Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '07

 
Kategori
Sivil Toplum
 

Cumhurbaşkanı adayım; Türkan Saylan

Cumhurbaşkanı adayım; Türkan Saylan
 

Bir kez daha ütopist olma hakkımı kullanmak istiyorum. Maddi dünyanın gerçeklerinden bir adım uzaklaşıp, güç dengelerini tartıya sokma zahmetinden bir kerelik de olsa kurtulmayı düşlüyorum. Mühendis tabiri ile, sürtünmesiz koşullarda araç kullanmak, laboratuar ortamında deney yapmak istiyorum.

Bugün bu hakkımı, ülkeme Cumhurbaşkanı belirlemek için kullanacağım. Partilerin oy oranlarından, milletvekili sayılarından, zinde güçlerin eğilimlerinden, devletimizin hazmetmekte zorluk çeken bünyesinden sıyrılıp, kendim ve hayalimde kurduğum ülkem için ama sırf bu ikisi için bir cumhurbaşkanı önereceğim.

Gerçekleşme olasılığının bulunmadığının farkındayım. Hatta bu ismin, bazı insanların hoşuna gitmeyeceğini de biliyorum. Ama, bugün için kendimi bu kaygılardan sıyırıp, homo politicus kimliğimi bir kenara bırakarak hareket etmek istiyorum. Yanlış anlaşılmasın, fikirlerimden, beni ben eden beyinsel kıvılcımlarımdan değil, yalnızca dengeleri gözeten, yani politik davranan yanımdan sıyrılacağım.

Politik ortamımızın yapısal krizlerinde yine bir derinleşme süreci başladı. Cumhurbaşkanlığı seçimi için son 100 metre düzlüğüne girmiş bulunuyoruz. Ortalık tonlarca fikir, beyanat ve yorumla kaynıyor.

Benim gözlemlerimle, demokrasi okyanusunun yine en sığ noktalarında, o okyanusun hazinelerinden ve zenginliğinden uzak olan, derinliksiz rotalarda seyrediyoruz.

Demokrasinin, oy, oran, sayı, çoğunluk, azınlık, hak, hukuk (ama daha çok yazılı hukuk) gibi önemli, ama henüz ilk basamağı olan noktalarında debelenip duruyoruz.

Oysa ki nezaket içermeyen, saygıya, fikir özgürlüğüne dayanmayan, basit bir çoğunluk ve sayı esasıyla çalışan bir demokrasi, ancak ilkel bir demokrasi türü olabilir ki, ülkemizde yer edinen türün de bu olduğunu söylemek abes olmaz.

Bu konuda sizlere çok basit bir örnek olarak Yunanistan’ı sunmak istiyorum. 2005 yılının Mart ayında Yunanistan Cumhurbaşkanlığı seçiminde çok ilginç gelişmeler yaşanmıştı. Karolos Paolias 300 üyeli parlamentoda 279 oy ile seçilmişti ve aslen kendisi, mecliste azınlıkta olan muhalefet partisi olan Panhelenik Sosyalist Hareketin (PASOK) kurucu üyelerindendi. İktidar partisi olan merkez sağ eğilimli Yeni Demokrasi, muhalefetin bu adayına destek vererek Cumhurbaşkanı seçilmesinin önünü açmıştı.

Bu tip bir gelişmenin ülkemizde yaşanabileceğine, insanın pek inanası gelmiyor nedense. Bence ülkemizde yaşanan demokrasinin yer aldığı basamağı gözler önüne seren gayet hoş bir örnek.

Sizce, nisan ayının ilk günlerinde bir araya gelmesi olası, Başbakan Erdoğan ile Deniz Baykal arasında şu şekilde bir sohbet gerçekleşebilir mi;

Baykal: Sayın Erdoğan, parlamentonun dengeleri gözetildiğinde, cumhurbaşkanı seçilmeniz noktasında bir engelinizin olmadığı düşünüyorum. Eğer bu konuda partiniz ve şahsınızca alınmış bir karar varsa, ülkemizi temsil edecek böyle bir makamda sizi rahatlatabilmek adına, adaylığınıza destek sunabileceğimizi söylemek istiyorum. Ancak görüşlerimize başvurmayı talep ederseniz, bu konudaki fikir ve adaylarımızı da sizlere sunmaya hazırız.

Erdoğan: Sayın Baykal, desteğiniz için teşekkür ederim. Anayasamızın bana ve partime, benim adaylığımı ve seçilmemi sağlayan imkânlarının farkındayız. Bunu bir olasılık olarak düşünmekteyiz. Ancak, bu hakkımızın bir kural olmadığının da bilincindeyiz. Eğer bir kural olsa idi, anayasamızda doğrudan, “parlamentoda %50 çoğunluğu sağlayan iktidar partisinin başı cumhurbaşkanı olarak atanır” ifadesi yer alırdı. Bizler, seçilecek olan cumhurbaşkanının bir mutabakatın eseri olması gerektiğini düşünüyoruz ve bundan dolayı, sizinde desteğini alacak bir aday üzerinde anlaşmaya hazırız.

Baykal: Sayın Erdoğan, sizin aday olmanız halinde tüm Türkiye’nin cumhurbaşkanı olacak olan sizi, yarım destekle o makama göndermemek adına destekleyeceğimizi yeniden belirtmek isterim. Ancak şahsi fikrimi soracak olursanız, size, gerek icra yetkisi daha fazla olan Hükümetin başkanı olarak, gerekse de kendi iktidarımızda eleştirilerine değer vereceğimiz bir muhalefet lideri olarak ülkemizin daha fazla ihtiyaç duyacağını düşünüyorum. Ayrıca yıllarca siyasette taraf olmuş bir insanın, bu ben bile olsam, ülkenin tüm unsurları tarafından benimsenmesi açısından bazı sıkıntılar olabileceğinin de, sizde en az benim kadar farkındasınızdır.

Erdoğan; Sayın Baykal, partim ve ben, Cumhurbaşkanlığının bir temsil makamı olması gerektiği konusunda bir politik öngörümüz mevcuttur. Eğer siz de katılırsanız, Cumhurbaşkanlığı makamının, parlamenter demokrasi içerisindeki esas ağırlığını belirleyecek olan yetki düzenlemesini bu seçime paralel olarak sürdürerek, siyaseten partiler üstü bir konuma sahip, ya da ülkemize sunduğu hizmetler açısından bu makamın ağırlığını taşıyacak bir zatı bu makama taşımayı öneriyorum. Sizden gelecek isim önerilerine de açığız.

Evet, biliyorum çok hayalciyim. Bu tip bir sohbetin olabilmesi için, öncelikle öznelerin değişmesi gerektiğini çok iyi biliyoruz. Ülkemiz topraklarından yetişen siyasetçi profili, bu tip bir sahnenin yaşanmasını olanaklı kılmıyor.

Ancak ben yine de, böyle bir sürecin sonunda, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Türkan Saylan’ı Cumhurbaşkanı olarak görmek isterdim. Ülkemin, öncelikle, bayan bir Başbakan ve Anayasa Mahkemesi başkanından sonra, bayan bir Cumhurbaşkanını da hak ettiğini düşünüyorum.

Ayrıca meziyetleri ve ülkeme sunduğu emekler de değerlendirdiğimde bu makamı fazlası ile hak eden birisi olduğunu düşünüyorum. 1976'de Cüzamla Savaş Derneği ve Vakfı'nı kuran, 24 yıldan bu yana 10 binlerin üzerindeki cüzamlı sayısını bugün 2000'lere inmesi için çabalayan, 1986'da bu konudaki katkılarından ötürü Gandhi Ödülü'nü kazanan, 1989'da Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğini kurarak, o günden bu yana 25 bin çocuğa burs sağlayan bir insan olması, bende bu yönde bir izlenim uyanmasına vesile oldu.

Bu ülke ve ülke insanı için gerek mesleki, gerekse de toplumsal çabalarının yanında, kendisine özgü fikir yapısı ve duruşu ile de, bende takdir uyandırmış bir insandır. Demokrasiyi temel alan görüşlerinin, kendisini uzun yıllar muhalefet ettiği YÖK'nun yönetim kurulu üyeliğine kadar taşımıştır. Ve halen de, kurum içerisinde alternatif bir fikrin savunusunu gerçekleştirmektedir. Elbette ki, paylaşmadığım görüşleri de olacaktır. Ancak, bu fikir ayrılıkları, demokrasi kültürü içerisinde gayet doğal karşılanması gerekir. Ayrıca, o makama geçecek kişinin, kendisine düşen görevler ile fikirleri arasındaki ayrım konusunda sorumlu davranması, öncelikli aranması gereken özelliktir. Türkan Saylan'da bu sorumluluğu, YÖK içerisinde fazlasıyla göstererek rüştünü ispatlamıştır.

Biliyorum ki, çok daha fazla ismi, bu makama önermek mümkün. Ancak, nedense benim ilk aklıma gelen isim, Sayın Türkan Saylan oldu.

1) Türkan Saylan’la hiçbir tanışıklığım, akrabalığım bulunmamaktadır. Çok istememe rağmen başkanlığını yürüttüğü sivil toplum kurumunda da görev almış ve çalışmış değilim. Yalnızca uzaktan çalışmalarını takip eden ve kendisine hayranlık duyan birisiyim.

2) İnternette yaptığım araştırmada, bianet.org adresinde, “kamuoyunun aklının köşesinden geçmeyen cumhurbaşkanlığı adayları” kampanyası çerçevesinde Türkan Saylan’ın da adının geçtiğini gördüm. Ancak inanmanızı isterim ki, nette bu adrese ulaştığımda ben yazıma başlamıştım bile :)

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..