Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '06

 
Kategori
Felsefe
 

Çikolatanın felsefesi

Çikolatanın felsefesi
 

Kendimi kötü hissettiğimi söylediğimde, bana küçük bir önerisi olduğunu söyledi. İşe yarayacağından emindi. "Her zaman işe yarar" diyordu. Ne önereceğini merak ettim. "Seni dinliyorum. " dedim. Bana dışarı çıkmamı, bir markete gidip bir bitter çikolata almamı söyledi. Çikolatanın iyi geleceğini düşünüyordu. Önce benimle dalga geçtiğini sandım. Çünkü bazen bana küçük bir kızmışım gibi davranır ve bana şımarık olduğumu, artık büyümem gerektiğini söyler. Önerisine gülümsedim ve dediğini yaptım. Hem belki iyi gelirdi. Bir kaç tane çikolatalı bisküvi yedim ve döndüm. Bunu ona söylediğimde bana bitter almamı söylediğini, kuralı bozmam gerektiğini söyledi. Ciddi olduğunu anladım. Bana çikolatayla susturulan küçük kız muamelesi yapmıyordu. Sahiden sıkıntıma çikolatanın çare olacağını söylüyordu.

Gerçekten merak ediyordum neden mutlaka bitter almam gerektiğini ve bitter çikolatanın benim sıkıntımda nasıl bir etkisi olacağını. Bunu ona sorduğumda verdiği yanıt hem çok şaşırtıcı hem de büyüleyiciydi. Şaşırtıcıydı çünkü bir parça çikolata üzerine bunca felsefe yapılabileceğini düşünemezdim, büyüleyiciydi çünkü hayat ve bitter çikolata birbirine inanılmaz derecede benziyorlardı ve ben bunu daha önce görememiştim.

Neden bitter sorusunun yanıtı olarak bana söylediği şuydu: "Bitter tıpkı hayat gibi. Ne acı, ne tatlı. Ne açık, ne koyu. Katkı yok içinde badem, ceviz gibi. Saf. Mesela hangisini seçeyim diye tereddütte bırakmaz seni. Bir tanedir çünkü. Sadece olduğu gibidir. Hayat gibidir. "

Öylece durdum. Bana öğüdü sadece çikolatanın sana mutluluk vereceği teorisinden yola çıkmıyordu. Onun bana anlatmak istediği bambaşka bir felsefeydi. Üzüntülerin, kederlerin, umutsuzluk ya da mutsuzlukların gelip geçtiği, saf bir hayatın kendi başına aynı yoğun tadda var olduğuydu. Hayata ne katkı konursa o saflığı kaybediyor ve karışıyor, hayattan başka herşeye benziyordu. Tıpkı bitter çikolata gibi saf tutman gerekiyordu onu. İnsanoğlunun uydurduğu saçmalıkları içine doldurmaman gerekiyordu. Kendi kendine yarattığın sıkıntılardan, günlük hayatın küçük ama bizi öldürürcesine yoran streslerinden, atlatacağını bildiğin küçük mutsuzluklardan arındırmalıydın hayatını. Onu bitter gibi saf ve katkısız olarak muhafaza etmeliydin. Çünkü hayatın bittere benziyordu. Onu saf tuttuğunda alıyordun ancak tadını.

Durup dinledim kendimi. . . Ne çok katkı maddesi vardı hayatımın tadını bozan. Onun o yoğun tatlı kıvamını bambaşka bir şeye dönüştüren. Elimdeki bir parça çikolata mıydı bana bütün bunları anlatan?

Ve farkettim ki; bu bir parça çikolata da olsa, görmesini bildiğin vakit sana çok şey öğretiyor. Ve etrafında gerçek dostlar olduğu vakit görmen daha da kolaylaşıyor. . .

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..