- Kategori
- Güncel
Cennette yer tutmak istiyosan...
Nereden nasıl başlasam diye düşünürken “Gir kızım bodoslama bir yerden!” dedim; ciddi söylüyorum: Ne yazacağımı dahi bilmiyorum!
Artık klavye üzerindeki parmaklarım 0-5 yaşıma mı yönlendirir, cengaver ruhum ortaya çıkar da kafa tutasım mı gelir; aşkı pek önemseyen birinin pes edişine mi dokunur, bilemiyorum…
******
Köpek kızım Maia geçenlerde gözlerimi fal taşı gibi açmama sebep oldu!
Oynayalım diye tenis topu alırım, ucuz olduğundan, biraz oynar gibi yaparız; genelde topu o atar ve almamı bekler! Ulan, topu atacak olan benim ve alacak olan sensin, anlayacağınız üzere, bizimkinde durum tersi!
O toplar alınır, az biraz oynar gibi yapılır, sonrasında Maia onları dişler, falan-filan…
Çöpü boylarlar!
Tam bir yıl önce aldığım toplardan iki tanesi ara oda denilen yerde bir kutu içinde duruyormuş. Duruyormuş diyorum çünkü evimin içini gezemeyeli aylar oldu!
Geçenlerde görünce bir tanesini aldım oynayalım diye, pek sevindi gariban; hoş yine alayım diye attı ama zar-zor yürüyen kadın nasıl alsın!
O gece topunu ağzında taşıyor, birileri oynasın diye… En son salona götürüyor, orada oğlum ve arkadaşları var. Salonun da kapısını kapalı tutuyoruz ki Maia bize sürpriz hediyeler bırakmasın diye!
Uyandım ki Maia oynamak istiyor; uyku sersemi “Hani topun?” dedim; bizimki oraya buraya baktı, fıldır-fıldır hole doğru seyirtti ki salona gidiyor diye düşündüm!
“Vay be! Köpekler hatırlamaz derler, nasıl hatırladı topunun salonda kaldığını” diye düşünürken bir naylon poşet hışırtısı ulaştı kulağıma, uyku sersemiyim ya, umursamadım tabii ki!
Taa ki Maia’nın ağzında top ile gelişine kadar!
Seninki gitmiş, ara odaya girmiş, naylon torba içindeki diğer topu bulmuş! Naylonundan çıkarmış ve ağzına almış, iyi mi!
Ara odadan topu alırken görseydi, vallaha, hiç şaşırmazdım; görmedi eşek!
Köpeğin zekisi olur da bu kadarı mı olur?
Bize denk geldi! Oluyormuş!...
******
Karbonatla ilgili yazılar dolanıyor etrafta: Birinci şekli temizlik amaçlı, ikinci şekli tedavi…
Deneyimlemediğim hiçbir şeyi yazmamak gibi bir adetim var; bir çok hastalığa iyi geldiği söyleniyor lakin, çok şükür, deneyimlerim yalnızca sedef hastalığı ile ilgili.
Sedef hastalığı genelde kalıtımsal ve vücudun zayıf düştüğü anlarda atağa geçiyor. Nereden biliyorum; zira bende de var!
Zaman-zaman atağa geçiyor. Benimkisi şu an aktif değil, şükür, lakin çok yakın arkadaşımın karbonat ile sedef hastalığına çözüm bulduğuna şahidim.
Gözümün önünde eriyip bitiyor sedefli bölüm!
Özendim, ben de ufaktan başladım: Bir haftayı henüz bulmuştu karbonat kürüm, sedef hastalarının başına gelen tırnak şekilsizliği bende de ufaktan vardı; ayak parmaklarımın ikincilerinin tırnakları içe doğru kıvrılıyorlardı. Bir çeşit mantar da sanılabilir, ya da belki de öyledir…
Neyse… O içe doğru kıvrılan tırnaklarım yanlara doğru genişledi, iyi mi! Diğerleri gibi normal tırnak olma yolunda ilerliyorlar!
Paylaşmadan olmaz!
******
Ayşe Arman’ın çocuk tacizleri ile ilgili bir yazı dizisi var; n’olur okuyun! İçiniz bulansa da okuyun…
******
Travmaların ille de “cinsel” olması gerekmiyor; geçimsiz aile ortamında büyüyen her çocuğun peşini bırakmayan travmaları mevcut!
Bir çocuğun en güvendiği ortam anne-babasının olduğu ortamdır; o ortamda sorunlar varsa o çocukta da güven sorunu olacaktır ki bir çocuk için en baş edilmez sorundur!
******
Özgüven eksikliği, pısırıklık, yada fazla cabbarlık; megolamanlık basit birer kişilik problemi gibi gözükse de nelere sebebiyet verebileceğini kestiremeyiz!
Takip eden okurlarım bilirler, takıntı hastalığı ile mücadele eden bir oğlum var; genetik faktörler kadar tetikleyen durumlar da var.
Hani, “Çocuğum için katlanıyorum” diyen ekonomik bağımsızlığı olan kadınlara “bir kez daha düşünün!” demek geliyor içimden…
Ekonomik bağımsızlığı olmayan kadınlar için fazla söyleyecek bir şeyim yok: Bir an önce bir iş bulmalarını önereceğim ama üniversite mezunlarının dahi iş bulamadığı bir ülkede bunu demek abesle iştigal!
Yardım kuruluşlarına müracaat edebilirler…
******
Hoş; korunma talep eden kadınlar hep ölüyor, yardım isteyenlere ne oluyor, bilinmiyor!
******
Lakin bir yolu olması lazım bunun; “Üç çocuk doğur- yok beş olsun!” demekle bitmiyor bu işler!
“Çocuk” bir bireydir; kopyala-yapıştır tarzı uymaz!
Eskidendi o; otur denildiğinde otururdu, kalk dendiğinde kalkardı! Eskidendi doğan bebekler sımsıkı bezlere sarılırlardı; kundaklanırdı! Ne eli ne de kolu-bacağı oynardı; aylarca kundakta kalırlardı!
Her birine sorsanız ne travmalar anlatacaklardır; çocuk doğurmak değil de çocuk yetiştirmek önemlidir; sağlıklı bir çocuk ancak sağlıklı bireylerin yaptığı sağlıklı evliliklerinden doğan ve aynı şekilde sağlıklı bir şekilde yetiştirilenlerdir!
Sağlık dediğimiz ise bedensel ve ruhsal; aynı zamanda gelişime açık olmakla birlikte mantık örgüsünün doğru işlemesi ile de yakından ilgilidir ki; mantık örgüsü istediğin şeyleri istediğin gibi görmene izin vermez!
Haa, her şeyi ille de kendi çerçevenden görüyorsan, ille de birilerine ait cümle ve iddiaları tekrar ediyorsan; kendine ait farklı bir görüşün, yaklaşımın yoksa…
Silkin be kardeş!
Bir düşün ki nasıl bir dünyada yaşıyorsun ve neyi amaçlıyorsun?
Cennette yer ayarlamaksa derdin; valla, bana göre cennet ve cehennem de burada; huzur ile yaşıyorsan ne mutlu; korku ile yaşıyorsan… İstediğin kadar koruma tut! Ne yazar!
http//twitter.com/Gulgunkaraoglu
gulgun_2006@hotmail.com