- Kategori
- Bilim
Tanrı’yı ve Kuantları Anlamak

Net'ten...
Doğadaki işleyişin kodlarını çözmek için doğaya biraz daha yakından bakmak gerekir. Örneğin; insan bedeni... 39 derece ateşle yatan biri yatağının yanı başında bir aslan görürse, ateşi hemen normale düşer! Çünkü beyinden bedene giden sinyaller şu mesajı taşırlar, “Tehlike altındayız, hemen herkes gerekeni yapsın!” O sıra hücreler bedene el koyar; çünkü söyle düşünürler: “Arkadaş madem tehlike altındayız, öyleyse ya kaçmalıyız ya da savaşmalıyız.”
Ateşin düşmesinin nedeni de şu mantık sayesinde gerçekleşir: Akyuvarlar kandaki bakterilerle savaştığı için bedenin ateşi yukarı çıkmıştır. Şöyle düşünür hücreler: “Tamam, bakterilerle mücadeleniz var ve o yüzden enerjinin çoğunu siz kullanıyorsunuz; ama şimdi mikroptan daha önemli bir düşman var karşımızda. Enerjimizi vurmaya veya kaçmaya harcamalıyız! O anda vücudun savunmadan görevli askerleri bakteri mücadelesini bırakır ki, enerji kollara veya bacaklara gitsin. Ve o anda 39 derece ateş 37’ye iner.
Demek ki hücrelerimiz bilgili ve bilinçli varlıklardır. Peki, hücreler bu bilinci ve bilgiyi kimden veya nereden alıyorlar? Buradan kuantuma kadar gidebiliriz. Çünkü canlı hücreler (Aslında vücutta ve hatta evrende cansız hiçbir şey yoktur, her şey canlı, bilgili ve bilinçlidir...) de maddenin ve dolayısıyla enerjinin ulaşılabilecek en küçük birimlerinden oluşmuşlardır. Kuantum terimi de şu sorunun yanıtıdır; “Doğadaki en küçük enerji birimi ne kadar küçüktür?” Zaten “kuanta” deyişi Lâtincede “ne kadar” anlamına gelir.
Kuantların bulunuşuna kadar büyük bir sitemin her şeyi sevk ve idare ettiği varsayılırdı; ama şimdi görüyoruz ki her şey kuantların daha az hızlı hareket etmek ve daha az enerji kullanmak istemeleri yüzünden oluşuyormuş. Kuantlar bir şeye yapışmak ve bir siteme entegre olmak isterler ki, düzenli bir yaşamları olsun ve sonsuza dek yaşasınlar.
Zaten E = MC2 formülüne dikkat edersek, burada enerjinin, yani kuantların maddeye dönüştüğünü görürüz. Çünkü bağımsız enerji birimleri olarak kaldıklarında çok hızlı dönüyorlar ve çok fazla enerji kaybediyorlar. Evrende 10 üzeri 100 (10100 = 1 sayısının arkasına 100 adet sıfır konularak elde edilen sayı...) kuant olduğu tahmin edilmektedir. Bunlar birleşerek 10 üzeri 81 parçacık (partikül) oluşturmuşlardır. Parçacıklar birleşerek atomları; atomlar birleşerek molekülleri; moleküller birleşerek çıplak gözle görülen büyüklükteki maddeyi; maddeler birleşerek yıldızları ve evreni oluştururlar. Evrende tahminen yüz milyar yıldız kümesi (galaksi) var ve her yıldız kümesinde yüz milyarlarca yıldız var. Bunların ağırlıkları da tahminen 10 üzeri 50 tondur (1050 = 1 rakamının arkasına 50 sıfır konulacak.).
Buradan anlıyoruz ki kuantlar tek başlarına duramıyor, birleşerek maddeye veya başka bir şeye dönüşmek istiyorlar. Demek ki 14,6 milyar yıl önce oluştuğu varsayılan evrende önce sadece kuantlar vardı. Bunlar 7-8 milyar yıl önce yıldızlara ve galaksilere dönüştüler. Bu da demektir ki enerji atom elementleri biçimine girerek depolandı.
Kuantlar nasıl oluştular? Bu soru “Allah nasıl var oldu?” gibi bir sorudur ve yanıtı yoktur. Kuantlar ebediyen var olan enerji birimleridirler. Başa dönersek; hücrelerimizin nasıl bilgili ve bilinçli olduklarını anlamak istediğimizde, süreç bizi evrenin ilk saniyesine kadar götürüyor. Ama şunu da gördük ki enerjiden oluşan madde sürekli olarak daha büyük sistemlere katılarak, daha rahat ve daha kararlı duruma geçiyor. Yani enerji maddeye dönüşüyor ve sürekli olarak biçim değiştiriyor. Dolayısıyla, evren sürekli olarak iyiye doğru giden bir döngü içindedir, denebilir.
Kuantların akıl almaz haberleşme sistemi... Kuantların çok önemli bir diğer özelliği de birbirleri ile -evrensel ölçekte-anında haberleşiyor olmalarıdır. Diyelim ki, siz İstanbul’da bir deney yapıyorsunuz ve oradan bir elektronu 1.000 km. Doğu yönüne, Trabzon’a yolluyorsunuz; ikinci bir elektronu da 3.000 km. Batı’ya, Londra’ya yolluyorsunuz. Ben elektronu açıp aşağı mı, yukarı mı salındığını ölçmeye kalksam ve diyelim ki yukarı salındığını bulsam; Londra’daki meslektaşım da benim bulduğumun tam zıddını bulacak, yani elektronun aşağı salındığını görecektir. Buradan anlıyoruz ki; iki zıt yöne ışık hızıyla giden elektronların birbirleri ile haberleşmelerine olanak yokken, bu iletişim mümkün olabiliyor, hem de evrensel boyutta!
İkincisi... Kuantlar en az enerji kullanan sistemleri seçebilme bilincine sahipler. Bir kuant bir işi 2 kalorilik enerji ile yapan bir sisteme entegre ise, aynı işi 1 kalori ile yapan bir diğer sistemi algıladığında hemen oraya göç ediyor. Yani enerjiden olağanüstü bir tasarruf etme bilinci taşıyorlar. Buradan hareketle toplumlara baktığımızda, onların da birlikte daha rahat hareket edebildikleri bir ortaklık olduğunu görüyoruz. (Devamı gelecek blogda...)
.
Dip not: Bu metni 2 Kasım Salı günü TRT Radyo-1’deki Renkli Anlar adlı programda konuşan, “Doğadaki oluşum mekanizmasıyla insanlığın sorunlarının çözüm yolu” adlı kitabın yazarı ve çok değerli paleontologlarımızdan Prof. Dr. İsmet Gedik'i dinlerken aldığım notlardan oluşturdum. Milliyet Blogkürede de yazan saygıdeğer hocama, program yapımcısı Sevgili Gülname Gümüş’e ve sorduğu nefis sorulardan ötürü değerli sunucumuz Saadet Baykal'a çok teşekkür ederim.
.
.
.
Günün sözü: “Doğadaki sistemlerin denge ve düzeni “Her varlık kendine en yakın komşuları ile etkileşim içine girecek ve davranışını ona göre belirleyecektir.” prensibi çerçevesinde oluşur.”