- Kategori
- Güncel
Ceza üzerine düşünceler...

Uyarı....
Basın kamuoyu adına halkın bilgilenme hakkının kullanmasının yegâne aracıdır.
Demokrasinin olmazsa olmazı özgür basın aynı zamanda demokrasinin de teminatıdır. Türkiye siyasi tarihine bakılınca iktidarların bir şekilde medyayı kontrol etmek için devletin olanaklarını sonuna kadar kullandıklarını görürüz.
Her iktidar basını terbiye etmenin yol ve yöntemlerini kendince bulur ve uygular.
Geçmişte olduğu gibi gazete kâğıtlarına yapılan aşırı zamlar yoluyla ya da devletin vergi uzmanlarına basın kuruluşlarına döşek serdirerek ve ya bağlı bulunduğu grubun farklı alanlarda faaliyet gösteren şirketlerine ihale vermeyerek uygulanan hizaya getirme hareketi eninde sonunda sonuç verir.
Türkiye basın tarihini bilimsel olarak araştıran akademisyenlerin gazetelerin yukarıda sözünü ettiğimiz sürece göre manşetlerinin nasıl değiştiğini gelecek kuşaklara aktaracaklarından hiç kuşkum yok.
Son yedi yıldır basının iktidara sonsuz kredi açtığına tanık olduğumuz yadsınmaz bir gerçek. Öyle ki dikkatli okuyucunun sabır taşını çatlatacak kadar iktidarın kusurlarını görmezden gelen Türkiye medyasının geldiği durum gerçekten içler acısı. Gazetelerin güvenilirlik araştırmalarında vatandaştan sıfır çekmesi de aslında yazıya başlarken kamuoyunun bilgilenme hakkını perdelemesinden kaynaklanıyor.
Gerçekten gazete okuma alışkanlığını edinmiş entelektüel okuyucu doğru habere ulaşmak için farklı gazeteleri okuyup doğru çıkarımlara varabilme çabası güderken bir bakıma demokrasi zemininin de kaybolduğunun farkında.
Basın ise bunun ayırımına daha yeni, yeni varıyor gibi. Doğan medyasına yapılan vergi denetimleri sonunda uygulanan şok edici ceza farklı grupların gazetelerinde yeni, yeni dillendirilmeye başlandı.
Oysa Ergenekon davasında daha ne ile suçlandığını bilmeyen Tuncay Özkan’ın elindeki Kanaltürk’ün başına gelenler hafızalarda yerini koruyor. Sabah-ATV süreci de işin başka bir boyutu. Örnekleri çoğaltmak mümkün fakat ilginç bir örnek de GÖZCÜ gazetesinin başına gelenler. Hatırı sayılır bir satış sayısına sahipken basın tarihi müzesinde yerini aldı.
Bu gün muhalif olduğu için istenmeyen gazetecilerin isimleri gazete köşelerinde dillendiriliyor.
Aslında süreç iktidarın her alanda muktedir olma çabasının yansıması. Ha bir de yok ettiklerinin veya etmeye çalıştıklarının yerine yeni figürler de oluşturmuyor değil. Şimdi oturup araştıracak vaktim ve sabrım yok ama blog sayfalarımda Sabah-ATV Ciner’in elinden alınırken devletten aldığı maden ihalelerinden söz etmiştim. Üstelik üzerine soda külü üretmek üzere devletin bizzat ortak olduğu tesislerin açılışı da hafızalarda…
Gazeteci her olayı ve süreci sorgulamalı.
Kamu adına görev yapan gazetecilerin başına olmadık işler de gelmiyor değil, tıpkı Milliyet yazarı Nedim Şener’in yaşadıkları gibi. Hırant Dink davasını ve gelişimini kitaplaştırdığı için katillerden daha fazla ceza istenerek yargılanıyor. Eh bu devirde gazetecilik yapmak biraz yürek istiyor doğrusu.
Özgür basın demokrasinin, hukukun, adaletin teminatıdır. Düşünün Almanya’daki “Deniz Feneri”davasını, Üzmez olayını .. basın olmasaydı farkında bile olamazdık…
Yurttaşın haber alma hakkının olmazsa olmazıdır. Eğer medya sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getirirse demokrasinin de kusursuz bir biçimde işlemesini sağlar. Fakat bunun için duyarlı, tepki verebilen yurttaş birikimi olması gerekir.
Hani beylik bir söz vardır. İktidarı elinde bulunduranlar eleştirilirken “her toplum layık oldukları tarafından yönetilir” diye. Bunu basına da genelleyebiliriz;”Her toplum layık olduğu basın tarafından yönlendirilir”…
Sözü fazla uzatmadan asıl söylemek istediğimiz noktaya gelelim, örnekle devam edelim; uzun emekler sonucunda bir otomobil sahibi oldunuz. Ama ne var ki trafik cezası yiyecek bir kusur işlediniz. Gel gör ki kamu görevlisi size arabanızın ederi kadar cezayı yazmış. Oturup başınız ellerinizin arasında düşünmenin zamanıdır şimdi; bu cezanın amacı sizi caydırmak mı, yoksa arabanıza el koymak mı? Doğal olarak itiraz edeceksiniz ve ne yazık ki olayı yayımlayacak gazeteleriniz televizyonlarınız hatta şu internet çağında blogunuz bile yok.
Düşünün…