Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Haziran '07

 
Kategori
Eğitim
 

Çileden çıkmış bir öğretmen

Çileden çıkmış bir öğretmen
 

"Öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır." demiş Ata'mız. Bu ifade ne kadar çok şey anlatıyor aslında. Önce ailede başlayan (en azından başlaması gereken) eğitim; okulda, sınıfta, okul koridorlarında, okul bahçesinde, vb. hiç durmadan devam ediyor. Öğrenciler günün büyük bölümünü öğretmenlerle ve birbirleriyle etkileşim halinde geçiriyor. Dolayısıyla, öğrencilerin kişiliğini, dünyasını, psikolojik durumunu, hatta geleceğini şekillendiren aslında öğretmenler.

Yani geleceğin bilim adamlarını, hakimlerini, profesörlerini; ama aynı zamanda katillerini, teröristlerini, dolandırıcılarını da yetiştirecek olan öğretmenler...

Dün bir e-posta aldım. Dün itibariye kepimi de atıp mezun olduğum fakültenin geçen yılki mezunlarından birinden. Bir ilköğretim okulunda İngilizce öğretmeni. E-postayı okurken gözlerime inanamadım. Aylarca, yıllarca her ders öğrenci psikolojisinden, bireysel farklılıklardan, empatiden vb. bahsedilen bir fakültenin mezunundan inanılmaz bir haykırış niteliğindeydi gördüklerim. Kısaca bahsetmek istiyorum:

Sabah okulda kurul toplanmış ve bazı öğrenciler hakkında geçme-kalma hususunda oylama yapılmış. Velisi okula büyük miktarlarda bağış yapmış olan öğrenciler zaten sorgusuz sualsiz geçirilmiş. Çağırılan velilerle yapılan tek sohbet konusu ise, 22 Temmuz'da yapılacak olan seçimlermiş! Bir öğrenci ise hem Türkçe, hem de İngilizce dersinden başarısızmış. E-postayı gönderen arkadaşımız dışında bütün öğretmenler, öğrencinin geçmesi yönünde oy kullanmış. Nedeni ise çok şaşırtıcı: Toplantının bir an önce bitmesi ve bu bunaltıcı havada bir an önce evlerine gidip dinlenebilme arzusu!

Üstelik, birkaç öğrencinin kurula kalmasına sebep olup da toplantının uzamasına vesile olan bu 1 yıllık öğretmenin verdiği notlar yeniden gözden geçirilmiş, bir hata mı var yoksa diye.

Son olarak da, gelecek sene kendisi için bir karar aldığından, bu karar doğrultusunda kız-erkek ayırt etmeden onları "döveceğinden", ve onlarla başa çıkmanın tek yolunun bu olduğundan bahsederek şu şekilde noktayı koymuş: "Madem onları bırakamayıp onların ve ailelerinin (hakettikleri gib) bir yılını harcayamıyorum, bari öfkemi "döverek" boşaltayım..."

Sonuç olarak, bu öğretmen öyle bir psikoloji içine girmiş ki, öfkesinden içini grup postamıza bu e-postayı göndererek dökmüş. Ama kullandığı üslup evlere şenlik. Bu yüzden sansürleyerek özet şeklinde aktardım burada.

Elbette bu grup e-postaya üye olan hepimiz tepkimizi kendimizce belli ettik. Kimimiz sert bir tavırla, kimimiz ise daha insancıl bir şekilde eleştirdik. Bense, bu yazdıklarının o anki öfkesinin bir ürünü olduğuna, daha sakin bir kafayla düşündüğünde bu yazdıklarına inanamayacağına ve kendinden utanacağına inanıyorum (ve umuyorum!).

Davranışı, tavrı, kişiliği, statüsü, gelmişi geçmişi ne olursa olsun hiçbir insan evladı (hatta tüm canlılar) fiziksel cezayı haketmiyor. Üstelik onlar "çocuk"; savunmasız, günahsızlarımız. İtilip kakılan, devamlı aşağılanan, küçümsenen, hakaret edilen çocuklardan ve gençlerden ileride nasıl "iyi insan, iyi vatandaş ve üretken insan" olmaları beklenebilir ki?

<özlem boral="">
 
Toplam blog
: 152
: 1957
Kayıt tarihi
: 19.08.06
 
 

Ortada bir problem görüyorsak bu bizim de problemimizdir. Ve eğer 'birisi'nin bu konuda bir şeyle..