Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '20

 
Kategori
Güncel
 

Kölelik Kalkmış Diyorlar...

Efendim, bilenler bilirler, bilmeyenlere hatırlatayım ve üstüne de biraz düşünelim istedim.

Bugün 2 Aralık…

Bugün dünya genelinde “ Köleliğin Kaldırılması Günü “ olarak kutlanıyormuş!

Kölelik kalkmış da kutlanıyor demek.

Ben hiç öyle düşünmüyorum  ama…

Birleşmiş Milletler 2 Aralık 1949 ‘da insan ticareti, cinsel istismar, çocuk işçi çalıştırma ve zorla evlendirme gibi köleliğin çağdaş formlarını yok etmeyi amaçlayan bir yasa tasarısını kabul ediyor.

Kağıt üzerinde kaldırılan ama uygulamada hiç hız kesmeyen “kölelik”, dünya üzerindeki nice acı, nice insanlık dışı düşünce ve eylemlerle bugün de devam ediyor.

Merak edenler, azalmadığı gibi kimi yerlerde biçim değiştiren “ modern köleliğin “ dünya üzerindeki bölgelere ve ülkelere göre dağılımına bir göz gezdirebilirler.

Kölelik insanlık tarihihin en büyük utançlarından biri.

Çok eski zamanlardan başlayarak günümüze kadar gelen, insan onuruna aykırı  bir insanlık suçu…

Dünyanın hemen her yerinde görülen, Avrupalıların Yeni Dünya’ yı keşfi ile farklı bir boyuta geçen  kölelik, Afrika kıtasından milyonlarca insanın, acımasız yöntemlerle Amerika’ ya köle olarak götürülmesine neden olmuştu.

Bugün o insanlık dışı yöntemlerin neler olduğunu belgeleyen pek çok fotoğrafı,kitabı, bu konuda çekilen filmleri görünce insanın kendi neslinin acımasızlığından ve gaddarlığından yüzü kızarıyor.

Saint Pierre’ li Bernardin, kölelik tanımlamasını yapan en önemli düşünürlerden biri olarak tarihe geçmiş düşünürlerden.

Bernardin, ‘ Voyagea L’lle-de- France “ adındaki eserinde köleliği şu şekilde tanımlamış:

“ Avrupalıların mutluluğu adına kahvenin ve şekerin gerekli olup olmadığını bilmem. Fakat bu iki ürünün, dünyanın iki kıtasında mutsuzluğa neden olduğunu biliyorum. İlk başta tarım yapılacak toprakları kazanmak için Amerika boşaltıldı, şimdi ise bu topraklarda çalışacak insanları bulmak için Afrika boşaltılıyor “

Afrika’ dan, Amerika’ ya köle ticareti, insanlık tarihinin en büyük zoraki göçü olarak biliniyor.

Kölelik İslamiyet’ ten evvel Arabistan’da da  gayet yaygındı.  Özgür bir insanın malı olarak kabul edilen ve kendilerine ait hakları olmayan kadınlara “ cariye”, erkeklere ise “ köle “ deniyordu.

Ekonomik ve sosyal problemlere neden olabileceğinden İslamiyetle birlikte önce kölelerin yaşam standardının düzeltilmesi ve ardından da özgür kalabilmelerini hedefleyen bazı haklar gündeme geldi. Zira kölelik, eski Mısır, Babil, Mezopotamya, eski Yunanistan ve Roma medeniyetlerinden itibaren binlerce yıllık geçmişi olan eski inanç, felsefe ve uygarlıklarla kökleşmiş bir kurumdur.

Dünyada çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 40 milyon modern kölelik kurbanı bulunuyor 2017 verilerine göre.

İnsanın insana sömürüsü bitmiyor, bitecek gibi de görünmüyor.

Dediğim gibi çağlar boyunca sadece biçim değiştiriyor ama özünde hep aynı!

Tarihin sayfalarına falan gömülmüş değil yani!

Bugünkü dijital çağda ve teknolojinin geldiği noktada ne dil, din, ırk tanıyacak  ne de sınır.

Köle olduğumuzu bile anlamadan takacak boynumuza zinciri…

Kevin Bales’ in “ Küresel Ekonomide Yeni Kölelik “ kitabını alıp okumalı.

“ Kullanılıp Atılanlar “ ifadesini kullanmış.

Artan nüfus oranları, sömürgeci ekonomik küreselleşme ve modern tarım yöntemlerinin yaygınlaşmasıyla metalaştırılmış insanların hasta olmak, yaşlanmak gibi bir doğal haklarının dahi olmadığını, piknikte kullanılan plastik bir bardak gibi kullanılıp atıldıklarını söylüyor.

Ya kendi kendimizi kölesi haline getirdiğimiz doymak bilmeyen nefslerimize, para hırsımıza; kendimizi uyuşturduğumuz, bir nevi kafa bulduğumuz, elimizle kendimize ilişkin pek çok veriyi yüklediğimiz sosyal medya platformlarına; markalara, gözümüzde yarattığımız sahte  ilahlara, bağımlılıklara kendi kendimizi zincirleyişimize ne demeli…?

Homo Sapiens ve Homo Deus kitaplarının yazarı Yuval Noah Harari’nin  yeni çağın yeni  kölelik düzeniyle ilgili çarpıcı ve bir o kadar da korkutucu ikazıyla bitireyim :

“ Ortalama bir köylü; bir avcı toplayıcıya göre daha çok çalıştı; önüne daha az tür yemek geldi ve gitti elindeki tüm gücü seçkin gruplara devretti. Kollektif bir perspektiften bakarsak, Tarım Devrimi insanlığı güçlendirdi. Ama bireyi de köleleştirdi. Günümüz dünyasında bile 20 bin yıl önceki avcı toplayıcılardan daha zor durumda yaşayanlar var. Dikkatli olmazsak, yeni devrimler, yeni teknolojiler de bize aynısını yapabilir. “

Bilgiyi ve sermayeyi  elinde tutan küçük bir azınlık kendisi için bir ütopya yaratabilir. Ancak bunun dışında kalan insanların tümü ve diğer canlılar bir “ köle “ haline dönüşebilirler.

Nitekim bunun alametlerini de görmüyor değiliz.

“ Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum “ diyen Hz. Ali’ nin bu sözünde bugün ve yarın da çıkarılacak  çok büyük anlamlar saklı.

Köle olacaksak, ilimin, bilimin kölesi olalım.

Kendimizi hala hür addederken, henüz vakit varken…

 

 
Toplam blog
: 115
: 830
Kayıt tarihi
: 18.11.12
 
 

1967 yılında İstanbul'da doğdum.Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinden 1988 yılınd..