Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '10

 
Kategori
Haber
 

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün İngilizcesi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün İngilizcesi
 

Kendi objektifimden...


Bir düşünce kuruluşu “think tank” olan Britanya Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, diğer adıyla "Chatham House", Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü "2010 Yılı Devlet Adamı" seçti.
.
9 Kasım 2010 günü Gül’e “Kristal Cam Ödülü”nü Kraliçe 2. Elizabet verdi. Milletimize hayırlı olsun. Bu ödül -her nedense- 2005 yılında icat edildi ve bu yıl altıncısı verildi... Benim 40 yıldır tanıdığım kadarıyla, İngiliz derin devleti kendi çıkarlarına ters düşen hiç kimseyi ödüllendirmez. (!) Acaba bu ödülün de asıl nedeni, “Missile Shield=Füze Kalkanı” projesinin Sinop’a konuşlandırılmasına izin koparmak için bir diplomatik manevra olabilir mi? Bilemiyorum, belki... Belki de arkasında bambaşka "alicengiz oyunları" yatıyordur!
.
Ödülün daha önce kimlere verildiğine baktım, karşıma şu kişiler çıktı:
Ukrayna, Gana, Brezilya ve Mozambik devlet başkanları ile bizim TMSF’den Sabah grubunu satın alan Turkuvaz’ın ortaklarından Katar Emiri Tali’nin eşi Şeyha Mozah... Bunların önde gelen ortak özelliği İngiliz Hükümeti ve firmaları ile sıkı fıkı işbirliği yapmaları ve İngilizce konuşabilmeleri...
.
Ödül törenini BBC'den naklen izledim. Ama daha önce Sayın Gül'ü kaldığı lüks otelin odasında ziyaret eden BBC World Service'teki Sert Sohbet "Hard Talk"un -insanı soruları ile limon gibi sıkan- sunucusu Stephen Sackur karşısında dilmaç kullanmayan ve bu yüzden başarılı bir röportaj veremeyen Türkiye Cumhurbaşkanı'nın yaptığı hatalara dayanamayınca; başladım not tutmaya!.. Sonra hatalarını yazıp kendisine yollamayı düşündüm. Ardından, notlarımı bir blog yapabileceğim fikrine kapılınca aşağıdaki fotoğrafları da çektim siz okurlar ve blogdaşlarım için.
.
Hem telaffuz hem de dilbilgisi kuralları bakımından epeyce bozuk ve bir devlet başkanına yakışacak bir diplomatik dil içermeyen, oldukça sıradan bir İngilizce konuştuğunu, acaba hiç kimse Sayın Gül'e söylememiş mi şimdiye kadar?! Kimsecikler böylesi bir samimî uyarıda bulunmamış olmalı ki, Londra’nın Oxford Caddesi’ndeki okullarda katıldığı kurslarda öğrendiği İngilizcesini düzeltecek ve geliştirecek hiçbir şey yapmamış göründü bana. Eh, bunu ilk söyleyen medenî cesarete sahip kişi ben olayım bari. :-)
.
Hemen birkaç örnek vermek isterim... (UYARI: İngilizce bilmeyenler bundan sonrasını okurken sıkılabilirler!..)
Programın başlarında sunucu soruyor:
"NATO’nun karşı karşıya olduğu çok sayıda sorun var, bunlardan biri de İran; mademki NATO’nun prensiplerine uyduğunuzu söylüyorsunuz, öyleyse Türkiye’nin İran’a yönelik tutumu neden diğer üyelerinkinden farklı?”
.
Cumhurbaşkanı yanıtlıyor:
“No. I mean as far as NATO is concerned, we are very keen there, because we are one of the main pillar of NATO...” Burada, daha cümlesi bitmeden, sunucu Gül’ün sözünü kesiyor ve “pillar of NATO” ifadesini kullanarak, ikinci bir soru soruyor... Ama sadece bu kısacık cümlede dahi bir devlet başkanının ağzından duyulunca çok yadırganacak 5-6 yanlış var.
.
Birincisi: Bu soruya “hayır” yanıtı ile başlanmaz.
İkincisi: Hayır sözcüğünün hemen ardından “demek istiyorum ki” tümcesi gelmez ve bu ifade bütün dünyanın izlediği bir televizyonda bir devlet başkanı tarafından hiç söylenemez.
Üçüncüsü: “demek istiyorum ki”den sonra “Konu NATO olunca” denmez; çünkü sorulan soru zaten NATO hakkında.
Dördüncüsü: “very keen” yani çok hevesli, çok hararetli diye çok yanlış bir sözcük burada kullanılamaz.
Beşincisi: mademki “keen” dediniz, öyleyse sondaki kelime “there=orada” sözcüğü olmaz. “keen there yerine “keen on NATO” demek gerekirdi. Özgüvenli ve konuya hâkim bir devlet başkanına yakışan doğru yanıt şöyle olmalıydı: “I disagree with your comment. Questioning Turkey’s stance by NATO’s principles has no grounds whatsoever!
Altıncısı: “Biz NATO’nun ana direğinden/sütunundan biriyiz” (pillars=sütunlarından olması gerekir) cümlesi, askeri bir güç olan NATO’yu tanımlamakta kullanılamaz. Direk yerine “İkinci en büyük askeri gücüyüz” demek daha uygun düşerdi.
.
Bana sorular sormak için odama kadar geldikten sonra, daha ikinci sorusuna yanıt verdiğim cümlemin başındayken, sözümü yarıda kesen ve ısrarlarıma rağmen konuşmasını sürdüren “inatçı ve kaba” bir sunucunun önünde sesimi duyurmak için konuşmayı sürdürmek yerine, ona dümdüz bir ses tonu ile sadece şunu demem yeterdi: “Let me finish my sentence please=İzin verin cümlemi tamamlayayım.”
.
Olmadı Sayın Cumhurbaşkanı!.. Gerçekten olmadı! Saçımı başımı yoldum sizi izlerken! Üzülerek yazıyorum; ama Türkiye’nin imajına yakışmayacak kadar acemi bir diplomat ve kötü bir hatip izlenimi verdiniz tüm dünyaya. Onca eksiğinizin de kolayca ve kısa sürede düzeltilmesi pek kolay görünmüyor. Bence, görev süreniz sona erinceye dek, böylesine zeki, deneyimli, dünya gündemine haddinden fazla vakıf ve anadili İngilizce olan medya mensuplarının sorularına muhatap olacağınız durumlarda, lütfen bir dilmaç kullanın ve kendiniz Türkçe konuşun.
.
Yazıyı uzatıp sıkıcı duruma sokmamak için, sadece yanlış telaffuz ettiğiniz pek çok sözcükten birkaçını yazacağım ki, o konuşmanızın bant kaydını tekrar tekrar izleyesiniz ve en azından kulağınıza çok kötü gelen telaffuz ve dilbilgisi yanlışlarınızı düzeltebilesiniz. Bir de konuştuğunuz dilin müziğine ve akıcılığına özen göstermenizi rica ediyorum. Sürçü lisan ettiysem affola. Saygıyla...
.
1) Birkaç kez “We want=istiyoruz” dediniz. Oysa bir devlet başkanı en azından “We would like” der.
2) Problem sözcüğünü aynı Türkçedeki gibi telaffuz ediyorsunuz; bunun Oxford İngilizcesi /’problım/dır ve vurgu –p sesi üstündedir. Tüm vurgularınız -ne yazık ki- tamamen Türkçedeki gibi... Oysa İngilizce, Türkçe kadar melodik değil, yukarı aşağı zikzak yapan bir ritimle ve genellikle ilk veya ikinci hecedeki vurgularla anlam kazanan bir dil.
3) Cooperating sözcüğünü /Kooperating/ diye telaffuz ettiniz; doğrusu /kou ‘opıreytinn/ olmalı; son ses nazal n’dir, -g değil.
4) Security’yi /sıküriti/ diye telaffuz ettiniz; doğrusu /sı ‘kyuırıti/...
5) Solution’a /soluşın/ diyorsunuz; doğrusu /sı ‘luuşn/ olmalı.
6) Joke sizce vurgusuz bir sesle /cok/; ama doğru telaffuzu /’couk/ olmalı.
7) Threat /tret/ olamaz! Bu “th” sesi peltek -t’dir; sizden bu sesi ve peltek -d'yi hiç duyamadım söyleşi boyunca!
8) Efforts... Bu sözcükte vurgu ilk hecede ve çok güçlüdür. /’efıts/.
9) Blockage... /blokeyc/ diye telaffuz ettiniz. Doğrusu /‘blokic/... Ama Gazze’den söz ediyordunuz, o nedenle doğru sözcük blockade /blo ‘keyd/ olmalıydı.
10) Short-sight dediniz, short-sighted olmalıydı.
11) Completed /kompleytıd/ değil, /kım ‘plitid/ diye telaffuz edilmeliydi.
12) "No" sözcüğü yazıldığı gibi düz ve kısa okunmaz ki!.. /nou/dur doğru söylenişi. (İkiz ünlü= diphthong)
13) Söyleşinin ortasından itibaren her cümlenizden sonra “you see” ilavesini yaptınız. Bu ifade “Anlıyor musun?" anlamına gelir ve genellikle az eğitimli insanların kullandığı bir “joker”dir. Doğru söylenişi de, “yuu sii/dir, /yusi/ değil.
14) Advocating sözcüğüne /edvokeyting/ dediniz. Doğrusu gırtlaktan çıkan a-e karışımı sesle başlayan /aedvıkeytinn/dir.
15) Court /kort/ değil, uzun o’lu /koo(r)t/ olmalı.
16) Sufficiently vurgusuz ve /saffişıntli/ değil, /sı ‘fişntli/ olmalı.
17) “I don’t want” = İstemem/istemiyorum ifadesini hiçbir üniversite mezunu kullanmaz; “I wouldn’t like” veya olumlu hâliyle, “I prefer= tercih ederim” ifadesinin karatı daha yüksektir.
18) Succeed /saksid/ olmamalı; /sık ‘siid/dir doğru söylenişi.
19) Think /tink/ diye asla telaffuz edilemez; mutlaka peltek -t sesi ile söylenmelidir!
20) Honest /oonıst/ değil; /’onist/ diye telaffuz edilmeli...
.
.
.
.
.
.
Günün sözü: “İnsanlar ve uluslar çok değişti; dikkat etmek lazım. Biriyle el sıkıştıktan sonra, beşi de yerinde mi diye parmaklarını saymak zorundasın.”

 
Toplam blog
: 147
: 2923
Kayıt tarihi
: 05.05.07
 
 

İngilizce öğretmeniyim, çevirmenim, dilmaçım, araştırmacıyım. / Beş kitabım var: Beynin Kimliği, ..