- Kategori
- Sinema
cEsArEtİn vAr mI aŞşŞKa?

Öyle bir oyun vardır ki,asla oynamamak gerekir;eğlenceli gözükse de üzücü bir oyundur:Aşk.
Bu oyunun kahramanları birbiri için yaratılmış iki küçük çocuk,Sophie ve Julien.Oyunları cesaret üzerine;okulun en sert çocuğunu tokatlamak,sınava sütyenle gitmek gibi.Dahası bu oyun onlara aşkı,ölümün ve yaşamın arasındaki varoluş nedenini öğretiyor;oyun yaşamın ta kendisi oluveriyor.
Aşklarıysa beton bir kalıbı hatırlatıyor.Çocukluk hayalleri,sonu olmayan bir aşkı paylaşırlar çünkü betonun içinde.Nasıl mı?Büyülü dünyada,çilekli turta ve hükümdar olmak isteyen iki büyüyemeyen çocuğun hayaller aleminde.İmkansız mı?
Aşk doğruluk mudur cesaret mi?
Julien ve Sophie’nin aralarında hayal gücünün sınırlarını zorlayan bu oyun aynı zamanda ikilinin birbirine kavuşmasını da önler;aradan yıllar ve farklı yüzler geçer ama Julien’in ölen annesinden kalan, oyunlarında piyon yerine geçen atlı karınca şeklindeki metal kutu yine yuvarlanır birbirlerinin zamanına.8 yaşındaki hayalleriyle gerçeklerinden, 80 yaşındaki Julien ve Sophie'ye.
“Cesaretin Var Mı Aşka?”ekrandan dışarı,seyircinin yüreğine yuvarlanan ,Fransız etiketli bir romantizm.Yann Samuell’in sınırların ötesinden bir filme kavuşmuş görüntüleri ve senaryosu ;genç ve yetenekli oyuncular Guillaume Canet ve Marıon Cotillard’ın aşkı sanata yansıtma başarısı,filmlerin yaşamın arkasında oynanan bir oyun olduğunu kanıtlıyor.Yetişkin dünyasının beklentileri,renkli çocukluk günleri;büyüklerin karanlık,yağmurlu geceleri...
“Öp beni!”
“Bu senin için bir oyun mu?”
“Bunu sen başlattın,Julien.”
Aşk yaşamımızın içine beraberinde kattığında şekerlemeleri ve tuzlu kurabiyeleri, oyunun kuralları değişmeye başlar.Yine de oyuna devam….