Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '14

 
Kategori
Öykü
 

Complex 3

ŞUBAT 2005

Sonsuzluk denizinin görünmeyen yüzünde, yalnızlığın en şiddetli yağdığı şehirde kendi dünyasında biraz daha dibe batmaya başladı Thomas. Evinin üst katında zaman öğle olmasına rağmen donuk bir yüzle kendi yağmurunda ıslanıyordu hiç farkında olmadan. Arkadaşlarının hiç biri eskisi gibi üstüne düşmüyor, onun bu yağmurda çırılçıplak ıslanmasını izliyorlardı.

Aslında şirketteki işleri fena sayılmazdı, fazla özen göstermemesine rağmen işleri yolundaydı, eskiden gecesini gündüzünü sadece şirket için harcardı şimdilerde tek yaptığı yalnızlığın içinde kendisini cezalandırmaya çalışmasıydı.

Başarıyordu, her gün aynı düşüncenin içinde düşüncesizliği yaşıyordu, kendisini düşünmek zorunda hissediyordu. Altı aylık bir zaman, bir gün bir uyanışla kaybolan altı aylık bir an, çelişkilerin başkentiydi, olmazsa olmazlarındandı.

Yavaş, yavaş şirkete gitmek için hazırlandı. İsteksiz bir sakinlik vardı üzerinde ve bu, tüm duygularına hâkimdi. Özensiz biçimde hazırlanıyordu, oysa kendisine çok özen gösteren bakımlı erkeklerdendi. Şimdi kimse tanıyamıyordu onu.

Evden çıkıp şirketin yolunu tuttu. Şirket, yoğun bir tempoyla çalışıyordu, sessizce odasına geçti, koltuğuna yerleşti, hiç bir şeye aldırış etmiyordu. Bunun keyfini yaşayamadan sekreteri yanına gelir birden:

- Misafiriniz var efendim.
- Kim Linda?
- Lily efendim.
- Tamam içeri davet eder misin?

- Merhaba Lily hoş geldin
- Hoş bulduk Thomas nasılsın bakalım?
- İyiyim , bildiğin gibi işte , şirket ve işler…
- Bildiğim gibi görünmüyorsun Thomas söyler misin sana ne oldu böyle?
- Bilmiyorum... Bir şeyler yolunda gitmiyor, o gittiğinden beri böyleyim bir şeyler hep eksik… Yalnızım, ama değilim… Onu çok özlüyorum. Sandra! Sandra…
- Sandra kim?
- Ne zamandan beri seninleydi? Ben neden bilmiyorum ve ne zaman ayrıldınız?
- Lily gerçekten kafam karma karışık. Üstüme gelmezsen sevinirim.
Ve Thomas devam etti:
- Diğerleri nasıl, sen neler yapıyorsun?
- Thomas diye bir arkadaşım var, çocukluk arkadaşım, onu çok merak ettim onun için çok endişeleniyorum, onun yanına geldim. Gerçekten senin için çok üzülüyorum. Seni böyle tanımıyorum Thomas! Düşünsene geçmişi… Yüzlerimiz gülmekten, mutluluktan kırış kırış olurdu! Delice eğlenirdik! Her hafta toplanırdık bir şeyler yapmak için. Zaten bir teklifte bulunmak için geldim bugün buraya.
- Nasıl bir teklif, neden bahsediyorsun?
- Bir yerlere gidelim istiyorum, hep birlikte, yine maceralı bir yolculuk yapalım! Geçen gün konuştuk herkes istekli seninde gelmeni istiyorum Thomas…
- Peki, tamam gidelim ihtiyacım var aslında. Biraz daha böyle zaman geçirirsem iyi şeyler olmayacak!
- Anlaştık. Çok sevindim! Biz daha yaşlanmadık… Böyle bir maceraya herkesin ihtiyacı vardı.
- Bu fikir hoşuma gitti, hadi bunu birer kahveyle kutlayalım, sıkıldım şirkette, kaçamak yapmak için neden arıyordum bende.

Derin bir nefes daha boş sokaklara bakarak, bu kaçıncı geçiş buralardan bu kaçıncı mevsim dudaklardan süzülen… Susmuyor bakışlar sözcüklere… Konuşamıyor harf harf birikse de yüreğinde zaman, ömürden çalmaya devam ediyor.

Şimdi gölgesinden bile uzakta yasıyor Thomas, hayatı gölge oluşturuyor ona.
Her şeyin bir adım gerisinde kalıp, iki adım sonraki heyecanla tanışıyor düşüncelerinde, ruhunun dar sokakları derin bir üzüntünün başkenti olmuştu artık. Yaşam satır başlarından sonra cümle kurmadan konulan, içmeden bırakılan yarım kalmış şarap kadehiydi… Noktalarla doluydu. Gözleri, eskiden durmadan gülümsediği anları arar gibi korkak bakışlara sahipti.
Neydi bu üzüntünün nedeni, Thomas nedenlerin ardında mı yasıyordu istemeden, yoksa nedenler hayatımı olmuştu gerçekten.

Ve daha birçok cevapsız soru…

Tekrar bir araya gelmek için görüşme kararı aldılar Thomas ve Lily. Lily bir şeylerin farkına varmıştı, Thomas hakkında çok farklı bulguları vardı. Thomas değişmişti. Bu olay birden çökmüştü kara bulut gibi üstlerine.

Thomas'ın en sevdiği arkadaşlarıydı oysa Oliver ve Lily, ama ikisinin de Thomas'ın hayatında bilmedikleri önemli şeyler oluyordu.
Sandra'nın kim olduğunu, ne zaman Thomas'la beraber olup ne zaman ne sebeple onu terk ettiğini bilmiyorlardı. Thomas sorulan sorulara yanıt vermekten kaçmaya devam ediyordu.

Thomas'ı kendi evinde yalnız bırakmamak için Oliver'in evine taşınmasını sağlarlar. Thomas kötü düşüncelere gömülüp, üzülmeyecekti.

Oliver, Thomas'la bir kaç saat geçirdikten sonra, onunla konuşmanın yarar sağlayamayacağını anlamıştı. Üstüne gidildiğinde telaşlanıyor, sıkıntısı artıyordu.

İlk günün sonunda konuşmaktan vazgeçti ve onu düştüğü uçurumun sessizliği ile protesto etmeye karar verdi. Gözlerindeki çaresizlik görülmeyecek gibi değildi, her an bir korku her an pişmanlık hissi gözüken bir bakışı vardı yüzünde.

Elini kolunu bağlar Oliver, oysa en iyi arkadaşıydı ve bunun nedenini bilmeliydi. Kararlıydı, kurtaracaktı arkadaşını, dindirecekti yağmurunu, özgür bırakacaktı onun ruhunu.

Kararını değiştiriyordu Olıver, sabah her şeyi soracaktı, bilmediği her şeyi öğrenecekti, ama gözlerine uyku girmedi. Aslında korkuyordu sormaya, Thomas'ın unutmaya çalıştığı şeyleri tekrar yaşamasından korkuyordu, ama cevapları da istiyordu, ki cevapların Thomas'ın normale dönmesine çok yardımcı olacağına inanıyordu. Bilmeliydi…Sabaha kadar uyumadı.

Oliver Thomas ile lise yıllarında tanışmıştı, Thomas o yıllarda içine kapanık bir çocuktu, fazla arkadaşı yoktu ve gerektiği kadar konuşurdu, çocuk yaşta üzerinde tuhaf bir olgunluk vardı. Bu yüzden Oliver'le arkadaş olmaları pek kolay olmamıştı, çok zıt karakterlere sahiplerdi, Oliver arkadaşlarını seven ve arkadaşları arasında sevilen biriydi, Thomas'ın ise kimseyle uzun soluklu iletişimi yoktu, aynı sınıfta iki yabancı gibilerdi önceleri, pek sık konuşmazlardı.

Zamanla Oliver Thomas'a yaklaşarak, bir bağ kurdu ve bu bağ 20 yıllık gelecekle süslendi. Thomas Oliver için çok önemli bir yere sahipti, onun durumu Oliver'i çok üzüyordu.

Sabah olmuştu, ilk ışıklar çoktan evin her yerini sarmıştı. Oliver gece boyunca göz kapaklarını hiç kapatamamıştı bu yüzden gözleri karanlığa hasret bir gece geçirmek zorunda kalıyordu. Konuşup sorunu çözecekti, bundan emindi.

Serin bir duştan sonra güzelce kahvaltı hazırladı arkadaşına, Thomas henüz uyanmamıştı.

Bir süre bekledikten sonra Thomas'ın kaldığı odaya doğru gidip kapıyı araladı, Thomas'ı bir süre izlemeye başladı, bu sırada Oliver'in yüzünde Thomas'la konuşur gibi görüntü vardı, sessizce odadan ayrıldı.

Dakikalar sonra uyandığında Thomas'ın yüzü gülüyordu, sanki her şeyi unutmuş gibi, unuttuğu mutluluğunu geri kazanıyordu. Öğleye doğru güzel bir kahvaltıdan sonra uzun süredir erişemediği farklı bir gündüz yaşıyordu, odanın en güzel yerine geçip, gazetesini okumaya başladı, aslında gazetede yazanların hiç biriyle ilgilenmiyordu. Anı sessizce yaşıyordu kendince, yüzü gülüyordu.

Oliver, sessizce Thomas'ı izliyor konuşmaya nereden başlayacağını düşünüyordu. Ama bu kez, Thomas her şeyin farkındaydı. Oliver'in kendisiyle bir şeyler konuşacağını biliyordu. Hiç konuşmadan bu konumunu bir süre daha korumak istiyordu.

Sessiz geçen dakikalardan sonra Oliver, Thomas diye seslendiğinde, beklediğinden daha çabuk bir cevapla karşılaştı.

- Evet dostum!
Oliver şaşkındı.
- Konuşmak istiyorum seninle, ama önce sakin olmanı istiyorum…
- Seni dinliyorum Oliver…
- Sandra kim?
- Bilmiyor musun gerçekten?
- Hayır bilmiyorum ve, adını sıkça duymaya başladım.
- Kız arkadaşımdı beraber yaşıyorduk…
- Ne zamandan beri?
- Uzun zamandır.
- Ben neden bilmiyorum bunu? Peki, seni neden terk etti? Seni üzen olay Sandra'nın seni terk etmesi mi ?
- Bilmiyorum…

- Thomas ,sen bu değilsin böyle olamazsın seni uzun zamandır tanıyorum... Hayatına biri giriyor, o varken benimle ilişkini kesiyorsun ve daha sonra görüştüğümüzde seni bu halde buluyorum ve hiçbir şeyi bilmediğimi fark ediyorum. Neyi bilmiyorsun Thomas! Neden bilmiyorsun? Hiçbir şey anlatmıyorsun dostum.
- Üstüme gelme Oliver! Sandra çok farklı bir insandı çekingendi biraz, bu yüzden size söyleyemedim.
- Nasıl tanıştınız peki?
- Hatırlamıyorum.
- Tamam Thomas daha fazla üstüne gelmek istemiyorum İstediğim cevapları alamayacağımı biliyorum çünkü. Her ne olduysa ve sebep her neyse kendini toparlamalısın! Lily'le bir program yaptık. Atina'ya gideceğiz oradan da Syros sahiline geçmeyi düşünüyoruz.
- Biliyorum,peki ne yapacağız orada ?
- Kamp dostum! Çadır kuracağız, ilkel bir yaşam! Bundan güzel tatil mi olur?

Thomas Oliver'ın bu istekli haline gülümsedi. Bu tebessümle odanın dışına doğru ilerlerken Oliver:
- Thomas, dostum hazırlan istersen dışarı çıkalım, hem şirket'e uğrarız umurunda gibi gözükmüyor, ama gidelim.
- Ben bugün tatil yapacağımı umuyordum.
- Tatili yapacağız dostum, hem hava almış oluruz bir arkadaşımla görüşeceğiz biriyle konuşmam gerekiyor.
- Tamam, istediğin gibi olsun ama sıkılırsam geri dönerim.

Devamı var!..  

 
Toplam blog
: 29
: 526
Kayıt tarihi
: 31.12.07
 
 

Şafak Soysal Ünıverste öğrencısıyım, yazı yazmayı ve okumayı cok sevıyorum sanırım bu kadarı yeter..