- Kategori
- Blog
Çok okunmak mı, gerçek yazılar yazmak mı?

Yazmak, omuzlarıma yüklediğim en büyük sorumluluğumdur.
Milliyet Blog'un çok okunanları, herkesin malumu... Neden çok okundukları da... O yüzden, onlar neden çok okunuyor da, ben ne sebepten istediğim kadar okunmuyorum; diye bir çiğlik yapacak değilim. Çünkü benim için önemli olan, gerçek yazılar yazmak, yanlızca tık hesabına dayalı bir matematiksel başarının sahibi olmak değil...
Yazdıklarım, okuyan bir tek kişiye bile farklı bir duygu yaşatıyorsa, satırlarım, tek bir insanın bile zihninde ışıltılı kıvılcımlar çakıyorsa, " Ben hiç böyle düşünmemiştim " şaşkınlığı yaşatıyorsa yazdıklarımı farkeden zihinlerde; söylediğimi ister bir tek kişi okusun, ister binler...
Her yazar, elbet çok okunmak ister. Amma velakin, okunmak kadar, duruşuyla vizyonu da çok önemlidir; değil mi yazanın?...
Nasıl ki, her birimiz, bu dünyaya bir görevi yerine getirmek için gönderilmişsek; yazarların da bir yazı amacı olmalı ve o amacın dayandığı, ayağı yere sağlam basan idealleri...
Yazarken; etten kemikten yaratılmış, gerçek bir kişiye, sahici bir kişiliğe can vermek; adamı nasıl ki hem inandırıcı, hem samimi bir üslubun sahibi yapıyorsa; yazar da o kadar candan davranmalı okuruna...
Okur aptal değil... Kim gerçek, kim tiyatrocu herkesten iyi bilir.
Şimdiye kadar hep kendim olmaya çalıştım. Bunu ne kadar başarabildiğimiyse, ancak beni tanıyanlar bilir. Yazmaya başladığımdan beri bu duyguyu satırlarıma; satırlarımı okuruma aktarmaya çalışıyorum. Çünkü en kolay, kendisi olur insan...
Evet. Çok okunmayı ben de isterim. Düşüncelerimi kitleselleştirmek, en büyük idealim... Ancak ideallerime ulaşayım diye abudik gubidik hesaplara dalmaya da hiç niyetim yok.
Ben en gerçek yazıları yazayım da... Dileyen, dilediği yazımı okusun.
Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır.