Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '15

 
Kategori
Deneme
 

Cezalandırıcı Tanrı

Öyle sevgi dolu bir Tanrı’ ya ihtiyacım var ki, anlatamam size. Nasıl da yangın yerinden geçer gibi yaşanmış bunca yıl! Bazen bütün bunları ben mi yaşadım diye, şaşkınlığa düşüyorum.

Bütün bu yaşanılanları da, öyle ya da böyle getirip Tanrı’ ya mal edip sonra da beni cezalandırdığını düşünmek bildiğim yol benim. Artık bu yola sapmak istemiyorum. Yeni bir yol var, biliyorum. Sevgi dolu bir Tanrı ile bilinçli bir bağlantı kurabilirim. İstekliyim.

Aslında Tanrı ile olan iletişimim, insanlarla olan ilişkime bağlı kalmış. Şiddetin her türlüsü kol gezerken hayatımda, Yüksek Gücü “ yükseklerde” bir yere koymak ya da koymamak arasında gidip geldim. Böylece ya altta hissettim kendimi ya da üstte. Yine tıpkı insanlarla olan ilişkilerimde olduğu gibi yani.

Ne yazık ki, bugün de zaman zaman böyle hissetsem de; en azından bunun böyle olması gerektiği doğrultusunda kendimi ikna etmeye çalışmıyorum. Aksine “ dengede “ olabilmek için ayak işleri yapıyorum.

İşte, yine bana “ sevgi “ dolu olmak konusunda ısrarcı davranmamı anımsatan bir yazı duruyor karşımda. Beni anlatmış, bir kadın ve bir anne olarak. Sizlerle paylaşmak istiyorum:

“Ceza, kelime anlamı olarak, yapılan bir davranışa mukabil karşılık vermek demekse de, bilinen anlamı ile ceza, işlenen bir kabahat karşılığında, kabahati işleyen kişiye, fiziki, ruhi veya psikolojik güç kullanmaya verilen isimdir.

Çocuk terbiyesinde ceza, kısa vadeli çözümdür. Yanlış yapan çocuk, ceza baskısı ile geçici olarak durdurulabilir. Ama bu durduruluş, asla arzu ettiği davranıştan vazgeçmesi anlamına gelmez. Anne, ceza vererek terbiye etmeye çalıştığı çocuğunun, içinde yaşadığı depremi görebilseydi, ceza vermekte bu kadar rahat davranmazdı.

Cezanın tesiri hemen görülmediğinden anne, ileride karşısına çıkacak tehlikeden habersiz, ceza vermeye, cezadan yardım almaya devam edip duruyor. Çocuğuna ceza vererek terbiye etmeye çalışan bir anne hakkında, toplumun diğer fertleri “ anormal “ bir şey yaptığını düşünmezler. Hatta çocuğuna ceza veren anneye, “ vardır elbet bir sebebi “ diye sahip çıkılır. Anne ise, bugünkü “ şiddet içerikli sosyal hayatta “ çok rahatlıkla kabul gören bu cezaları, sorgulama ihtiyacı bile duymadan uygulamaya devam eder. İster fiziki ceza, ister duygusal ceza, ister materyal ceza, asıl tesirini, çocuğun ruhunda oluşturur. Annesinden küçük bir tokat yiyen çocuk, yediği dayağın fiziki acısıyla ağlamaz. Çocuk, o dayak sırasında ruhunda aldığı yara ve duygularındaki ezilmenin tesiri ile ağlar. Tıpkı, eşinden dayak yiyen bir kadın gibi.”

 

 
Toplam blog
: 423
: 186
Kayıt tarihi
: 10.10.11
 
 

İkbal Özlen DİNÇERLER. 14.02.1960 doğumlu. izmir Kız Lisesi Edebiyat Bölümünü okudu. Buca Eğitim ..