- Kategori
- Aşk - Evlilik
Çocuk yerine kariyeri tercih eden kadın aldatılıyor(muş).
Nereden çıktı? diyeceksiniz. Bir haberden, makaleden değil. Belki vardır bu konuya benzer bir yazı, henüz araştırmadım. Ben şahit olduğum bir hikayeyi anlatacağım. O kadar etkilendim ki çoluk-çocuk hakkında neşeli yazılar yazamıyorum.
Anlatacaklarım, 30'lu yaşlarınının sonuna yaklaşmış başarılı bir kadın yöneticinin başından geçenler. Adı S.
En iyi okullarda okumuş, genç yaşına rağmen kariyer basamaklarını hızla çıkmayı başarmış bir kadın. Senelerce beraber yaşadığı adamla da evlenmiş sonunda. Adı T bu adamın. Her ilişkide iniş-çıkışlar var, bunlarda da yok değil ama genelde mutlu bir çift. Kocası eski çapkınlardan ve S'den de 3 yaş küçük. Evlilik öncesi dönemlerinde hayatına bir çok kadının girip çıktığından şüpheleniyor S. Zaten bu şüphelerden dolayı bir dargın bir barışık devam eden 10 yıllık ilişki, en sonunda romantik bir evlenme teklifi ile nikah masasında taçlanmış.
T, 'çocuk çocuk' diye başlamış bir süre sonra. Baba olmak istiyordu ama S henüz hedeflediği yerde değildi ve çocuk yaparsa asla da ulaşamayacaktı oraya. Gece yarılarına kadar çalışıyor, yorgun argın eve geliyor, kocasına ancak 'iyi geceler' dileyecek kadar enerjisi kalıyordu. 1 ay, 2 ay, 3 ay… bu tempo hiç düşmedi. Planlama ayı, bütçe ayı derken alışkanlık ve aslında hırs yüzünden ofiste bir yaşam sürmeye başladı S. Ben tanıştığımda böyleydi. Eskiden de böyleymiş. İş iş iş...
Her görüştüğümüzde, kocasının çok anlayışlı olduğundan bahsediyordu. Bir gün, 'sen daha ne kadar böyle devam edeceksin?' diye sordum. 'Bir kaç sene sonra geriye dönüp baktığında ne görmeyi planlıyorsun? Çocuk istemiyorsun, kocana sadece hafta sonlarını ayırıyorsun. Bir kriz çıksa ve işten çıkarılsan gidip köprüden atlarsın sen.' dedim.
Dedim ve bana o kadar kızdı ki, masadan kalktı, gitti. Uzunca bir süre konuşmadık. İnat etmiştim, aramayacaktım. O benim arkadaşımdı ve iyiliğini istiyordum. Kızmaya hakkı yoktu. Sanırım o da fark etti ki bunu ki bir hafta sonu aradı. 'Buluşalım, anlatacaklarım var.' dedi.
Çatlayacaktım meraktan. Kesin bir terfi daha aldı bu...
Görüşmediğimiz bu 3-4 ayda şirket içinde bir sürü değişiklik yaşanmış. Bizimkini direkt etkileyen bir durum olmamasına rağmen genel huzursuzluktan o da payını almış. Mutlu değil. Çocuk istediğini fark etmiş. Kocasına söylemiş. T çok şaşırmış bu habere. 'Aranız nasıl?' diye sordum.
Ağlamaya başladı. Durmadan hem de.
'Ne oldu S? Hiç bir şey için geç değil. Henüz anne olmak için geç kalmış değilsin ki neyin var?' dedim.
Biraz sonra sakinleşti. Anlatmaya başladı. Kocasına, çocuk istediği haberini evlilik yıl dönümlerinde vermiş. Önce şaşıran T, fazla bir sevinç gösterisinde bulunmadan 'tamam canım konuşuruz' demiş. S, ofisten daha normal saatlerde çıkmaya, kalan işlerini evden yapmaya başlamış. Evde daha fazla vakit geçirmeye başlayınca anlamış ki kocasının bir sürü alışkanlığı değişmiş. Sevdiği yiyecekten, gömlek zevkine hatta saç şekline kadar üstelik. Araları kötü değil. T bir gün bile şikayet etmemiş karısına. Ama işte çocuk fikrinden uzaklaşmış.
'Sanırım' dedi S, 'bana güvenmiyor. Benim yarın öbür gün iyi bir teklif karşısında eskiye döneceğimi zannediyor. Yok İrem' dedi. 'Ben kararlıyım. İş hayatımı yavaşlatıp anne olmak istiyorum.'
'Biraz zaman tanı' dedim.
Bu arada ortak tanıdıklara sordum. Araları gayet iyiymiş. Koca, eskisi gibi ilgili, karısına karşı dengeli, sevecen. Bir problem yok. Bizimki büyütüyor, diye düşündüm. Yarın öbür gün hamilelik haberini alırız nasıl olsa... Bir daha ses seda çıkmadı bizim çiftten. Her şey yolunda. Biz eskisi gibi görüşmeye devam ettik kaldığımız yerden. Çocuk konusunu açmadım bir daha. O da açmadı. Ama keyfi yerindeydi S'nin.
Bir kaç hafta önce evlilik yıl dönümümüzü kutlamak üzere felekten bir gece geçirelim istedik. Aylar sonra bar bar gezecektik. Tıpkı eskisi gibi. Yeni aşıklar gibi. Sabaha karşı Beyoğlundaki 4. mekanımıza girdik. Nasıl eğleniyoruz karı-koca. Alkolün verdiği neşeli bir sarhoşluk da var üstümüzde. Sonra bir anda başım dönmeye başladı.
Ayaklarımın altındaki yerin kaydığını hissettim. Hareket edemiyordum. Kocam, 'ne oldu, ne hale geldin?' diye sordu endişeyle. Ağzımı bile açamadım. Alenen parmağımla gösterdim. T başka bir kadınla sarmaş dolaş, öpüşüyorlar uzun uzun. Üstelik tek gecelik bir şey değil bu, belli. Sevgili bunlar. Romantik bir hal var. Sadece seks değil. Titremeye başladım. Bir adım attım ileri doğru. Sarp elimden tuttu.
'Yapma' dedi. 'Karışma'
Zaten ne diyecektim ki T'ye? İki tokat atsam neye yarar? Arkadaşıma nasıl söyleyeceğim asıl?
'Neden? Sence neden yapıyor bunu?' diye sordum.
'Tamam' dedi. 'Güzel bir şey değil insanın karısını aldatması, bahanesi yok ama S'nin de buna çanak tuttuğunu düşünmüyor musun? Sen anlatıyordun kocasını nasıl ihmal ettiğini. Adam devamlı yalnız. Etrafında paylaşacağı, güzel dakikalar geçireceği, sevişeceği karısı yok. Üstelik çocuk istiyormuş.'
'Ayrılsın o zaman' dedim. Sonra daha da sinirlendim. 'Ne yani kariyer yapan kadınlar aldatılmayı hak ediyor öyle mi? Ben çocuğuma bakmayı seçtiğim için şanslı gruptayım. Bunu mu demek istiyorsun?'
'Tam öyle değil. Dengeyi tutturamazsan, evini-kocanı ihmal ediyorsan bazı şeyleri de göze almışsın demektir.' dedi.
'İyi o zaman kocacım. Ben yarın iş buluyorum. Kariyer yapıp, eve bir kaç gün gelmeyeceğim. Aldat beni sıkıysa!' dedim.
'İrem, sen iyice sapıttın.'
...
Sonra ne mi oldu?
Çok uzatmayacağım. Bu olaydan bir kaç zaman sonra S'nin işten bir arkadaşı T'yi aynı şekilde görmüş. Hiç vakit kaybetmeden de anlatmış. O da Sormuş kocasına. Yalanlamamış T. Oysa S, dua etmiş içinden 'ne olur yok öyle bir şey desin' diye. Dememiş.
'Karım yoktu ki benim uzun süredir' demiş T. 'Üzgünüm çok. Ayrılmak istedim, çok denedim. Pişmanlık içinde, aldattığım karımı görmek, ne salak bir adam olduğumu kendime tekrar tekrar hatırlatmak için koşa koşa eve geldiğimde hiç yoktun sen. Yoktun.'
...
Geçtiğimiz hafta S boşanma davası açtı. Davayı açtığı gün de başka bir şirketten oldukça göz kamaştırıcı bir teklif geldi. Hemen kabul etti elbette. T ise o kızla beraber. Artık gizli saklı değiller. Gündüz gözüyle insan içine çıkıyorlarmış. Kız akademik kariyer yapmak istiyormuş. Bla bla bla...
'Hayat devam ediyor.' dedi S. 'Hata bende. Kariyer yolunda bu kadar hırsla ilerlerken bunların olabileceğini biliyordum. Çocuk uğruna kariyerinden vazgeçemezsen aldatılırsın. 2 kere 2 eşittir 4.' dedi. 'İyi de bu haksızlık değil mi? Biz neden okuyoruz senelerce, master yapıyoruz? Öyleyse okuma yazmayı öğrendikten sonra bırakalım okulu biz kadınlar. Birisinin karısı olalım. Çocuk yapalım. Bu mudur?' dedim.
'Buymuş' dedi.