim!...' Kim bilir?

Levent Üsküdarlı

 

 
Toplam blog
: 86
: 39
Kayıt tarihi
: 09.12.08
 
 

1951 / İstanbul. Öğretmen bir ailenin tek çocuğu. Sade bir düzen içinde soluk alıp veren o "eski ..