Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '20

 
Kategori
Güncel
 

Corona Günlükleri

Uzun bir aradan sonra evden merhaba hepinize…

Malum, 2020 yılını tabiri caizse  yüksek duvarlar, kapalı kapılar ardında geçirdik, geçirmekteyiz.

Gerçi kimilerine pek uğramadı bu hal.

Dünyayı tehdit eden bu salgına  “nanik yaparak”  kendilerince kafa tutanlar,

“ Özgürlük benim karakterimdir “ edalarında  maskeler fora, her bir yerde gezen  tozanlar da vardı ve hala var.

Bendeniz , “ Hele bir bakalım nedir bu durum ? “  şüpheciliği ile abartıya kaçmadan ama öyle hiçbir şey de yokmuş gibi davranamadan,  Mart ayından beri kendi karantina şartlarımda geçirdim koca bir yılı…

Durum ciddi!

Hele de şu an en başındakinden daha da ciddi…

Çok yakına, tanıdığım insanlara gelince daha da  iyi anladım.

Virüs tüm dünyada kol geziyor;  yaşa, başa bakmadan koluna taktığını da götürüyor.

Kimi gözüne kestiriyor onu tam anlayamadım.

Dikkatsizliğine, yaşam biçiminin sefilliğine ve genel sağlık sorunlarına bakarak yahu bu insana kesin virüs bulaşır ya da bulaşsa kurtulamaz dediğin insana bir şey olmuyor bazen.

Öte yandan genç, sağlıklı, atlatır dediğiniz insan bir duyuyorsunuz ki sizlere ömür…

Salgının başından bu yana bilimsel açıklamaların doğruluğuna yanlışlığına, vaka sayısıymış, hasta sayısıymış numaralarına; kısıtlama bir var bir yok, kime var kime yok saçmalıklarına hiç girmeyeyim.

Tuhaf ve bir o kadar da zorlu, önü de bulanık bir yolda ilerliyoruz.

Neden oldu, niye oldu, sonuçları ne olacak kimse bilmiyor.

Olabilecek olanları tahmin ediyor sadece.

Çıkarımlar , teoriler, varsayımlar, senaryolar havada uçuşuyor.

Hoş, başta Covid-19 olmak üzere,  hem lokal hem de global ölçekte başımıza gelen ve gelmesi muhtemel, küçük büyük bütün felaketlerin  bir nedeni var efendim.

“Bir çağ yangını “ bu,

Eller de, diller de gayet günahkar.

Ve masum değiliz hiçbirimiz, dünya günahkar  hakikaten.

Görmeden, yaşamadan  hissetmiş, yazmış  Sezen.

Ee , ne yapacağız şimdi?

Kimselere sarılamadığımız için içimizdeki çocuğa mı sarılacağız?

İçimizde de sarılabilecek masum bir çocuk bıraktık mı acaba?

Bence geçelim bu içimizdeki hep haklı, hep suçsuz, hep  masum, hep mağdur çocuk edebiyatını.

İçimizdeki  yetişkini bulmanın, ona sarılmanın vakti geldi.

Hani şu akıl eden, sebep- sonuç ilişkisi kuran, sorumlu, vicdanlı olan, kendine ve her şeye eleştirel bakabilen, öğrenen, ders alan, ders çıkaran yetişkinden bahsediyorum.

Hala içimizde bir yetişkin yoksa, o masum çocuktan ayrı, bundan böyle, bu yeni çağda işimiz yaş demektir.

Hazır evdeyiz.

Çok okuyup, çok araştırmak, çok izlemek, çok gözlemek vakti…

Eli, zihni, gözü, yüreği işletme vakti…

Yan gelip yatan, ikazı ciddiye almayan hayatta da kalmayacak korkarım.

Her çağın bir tufanı, her tufanın bir Nuh’ u vardır.

Bize bir şey olmaz demeyelim, gemiye binelim.

 

Not: Fotoğrafla anlatmayı sevdiğim için bloglarımı İnstagramda yazıyorum ama özlemişim de buraları..

Bundan böyle görüşmek üzere, sağlıkla kalın, sağlıcakla kalın.

 
Toplam blog
: 115
: 830
Kayıt tarihi
: 18.11.12
 
 

1967 yılında İstanbul'da doğdum.Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinden 1988 yılınd..