Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

13 Nisan '07

 
Kategori
Sivil Toplum
 

Cumhurbaşkanlığı seçimleri

Hasretle beklediğiniz yazılarıma devam etmeye başlamış bulunuyorum. Bu yazım "geri zekalılık" yazımın kaldığı yerden devam edecekti. Ancak Cumhurbaşkanlığı seçimleri o kadar fazla gündeme oturdu ki yazmadan duramadım. Ama geçen yazımı mutlaka tamamlayacağım.

Sayın okurlar Türk toplumunun (her bireyinin) çok garip iki saplantısı var. Birincisi biz birey olarak istisnasız her konuda haklıyız, hep biz daima her konuda doğruyu yapıyoruz, daima karşımızdaki, diğer insanlar hep hatalı. Hep ben her konuda doğru düşünüp, doğru toplumsal davranışlar sergiliyorum, benim dışımdakiler suçlu. Doğal olarak hepimiz böyle düşününce, hiçbirimiz kendimizin istisnasız her konuda hatalı düşündüğümüzü, hatalı toplumsal davranışlar sergilediğimizi kabul etmiyoruz. Kabul etmeyince doğal olarak benim -bizim- düzeltecek hiçbirşeyimiz yok. O zaman bu toplum mükemmel bireylerden oluşmalı. O zaman da bu cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmasının da bir gereği olmamalı. Ama öyle değil. Ama öyle değil ise bu çelişki. Mükemmel insanların oluşturduğu bir toplumda cumhurbaşkanının kim olacağının nüanslar dışında çok mu önemi var? Ülkemizin fiziksel olarak hali ortada. Nicelik/nitelik orantısı ters, çevre, sağlık, eğitim, yargı gibi en yaşamsal temel sorunlar ve bu temel sorunların yol açtığı sonuçlarla yaşıyoruz. Demek ki biz mükemmel değiliz. Evet önce karar verelim, hiç siyasilere uzanmadan karar verelim, sorun nerede başlıyor. İkinci saplantımız ise sonuçlara odaklıyız. Sonucu oluşturan nedenleri konuşmuyoruz. Şimdi bu sıkıcı paragraftan sonra daha özelde cumhurbaşkanlığı seçimine dönelim.

* Sn. Tayyip Erdoğan veya AKP tarafından saptanan bir aday cumhurbaşkanı olmaz ise Türkiye laik mi kalmış olacak? Sorunları bitmiş mi olacak ? Ya da Sn. Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa laiklik elden gidip AKP iktidara gelene kadar dört dörtlük olan her şey eskisinden beter mi olacak ? Her şey güllük gülistanlıktı, ama bu garip huylarımız yüzünden güllük gülistanlık ülkede AKP' ni iktidara getirdik sonra yakınıyoruz öyle mi?

* Muhteşem bir Türk solu vardı da, biz de oy veriyorduk da sonra ne oldu ise dış mihraklar Türk toplumuna rağmen sağ iktidarlar mı yarattı?

* Cevabınız evet ise çözüm o kadar basit ki? Bir dahaki seçimde oy vermeyiz olur biter? İyi de yeniden lütfen beni bağışlayın ama geçmiş yazılarıma dönün. (Bu arada benim Türk sağının kesin olarak birbirinden farkı olmadığını belirten yazımdan günler sonra Hürriyet gazetesinde Sn. Bekir Coşkun aynı içeriği yazdı. İki yazıyı da okumanızı isterim.) Bakın biz, ben, siz, başka eğilimde değiliz ki başka türlü bir sağ parti içimizden çıksın da biz de ona oy verelim. (Bizden çağdaş sol da çıkmaz, çıkmadı da.)

* Sn. Erdoğan ve tüm AKP milletvekilleri farklı ülkelerden geldiler ve bu ülkeyi bu hale getirdiler öyle mi? Onlar suçlu biz masum öyle mi? Biz seçmedik değil mi onları? (Bu arada ben oy vermem. Seçme yaşıma eriştiğimden beri geçersiz oy atarım. Bunu da Açık radyo ve Site günlerinden beri alenen yazar söylerim.) Lütfen seçim sistemi vb demeyin. Aynı seçim sistemi her parti için geçerli. Biz, istediklerimizi seçtik. O zaman bu süreç sürmesi gerektiği gibi sürecek ve bu seçim sonlanacak. Bu kadar basit ve bu kadar kolaylıkla kabullenmeliyiz.

Ve eğer bu seçim sonucundan rahatsız olan ve olacaklar varsa çok somut olarak kendilerinin ne yaptıklarını ve yapacaklarını söylemeliler. Önemli olan oy alacak lafları söylemek değil. Önemli olan bu toplumun her kesimini rahatsız etse de objektif doğruları söyleyen bir kişi veya siyasal partiye bizlerin nasıl yaklaşacağı. (Tabi içimizden böyle bir oluşum çıkma olasılığı varsa.) Eğer biz objektif doğrulara oy vermiyorsak (kesin olarak vermeyiz) o zaman neden şikayetçi oluyoruz.

Örneğin kaçımız (sakın ola ne ilgisi var demeyin önemli olan mantalitedir) arabamızı (bunu benim çok aydın sosyal demokrat ve kesin olarak AKP' ne oy verdiğini düşünmediğim insanlar yapıyor) oturduğu bloğa daha az yürümek için çimenlerin/çiçeklerin üzerine koymuyor. Koyuyoruz. O zaman ben yapınca doğru, siyasiler daha büyüğünü yapıp Bolu Tünelini, Karadeniz oto yolunu açınca yanlış. Eleştirmeye ne hakkınız var? Kaçımız göz göre göre sola dönülmez işaretinde üstüne gelen araçları görüp yollarını kavşakta keserek düpedüz canımıza kastederek dönmüyor ? Dönüyoruz. İsteyenle, isteyen yerde noter eşliğinde sayım yaparım. Peki ben doğrudan insan canına kastedince neden doğru da, siyasiler dış açıkla idare ettikleri için neden yanlış ? Dış açık en azından bugün öldürmüyor, hatta uzun vadeli düşünmeyin (benim ki de laf mı, ne zaman uzun vadeli düşündük ki) yararı bile var.

O zaman neden, neye, kime karşıyız? Bir defa başkasına değil, önce kendimize karşı olalım. Bakın herşey nasıl değişecek.


 
Toplam blog
: 226
: 558
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

15 Nisan 1959 İstanbul doğumluyum. Marmara üniversitesi siyasal bilimler fakültesi mezunuyum. Ancak ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara