- Kategori
- Haber
Dağ başı burası, saldırın anasını satayım

Nerede ipini koparan varsa, gelebilir bu topraklara.
Herşey serbest.
İşi gücü olmayan, aklı her halta basan, hinlikte üstüne olmayan, tecavüzde işinin erbabı, işkencede eline su dökülmeyen, dolanbaz, düzenbaz, ahlaksız, alavare dalaverede bir numara olan, adi, sapık, kansız, akıl yetilerini kaybetmiş, insani vasıflardan habersiz, ne olduğunun idrakinde olmayan…. ne kadar suret-i insan görünümlü, biyolojik atık varsa; koşun, gelin, yaşayın bu topraklarda.
Kucak açtık size, bağrımıza basıyoruz.
Yaptıklarınız ne olursa olsun, mazur görüyoruz.
Canınız ne dilerse, keyfiniz ne isterse yapabilirsiniz.
Bu ülkede atış serbest ve saldırın bakalım, saldırabildiğiniz kadar.
Bakalım dayanma noktası neresi, merak ediyorum?
En yakınına tecavüz edilmesi, pisi pisine öldürülmesi, işkence yaşaması, göz göre göre ihmale uğraması, zorla eylemler yaptırılması; hangi üst düzey yetkiliyi derinden sarsacak bir olay olarak karşısına çıkacak ve dank edecek kafası bekliyorum?!
Her gün, bir öncekinin sıcaklığı soğumadan;” Bu kadar da olmaz” denilen türden olaylar, peşi sıra gündeme düşüyor ve şaşkınlıkla bakıyoruz.
“İnsan nereye gidiyor?” boş bir söylem artık. Konuşmaktan başka, işleve geçmek lazım.
Olan durumlar üzerine sosyolojik ahkamlar kesmek, “Efenim seksen yılından sonra bilinçsizleştirilen toplumda, kimlik verilmeyen ve boş bir dünya görüşüyle, herhangi bir alt yapıya sahip olmadan yetiştirilen insandan ortaya çıkacak olanlar, gayet beklenen bir sonuçtur” gibi cümleleri arka arkaya sıralayarak, ünvanlarının gösterisini sergilemesin kimse.
Aklı başında, olayların çözümüne yönelik somut eylemler bulan ve bunları uygulamaya geçirecek insanlara ihtiyacımız var artık.
Kasıtlı veya kasıtsız bir iki nesil telef oldu, farkındayız. Önlemez görülen gidişatın, engel olunmazsa hangi boyutlara ulaşacağını kimse görmüyor, görmek istemiyor, görse de görmemezlikten geliyor.
Ne olacağını ben söyleyeyim: Eğer yetkili makamlar bir an önce, caydırıcı ceza sistemini uygulamaya koymazlarsa ve olabilecek her türlü olay için gerekli müdahalelerde bulunup önlem almaya yönelik çalışmalar yapmazlarsa; bu gidişin sonu bireysel silahlanma ve mücadele olacaktır.
Çok açık ve net. Başka çözüm olması, mümkün değil.
Eğer devlet, vatandaşının güvenliğini korumada aciz kalırsa, zarara uğradığı anda hakkını korumazsa; her birey kendi savunmasını ve cezasını bireysel imkanlarıyla yapacaktır.
Tabii bunun devamında çeşitli grupların ortaya çıkması ve gittikçe çoğalan küçük devletçiklerin kendi cumhuriyetlerini kurması da cabası!
Hadi o kadar ileri gitmeyelim, daha iyimser olalım. Şu an için; yeterli derecede ceza sisteminin uygulamaya konmasıyla ve gerekli rehabilitasyon çalışmalarıyla hallolabilir her şey ve düzelme yoluna gidebilir diye, umut edelim. Fakat devletin makamlarının, titizlikle bu konu üzerinde durması ve “yapacağım” kararlılığını taşıması lazım.
Ne diyebiliriz ki?
Şuursuzluğun, kural tanımazlığın örnekleri hala gözlerimzin önünde. İlk değil? Peki son olacak mı?!
Tekrar etmekte fayda görüyorum. Eğer bu gidişata engel olunmaz ve olayların önüne geçilmezse; herkes kendi kanununu kendisi koyacak ve cezasını kendisi vermeye başlayacaktır.
Devletin kanun koyucuları ve uygulayıcıları bu konuda ihmalkar davranıp; vatandaşını yeterince koruma, kollama ve hakkını savunma durumundan mahrum bırakıyorsa, olacaklar kaçınılmazdır.
Sonuçta, tecavüze uğramak mı, işkence görmek mi, ölmek mi ya da nefs-i müdafaa mı?
İnsanlar yakında bu ikisi arasında tercih yapacak boyuta gelecekler ve seçeceklerinin ne olacağını hepimiz biliyoruz!