- Kategori
- Gezi Rehberleri
Dağa Kaçtım -Büyük Menderes’in kaynağına doğru Batı Anadolu Platosu’nda yalnız kasabaların ruhu

Güney şelalesi
Hıdrellez’de Büyük Menderes’in ve onun hayatıyla ilişkili Anadolu Platosu’nu bir hançer gibi yararak ilerleyen kolları boyunca gezindik bu kez. Sonunda vardığımız noktada; Büyük Menderes’in aktığı derinlerdeki vadiye doğru bir gemi pruvası gibi uzanan platoda; tarihin derinliklerinden bugüne yansıyan ve taşlara kazınmış taşralı insanların tanrıya fısıldadıkları itirafnamelerine tanıklık ettik; bir Hıdrellez ritüeli eşliğinde şelaleler, göller ve akarsuların efsanelerle yüklü kaynaklarından oluşan bir sular dünyasında dolaştık durduk.
İlkçağdaki ismiyle; bugünkü Işıklı gölün hemen yanı başında başı karlı Akdağ ile Çökelez Dağı’nın arasında uzanıp giden Lampe Ovası, Lidya ve Frigya uygarlığının birbirine karıştığı; sınırlarının kolaylıkla belirlenemediği bir coğrafyayı tarif ediyor. Bu ova; bugünde yemyeşil ve mümbit görüntüsüyle Anadolu Platosu’nda, çevresindeki havzalardan hemen ayırt ediliyor. Yeşil Çivril ismi de buradan gelmiş olsa gerek diye düşünüyor insan. Deniz seviyesinden yaklaşık 900 metrelik bir yüksekliğe sahip bu coğrafyada akarsular ve göllerle parsellenmiş bir dünya ile karşılaşıyorsunuz.
Platoya yaslanmış Güney Kasabası
Alaşehir – Sarıgöl rotasını takiben öğle yemeğimizi yediğimiz Güney Kasabası’na platodan aşağıya kıvrıla kıvrıla inerek ulaştık. Kasaba, Güney – Çal karayolunun hemen altında, Büyük Menderes’in kavisler çizerek aktığı derin bir vadiye hâkim bir konumda yer alıyor. Yaslandığı yamaçtan aşağı doğru kırmızı kiremitli evleriyle asılı gibi duran kasabanın Cumhuriyet Meydanı’ndaki eski hükümet konağı; yaşlı çamların gölgelediği havuzlu bahçesi ve bahçesindeki antik dibek taşları; Cumhuriyetin ilk yıllarından kalma hükümet konağının meydana bakan cephesinde yer alan ve bayramlarda kullanıldığı anlaşılan alçı süslemeli eski bir kürsü hemen dikkat çekiyor. Hükümet konağının hemen yan karşısında Yunan işgalinde Yunan birlikleri tarafından askeri karakol olarak kullanılmış eski bir Türk evi; ondan biraz yukarıda, PTT karşısında ise Rum mimarisinin izlerini taşıyan eski bir konak yer alıyor.
Güney Kasabası’nda işgalde Yunanlar’ın askeri karakol olarak kullandıkları bina
Kasabada faaliyette olan bir şarap fabrikasını ziyaret sonrası oldukça leziz dana güveçlerimizi Cumhuriyet Meydanı’nda bulunan Cumhuriyet Lokantası’nda yedikten sonra Güney Şelalesi’ne doğru hareket ettik. Toprak yoldan vadinin dibinde yer alan Büyük Menderes ırmağı üzerine yapılmış Cindere Barajı’na, oradan da karşı kıyıda yer alan Güney şelalesine vardık. Eski halini bildiğimizden midir; bu yılki yağan bunca yağmura rağmen yine de şelalenin eski gücünde olmadığına tanıklık ettik. Yine de yukarıdaki dağın eteklerinde bulunan kaynaklarından akıp gelen ve Büyük Menderes’e bakan bir sekiden aşağı doğru dökülen Güney Şelalesi, çevre sakinleri için iyi bir dinlenme ve doğanın içinde olma imkânı sunuyor. Suyun büyüttüğü dev çınar ağaçlarının altında; koyu gölgelikte yer alan çay bahçelerinden birinde büyük şehirlerde kolaylıkla bulamadığımız yerel gazozlarımızı içerek şelaleden ayrıldık.
Güney Kasabası’nda eski hükümet konağı ve önündeki kürsü
Engebeli topoğrafyası, yılların ağırlığı ile çökecekmiş gibi duran üst üste yığılmış sivil mimari örneği kerpiç ve ahşap karışımı evleri, Cumhuriyet projesinin elde kalan harap son örneklerinin yer aldığı Güney Kasabası’ndan ayrılarak Çal Kasabası’na doğru yola çıktık.
Çal Gazi Paşa Mektebi
Yol boyunca meşhur Çalkarası üzüm asmaları ile dolu bağları geçtik. Çal’a girdiğimizde ressam İbrahim Çallı’nın heykeli karşıladı. Daha sonra Cumhuriyetin ilk yıllarında ülke çapında bir kampanya şeklinde yürütülen eğitim seferberliğinin bir parçası olarak taşrada yaptırılan tek tip okul projelerinin en güzel örneklerinden birini; Gazi İlk Mektebi’ni ziyaret ettik. Okul, yakın zamanda bir rsstorasyon geçirmişti. Binanın önünde yenilenen Atatürk büstünün eski mermer kaidesi yerde kırık vaziyette yatıyordu. Yerine konulmuş bulunan beton kaide ise mermer plakalarla kaplanmıştı. Bu değişikliğin anlamını kavramakta zorlandık. Ancak; Gazi Mektebi, yine de ayaktaydı; buna da şükrederek oradan ayrıldık.
Apollon Lairmenos Tapınağı; önde itirafname yazıtı; arkada Menderes ve çoban
Lidya ve Frigya dünyasının kesiştiği, öncülleri Hititlilerden baki kalan inanç ritüelleri ile harmanlanarak, giderek geldikleri dünyalardan farklılaşan ve Anadolu’nun öz evlatları haline gelen insanların yaşadığı bu kadim topraklarda sayısız kefaret ve itirafname yazıtları bulunmuş yıllar boyunca. Kimi kaçak kazılarda defineciler tarafından çıkarılmış yeryüzüne; kimisi de Avrupalı gezginler ve arkeologların ön ayak olduğu bir takım keşiflerle gün yüzüne çıkmış. Şimdi birçok Avrupa müzesinde bu yazıtların örnekleri ile karşılaşmak pek mümkün denilebilir.
Tapınağın tonozlu yapısı
İlk olarak Frig dönemine tarihlenen; daha sonra Roma döneminde köleler tarafından yerel tanrı Apollon Lairmenos’a adanmış bugünkü tapınağın yapıldığı alana ulaşmak için Çal Kasabasının Bahadınlar köyüne gitmek gerekiyor. Büyük Menderes üstünde kurulu Adıgüzel baraj gölüne ve derin vadiye doğru bakan eşsiz güzellikteki tapınak alanına köyden yaklaşık 3 km.lik dar toprak yolu takip ederek ulaşılabiliyor. Tapınak alanında, yakınlarda Denizli Pamukkale Üniversitesi tarafından kazı faaliyeti yürütülmüş. Ancak; tarihsel arka planı da düşünüldüğünde yaklaşık 900 metre yükseklikte, dağ başında yapayalnız ve korunmasız bir durumdaki bu şiirsel alanın bugünkü hali, görenlerde tereddüt ve endişe yaratacak düzeyde diyebiliriz.
Devamı...