Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '11

 
Kategori
Siyaset
 

Da Vinci, AKP ve Şık

Da Vinci, AKP ve Şık
 

Herkesin aklından eminim, birilerini öldürme işi geçmiştir. Bunu yazarken aklından bunu hiç geçirmeyenleri de katıyorum. Aklından geçirenlerin, aklından geçenleri de meşrulaştırmak istemiyorum.Lütfen bunu okuyup da bunun çok da normal, olası bir durum olduğunu varsaymayalım.  

Sadece hangimiz, çocukları öldürenleri katletmek istemedik ki? Hangimiz bir yerde bir şeyleri beklerken, karşımızdakine kızıp böyle şeyler düşünmedik ki? Aklımızdan geçmesi hayatın içinden gelen olağan bir davranış, geçmiş olması üretmemiz tasarlamamız biraz edep ve ahlak dışı biraz da korkunç, aklımızdan geçenleri ise edime dökmesi ise suçtur.  

Biz böyle öğrendik ki, doğrusu da bu.  

Bir yazar "İmamın orduları" diye bir kitap yazıyor. Tasarlıyor. Daha önce yazılan kaynaklardan bilgi topluyor. Olması bir başka olasılık ile ilgili düşüncelerini yazıyor. İşler böyle de olabilir, diyor. Siz bir de bu olanlara bu pencereden bakın diyor.  

Sadece düşünce.  

Edim yok. Bir amaca hizmet etmiyor. Sadece bir bakış acısı sunuyor bize, ama sunamıyor. Çünkü, dışarıdan birisi, yüzyıllar önce İskenderiye Kütüphanesine uzanan ve yakan bakış açısı ne ise hiç değişmemiş.  

Sadece burada bir fark var. Şimdi digital bir dünyadayız. İskenderiye Kütüphanesi yüzyıllar önce neyse bu gün digital dünya daki arama motorları da öyle. Bilgiyi atamayız, yakamayız, hele de düşüncelerimizi bir kere bu ortamda ifade etmişsek yok sayamayız.  

Bu yüzden kitabın sahibine kendi namıma çok üzülüyorum. İkinciside yazdıkları çalınan bir insanın ne hissedeceğini kendi başıma geldiğinden bildiğimden üzülüyorum. Tohumları ek, sula, hasat et, pişir, yemek olarak sun. Ama birisi bu yemek böyle pişmez, mercimeğin sadece çorbası olur, bunu yiyenler ve tadına bakanlar en azından onun kadar suç ortağıdır desin.  

Bundan daha kötü ne olabilir ki.  

Bu işin bir tarafı, diğer tarafı daha da acı. Da Vinci Şifresi çıktığında, ve Dan Brown ın diğer kitapları, Cern 'i (İsviçre deki Bilim Merkezi) ciddi anlamda suçlayacak şeyler vardı. Ya da okuyanların kafasını karıştıracak şeyler. Ben Cern adını bu kitaplar ile duydum. Gerçekten böyle bir yerin olduğunu ve bizim de buralarda insanımız olduğunu, bunların birinin öldüğünü daha sonra öğrendim.  

Ve Cern gibi bir kuruluş, buna müdahale etmedi. Çünkü kendi içindeki dinamiği devam ediyordu. Kurum olarak kendilerine güveniyorlardı.  

Ne bir basın açıklaması ile böyle bir kitabı sabote etti, ne de yalanladı. Hatta da kapılarını yazara ve ekibine açtı.  

Ya da Amerika daki talk şovlara bakın, kendi başkanları ile o kadar alay ediyorlar ki. Sadece başkan ile olsa, bütün senato ile de. Senato daki lobiler ile de. Taklitlerini bile çok komik yapıyorlar.  

Şimdi diyeceksiniz, biz Amerika değiliz, ben de diyorum ki zaten burada anlattığım da Amerika değil, demokrasi. Bunun adı demokrasi. İnsanlar düşünür, konuşur, eleştirir. Çoğunluğun olduğu ve düşüncelerini ifade eden bir başka çoğunluk ve saygı duyulması ve konuşulması gerekenler. Eleştireye açık olmayarak belli bir çoğunluğun düşüncesi için buraya gelmişsen ve başka düşünceler, siyasi yaklaşımlarını eleştiren başka fikirlere açık değilsen, o zaman bu demokrasi olmaz. Olsa olsa diktatörlük olur.  

Bir de belki en önemlisi bu. Eğer bugüne kadar bu türban yüzünden yaralıdıysalar, üniversiteye giremediyseler, bu Türkiye de demokrasi olmadığı içinse, kürtlere bu gün verdiğimiz imtiyazlar (!) ile ne kadar göstermelik bir demokrasi den bahsedildiğini fark etmiş olmalı, kürt halkı. Ya da kendi üzerlerinden oynanılacak oyunları fark etmeli.  

Çünkü bir kitabı susturmak gerçek bir demokrasi olduğunu değil, istenilen yolda ağır ve güvenli bir şekilde gidildiğini gösterir.  

AYRIK OTUM.  

 

 

 
Toplam blog
: 16
: 542
Kayıt tarihi
: 18.08.09
 
 

1971 Kars doğumluyum. Ama karadeniz kızıyım. Babamın mesleğinden dolayı eğitim hayatım farklı yerler..