Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '20

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Corona ve Türkiye Ekonomisi

Corona’lı karantina günlerinde dünyada ve ülkemizde ekonomi nereye gidiyor?

Borsa ne kadar düşecek, döviz artacak mı, altın fiyatları ne olacak… gibi krizi fırsata çevirme olanaklarına sahip kimselerin kafalarındaki sorulara verecek çok cevabımız var.  

Ama, paranın canı cehenneme…

Başımızdaki bela çok daha büyük.

Sadece sağlığımızı tehdit eden melanetten bahsetmiyorum.

Evet. Corona salgını dünyayı sarsıyor.

Salgını savmak için küresel bir savaş veriliyor.

Günün sonunda paçayı yırtacak olanlarımızı ise belki çok daha büyük bir başka felaket bekliyor.

Minicik mikrop mavi küremizi insanlık tarihinin bugüne dek bilinen  en büyük ekonomik krizine sürükledi.

Dünya teyakkuzda.

Başta ABD olmak üzere Almanya, Fransa, İngiltere, Japonya, Çin gibi  dünyanın en büyük ekonomi güçleri harekete geçti.

Peş peşe önlem paketleri açıklanıyor.

Telaffuz edilen astronomik rakamlar ülkemiz ekonomisi ölçeğinde akıl alır gibi değil.

Ve bu kriz girdabı Ülkemizi de aynı şiddetle içine çekiyor.

Peki, bütün dünyada olağanüstü önlemler alınmasına yol açan ekonomik sorunlar hangi sıkıntılara yol açacak ve biz yurdum insanları kendi mütevazı yaşamlarımızda nelerle karşılaşacak, bu sıkıntıları ne şekilde hissedeceğiz? Neler yaşayacağız.

Salgın, senenin hemen başında kendini hissettirmeye başladı ve kısa sürede küresel ekonomiyi ve doğal olarak ülkemizi cenderesine aldı.

Mikrop insandan insana geçiyordu. Çin’de ortaya çıktı, seyehatlerle yayılmaya başladı.

İlk önlemlerin çıkış noktası burası oldu.

Önce hava limanlarında ve sınır kapılarında kontroller başladı. Ardından ülkelere giriş çıkışlar kısıtlandı, uçuşlar sınırlandırıldı.

Yer yer karantina uygulamalarına girişildi. Git gide toplu alanların seyrekleştirilmesine, insanların sokaklara çıkmamaları yönünde teşviklere başlandı.

Süreç hızla ilerledi.

Dünyanın pek çok yerinde sokağa çıkılmasının kamu otoritesi eliyle yasaklandığı günlere gelindi.

Hayat adeta durdu.

Tüm bunlar bizde de yaşandı, kısıtlılıklar artarak yaşanmaya da devam edilecek.

Ve ekonomide karşımıza çıkacak devasa sorunların mahiyeti bu kısa özetin içine sıkışmış durumda.

Seyehat özgürlüğü kavramının nelere kadir olduğunu da görmüş oluyoruz bu vesileyle…

Önce havayolu taşımacılığı durdu. Dünyanın en iyilerinden ve en büyüklerinden olan THY’miz ve diğer havayolu şirketlerimiz yüzlerce uçağını parka çekti. Onbinlerce çalışanını evlerine gönderdi. Milyonlarca bileti satılmış uçuşlarını iptal etti.

O uçakların ülkemize taşıyacağı on milyonlarca turist konuğumuzu ağırlayabilme olanaklarımızı kaybettik.

Binlerce otelimiz, onbinlerce lokanta, bar, kafe, tur, irili ufaklı muhtelif sektörlerde pek çok tedarikçi firmamız müşterisiz kaldı. Yüz binlerce turizmcimiz bir anda meşgalesiz kalıverdi.

Krizin ilk ve en büyük darbesini turizmimiz yedi.

İnsanlarımız bir anda evlerine kapandı. Sokaklar, alış veriş merkezleri, eğlence, dinlence mekanları… boşaldı.

Gıda, hijyen, sağlık gibi zorunlu ihtiyaçlara dönük kısım haricinde tüm ekonomik faaliyetler durdu. Bu sektörler haricinde faaliyet yürüten tüm ticarethane, işyeri ve işletmeler, işyeri sahipleri… bir anda kapılarını kapatıvermek durumunda kaldılar. Buralarda çalışan pek çok insanımız  gelirlerini kaybetme ve uzun süre işsiz kalma tehlikesiyle yüz yüze geliverdi.

Okullar kapandı, eğitim durdu. Eğitim yaşamında on milyonlarca öğrenciye hizmet veren servis taşımacılığı, kantin işletmeciliği, özel güvenlik, kırtasiye, dil kursu, muhtelif dershane…. gibi pek çok hizmet öyle anlaşılıyor ki en azından gelecek eğitim öğretim yılının başına kadar durdu. Yine bu alanda pek çok insanımız gelirlerini süreli ve süresiz olarak kaybetme durumuyla karşı karşıya kaldılar.

Bu şekilde gelirlerini yitirme durumuyla karşı karşıya kalan insanlarımızın tüketim ve harcama olanakları azaldı ve belki bir kısmınınki tamamen yok oldu.

Bunlarla birlikte evlerine kapanan diğer insanların tüketim ve harcama hevesleri azaldı. Giyim kuşam, eğlence, yeme-içme, mobilya mefruşat, araba, ev gibi talepleri durma noktasına geldi.

Toplam talep daralması kaçınılmaz olarak arz daralmasını da beraberinde getirdi. Salgın önlemleri bağlamında üretim temposunu düşürmek zorunda kalan tesisler, fabrikalar, üreticiler üretimlerini kıstılar.

Otomobil, tekstil, beyaz eşya, elektronik eşya, mobilya ve diğer tüm alanlarda üretim faaliyetleri durma noktasına geldi. Yani tüketimle birlikte üretim de kısıldı.

Bu gelişmelerin sonucunda çalışanlar ücret gelirlerini, girişimciler kârlarını elde edemez oldular.

Azalan üretime,  harcamalara ve yitirilen gelirlere bağlı olarak devletin vergi gelirlerinin azalması kaçınılmaz hale geldi. Vergi geliri olanakları azalan devletin, krizden olumsuz etkilenecek büyük toplum kesimlerine ekonomik destek sağlama zorunluluğu nedeniyle harcamalarının ise artması kaçınılmaz hale geldi. Yeni vergiler ve yeni borçlanmaların yanında belki para basma gibi yeni önlemlerin makro ekonomi dengeleri üzerinde etkili olacağı yeni önlem arayışları zorunluluğuyla yüz yüze kalındı.

Yine azalan üretime ve yitirilen gelirlere bağlı olarak, yani azalacak tasarruflar ve ekonomik aktörlerin borç ödemelerinde baş göstermesi kaçınılmaz sıkıntılar finans sektörünü olumsuz etkileme tehlikesi yarattı.

Talepte ve üretimde ortaya çıkan azalma ithalatta azalmaya, üretimdeki ve ithalattaki azalma da ithalata dayalı ihracat başta olmak üzere genelde ihracatta bir azalmaya kaynaklık edecektir. İhracat ve turizm gelirlerindeki azalma özellikle dış borç geri ödemelerinde  sıkıntılara yol açabilecektir.

Tasvir etmeye çalıştığımız tablonun sonunda, özetle, milli gelirde azalma, ekonomide küçülme, kalkınmada duralama, enflasyonda, faizlerde ve kurlarda artma, işsizlik rakamlarında büyüme sorunlarıyla yüz yüze kalınacaktır.

Sorunların çözümlerine dönük önlemlerin başında gelirlerini kaybeden alt gelir gruplarının desteklenmesi gelmektedir. Geciktirilemez ve ihmal edilemez bu önlemlerle aynı anda krizden doğrudan etkilenen ulaşım, turizm, sanayi ve diğer tüm sektörlerin üretim çarklarının döndürülmesi için gerekli diğer önlemler ivedilikle alınmalıdır. Bu hususta diğer ülkelerde alınan önlemlerin nitelikleri yol gösterici olabilecektir.

Salgın sona erdiğinde alt etmek zorunda kalacağımız bu sorunlarla başa çıkmamızda işimizi kolaylaştıracak olan bazı olumlu noktalara da değinmek gerekir.

Ekonomik krizin aşılmasında devletin rolü artacak, 1970’lerden bu yana devam eden ve belki salgınla birlikte bir anda yüz yüze kaldığımız sorunlara kaynaklık eden neo liberal uygulamalar döneminin aksine planlamacı sosyal devlet fikrinin ön plana çıkacağı yeni bir döneme girilecektir.

Aylarca sürmesi beklenen salgınla mücadele döneminde toplumun bazı tüketim alışkanlıkları değişebilecek, lüks tüketimi azaltma ve tasarrufa ağırlık verme fikri öne çıkabilecektir.

Kriz ortamından en az etkilenmesi beklenen tarımın hayvancılığın ve bunlara dayalı sanayinin önemi kavranabilecek, her olumsuz koşulda dahi kendi yağımızla kavrulabilme olanağına sahip olmanın eşsiz üstünlüğü keşfedilebilecektir.

Kriz ortamındaki dayanışmacılık ve birlik duygusu aşırılıkları törpüleyebilecek, eğitimde bilimi, teknolojiyi ve aklı önceleyen yeni bir anlayışa yönelim geleceğimize dair umutlarımızı yeşertebilecektir.

Sağlıklı ve mutlu bir Türkiye dileklerimle, Milliyet Blog ailesine sevgilerimle…

Kenan IŞIK

 

 

 

 
Toplam blog
: 432
: 2964
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

Mülkiye mezunuyum. Emekli müfettişim. Ankara'da yaşıyorum. S'oligarşi isimli kitabı yazdım. Kitap..