- Kategori
- İlişkiler
Çok eşlilik – Ya da başkaları!

Aynı anda birden çok eşle evli olma durumu anlamına da gelir.
Pek çok toplum, kişinin aynı anda birkaç eşle birden evlendiği çok eşliliğe izin vermemektedir.
Evlilik, iki kişinin aile kurmak üzere kanunların uygun gördüğü şekilde, ruhen ve bedenen bir ömür boyu sürecek şekilde biraraya gelmesi.
Evlilik çok kutsal bir kurumdur. Sihirli gibi bir şey! Aklın almadığı bir durum! Hiçbir anlamda akıl almaz bu beraberliği… Tanımadığınız, bilmediğiniz, belkide daha önce hiç görmedğiniz biri ile aynı evi, aynı sofrayı, aynı yatağı paylaşırsınız. Bir anda size annenizden, babanızdan, kardeşlerinizden yakın oluyor!
Tuhaf!
Öyle ama. Onsuz yapamazsınız. Hep onu düşünürsünüz. Garip bir şekilde bu kurumda, sizi mecbur eder onu düşünmeye.
Düşünün onun için yemekler yaparsınız, onun için temizlik yapar hatta onun kirlilerini yıkar, ütüler, kaldırırsınız. Bunlar oldukça normaldir.
Bunun karşı tarafıda bir o kadar sorumluluk yüklü haldedir.
Çalışmak, kazanmak eve bakmak durumunda olan kocadır.
Tamam… Buraya kadarı iyi gitti…
Şimdi bir evin içindesiniz.
Kapılar kapanır herkes dışarıda kalır.
Bu söz oldum olası hoşuma gider.
Hayatın gerçeğidir, bana öyle gelir. Gerçekten herkes dışarıdadır, siz ne kadarını kendinizden iletmek isterseniz dışarıdakiler o kadına vakıf olabilirler.
Aile bir nevi gizemdir. Evin içinden sırlar dışarı çıkmaz.
Evde kalır herşey.
Her iki tarafın yükü ağırdır.
Evlendiğinizde hatta evlenmeden önce ne alaka olduğunu bir türlü anlayamadığım bir şey yüklenir omuzunuza. Siz bir anda yine hiç tanımadığınız, bilmediğiniz birilerinin kızı ya da oğlu olmuşsunuzdur, tamam olsun sakıncası yok. İyide bununla yetmiyorki. Ardından onlara anne ve baba demek durumunda da kalıyorsunuz.
Ben bunu da anlamış değilim.
Asla anlamadım.
Hem eşinizin hem sizin annesi babası nasıl olabilirler.
Benim bildiğim annesi babası bir olan insanlara kardeş denilir.
Bunu hiç çözemedim.
Kimi isteyerek, kiminin içinden gelerek, kimide mecbur olarak anne – baba derler.
Ben dedim – dedim ama onu çok sevdikten sonra dedim.
Ben dedim ama kaybettiğim annemin yerine koyduğum için dedim.
Ben dedim ama bana kızıymışım gibi baktığı için dedim.
Bazen; gelin kayınvalideler anlaşamadıkları halde, ellerinden gelse bir tas suda birbirirlerini boğacak durumda olduklarında bile bu kelimelerle sesleniyorlar.
“Anne”
“Kızım.”
Yok ya!
Nereden nereye geldim. Ben gelin kayınvalide konusunu sizlere zaten benim düşündüğüm hali ile yazacağım ama şimdi konumuz bu değil…
Ben çok eşlilikten söz ediyorum.
Dünya değişti artık.
İnsanlar daha mı hoşgörülü oldular, yoksa dahamı şeffaf oldular. Ya da daha mı yürekli oldular, ya da karıştırdılar mı? Bilmiyorum.
Çok eşlilik eskiden var olan bir olay.
Kuma…
Kelimesi bile insanın tüylerini diken – diken etmeye yetiyor.
Ne demektir kuma.
Niye Kuma.
Neden kuma?
Kim için kuma?
Eşinizin başka bir kadın isteğinin sıkıntısını siz yaşayın!
Bunun için kuma…
Şimdi sizlere başka bir açıdan bir şeyler yazmak istiyorum.
Erkekler artık eskiden olduğu kadar kahr- ya da sıkıntı çekmek istemiyorlar.
Gözümüz aydın bayanlar sevinin!
Erkekler vicdana geldi!
Kumalık artık yok!
Yok mu?
Adı değişti, şekli değişti, aslında kuma diye adlandırırsan bal gibi var.
Şimdi sevgili adı altında takılmak var.
Peki, eskiden kuma gelenler sevgisiz mi gelmişlerdi. Onların derdi neydi? Onlar da yeni sevgililer gibi birlikte olmuyorlarmıydı?
Şekil değişikti.
Nasıl değişik?
Şöyle; erkekler asla tek eşlilik olayından yana olmadıklarından, evdeki hanımının da üstüne bir bayan getirerek, eski tabirle getirmek, yeni haliyle bir bayanla daha evlenerek bırakın evdekine eziyeti kendine niye eziyet etsinki.
Yarabbi şimdiki haliyle iki kadın aynı ev!
Kıyamet kopmadı ise kopacak demektir, hemde nikâhtan önce ya da sonra.
Olmaz.
Oluru nedir?
Gayet kolay.
İmkânın varsa başka bir ev. Gül gibi geçin git. Ha yoksa günü birlik çapkınlık.
Tabi eskiden böyle bir olay yoktu, böyle bir imkân yoktu, böyle sizinle günü birlik çapkınlık yapacaklarda yoktu.
Şimdi olabilir. Sizler yani erkekler!
İş toplantıları asla bitmez. Hep gecedir iş yemekleri, tabi niye gündüz olsunki, üstelikte uzun sürmüştür.
Hatta bazen de;
“Beni bekleme çok geç gelebilirim!”
“Olur.”
Kadın evde bekler. Kadın uyumaz bekler. Kadın geç gelen eşini merak eder.
“Eyvah geç geldi, başına bir şey mi geldi?”
“Geldi, gelmesine de senin düşündüğün tarzda gelmedi. O keyfindeydi, eğlencedeydi. Yazık sana yat uyu.”
İşte burası felaket! Neden yazık olan kadın!
Kadınlar artık yazıklanmak istemiyorlar. Yeter diyorlar yeter. Bildikleri, öğrendikleri anda erkeğin çok eşliliği bitiyor. Gerçeği gittiğinde, suretiyle yetinmeye kalan erkek, bir süre sonra suretiyle yetinmeyince yeni asıllar arıyor ama beyhude! Giden gitti…
Peki, yazık değil mi?
Peki, günah değil mi?
Peki, sizin çocuklarınız yokmuydu?
Yazık değilmi o yavrulara…
Çok yazık.
Örneklerle sabittir. Çok – çok yazık…
Çok eşlilik!
Yazıkların ilk durağıdır…
Nazan Şara Şatana
http://www.facebook.com/#!/profile.php?id=100002892442552
http://twitter.com/#!/nazansarasatana