Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Haziran '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Çocuğu olmuyor, vurun kahpeye!

Çocuğu olmuyor, vurun kahpeye!
 

Yukarıdaki kadının yüzündeki izlere iyi bakın. Bu izlerin sahibiyle "aşk çocuğu" yapması mümkün mü?


Dün akşam Baykuş’taydım. En yakın dostum da yanıbaşımdaydı tabii. Hatta öyle iyi geldi ki onu görmek, 80 yıl sonra!! (En son Kaş’ta Mavi’de içmiştim!) yarım bardak bira bile içtim. Yarıdan sonra ise her zamanki numaramı yaptım ve dostuma; “Cancağazım, sen devam et” dedim.

Dün ikimiz de bir gariptik. Onun hayatında olanlar, beni, kendi hayatımmış gibi ilgilendirdiğinden, gecemiz önceki gecelerden farklı bir atmosferde geçti. Tabii biz birbirimize düşkünlüğümüzden bu durumu göremez haldeydik ama yaşanan an’ların derinliği hala içimde saklı.

Çok uzattım. Evet, esas meseleyi açamayacağım, açmam da imkansız şu şartlarda. Nedeni bu olsa gerek uzatmamın!

Tek diyebileceğim; insanın, kadın ya da erkek, nefes almaya ihtiyacı var. Bu nefes alışverişi, sevgililerimize, eşlerimize yaptıramıyorsak ve onlardan da bu konuda bir hassasiyet gelmiyorsa, tehlike çanları çalıyor demektir.

Geçmişler ola...

Ve bu sabah... Bir cumartesi klasiği olan işime doğru yola koyuldum. Hızla, panter tadında işleri hallettikten sonra ver elini hastane dedim ve yollara düştüm. Kontrollerim var tabi benim; ama siz onu da bilmiyorsunuz ve inatla onu da anlatmayacağım! (He he! Ey blogsever, saklı bahçe insanı gibiyim bu akşam! )

Her neyse, hastanede sıramı beklerken –her zamanki gibi ve hatta daha da car car halde- etraftaki hastalarla konuşmaya başladım. Hastalık nedenleri, yaşları, çocukları, nedir ne değildir, sökülsünler, dökülsünler istedim. Bir dediğimi iki etmediler allahtan ve sıcak bir muhabbet başladı.

Yarım saat sonra, gözlerinin içi temiz, insanı güven veren bir kadın geldi oturdu yanıma. Onu da bir güzel selamladım ve tam o sırada daldığım kitabımı kenara bırakarak, derdini dinlemem gerektiğini hissettim.

Başladı konuşmaya: 23 yaşında olduğunu, isminin Gözde olduğunu ve çocuğu olmadığı için çok üzgün olduğunu söyledi. Sanki benim de çocuğumun olmadığını söylememi ister gibi baktı yüzüme ve ben de onu kırmadım; destekler gibi: “Gözdeciğim, ben senden 4 yaş büyüğüm, ne evliyim, ne çocuğum var; bu acelen nedir?” dedim. Ama bunu dedikten sonra, gözlerinde “beni anla” bakışını fark ettim. “Yoksa kocan şiddet mi uyguluyor bu yüzden?” cümlesi çıkıverdi ağzımdan. Tam o esnada eteğini açtı ve dizine kadar morlukları gösterdi güzel parmaklarıyla...

O an bacaklarını hemen kapatsın, bitsin bu işkence dedim içimden. Gözde’ye dönüp, kocasının derdinin ne olduğunu sordum. Cevap basitti: “Evleneli 2.5 yıl oldu. Eşimin ilk karısı ölmüş, ben ikinci karısıyım; çocuğum olmuyor diye ailecek yapmadıklarını bırakmıyorlar. Üstelik ilk evliliğinden iki de çocuğu var. Erkek bebek diye tutturdular...”

“Peki” dedim ve lavaboya gidip hemen geleceğimi söyledim. Muayene sırasını beklediği doktoru çok iyi tanıdığım için doktorun yanına gittim ve her ne olursa olsun, Gözde ile özellikle ilgilenmesi gerektiğini söyledim. Dayak olayını, bir erkekle –doktor bile olsa- paylaşamayacağı için, kadının bacaklarındaki tekme darbelerini anlattım ve öyle gözüm döndü ki bir an, gidip koca sıfatıyla dolaşan canavarı bulup paylayacaktım. Sağ olsun, doktor bey beni kırmamış olacak ki, muayene sonrası, Gözde bana güleç bir yüzle seslendi. Her şeyin yoluna gireceğini müjdeler gibiydi.

Kısmen derdine derman, diline tercüman olduysam ne mutlu bana.

Tabii ki çocuk istiyenleri, ya da Gözde gibi olanları suçlayacak, ayıplayacak değilim. Ayıplanması gerekenlerin, “çok çocuk iyidir” diye insanları galeyana getirenler ve üremek ile sevişmek arasındaki bağlantıyı keskin bıçakla kesenler olduğunu biliyorum.

Gözde hamile kalınca kurtulacak belki bir süre...

Ama ya kızı olursa...

 
Toplam blog
: 87
: 1432
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

29 yaşında ve yengeç burcuyum. Her sabah 'flu' gözlerle dünyaya merhaba dememi sağlayan 5 numara göz..