Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Darmadağın

Darmadağın
 

Darmadağın olmuş evime bakıyorum, eşyalar sökülmüş. Bardaklar, tabaklar kolilere konmuş. Her şey paketler içinde. Keşke beni de bir pakete koyup zamanı gelince açsalar diyorum. Olmadı başaramadım bak derken kendi kendime gözlerimden yaşlar akıyor. Ne güzel günler yaşadım bu bana ait altmış metrekare evimde. Kah ağladım, kah güldüm, dört duvarımla birlikte…

Yalnızlığa alışmıştım evimde kendim ve eşyalarımla mutluydum. En azından bana aitti, benimdi burası! Canım ne isterse, ne zaman isterse yapıyordum, kimse rahatsız olur mu? Diye düşünmeden. Canım istemezse ütü yapmazdım, canım istemezse etrafı toplamazdım. Gece uyanır sigaramı içerdim, yemek yer, müzik dinler, saçma sapan ne varsa yapardım belki. Ama kendimden başkasını rahatsız etmeden, hesap vermeden yapar, yaşardım… Ne güzeldi umarsızca televizyon karşısında serilip sigaramı tüttürdüğüm, tütsü yakıp şarabımı içtiğim, ne güzeldi, aynanın karşısına geçip saatlerce kıyafetlerimi denemelerim, kendi kendime süslenip püslenip evimde oturup film izlemelerim… Yada sık yapmamakla beraber arada dışarıya çıkıp gezip eğlenip evime dönmelerim.

Döndüm ana kucağına, baba ocağına. O kadar yabancı, o kadar uzak ki bu ev bana… Sanki ben hiç bu evde yaşamadım. Hep tek başıma idim. Sanırım rahata çabuk alışılıyor, yada o kadar kötü günler yaşadıktan sonra rahat edip şimdi tekrar birilerinin boyunduruğu altına girmek çok hoş olmadığından, kendimi içgüveysi gibi hissediyorum. Odamda rahatça sigaramı içemiyorum, yemeğimi yatağımda yiyemiyorum, istediğim zaman sokağa çıkamıyorum, gece çişim gelse tuvalete gidemiyorum aman uyanıp rahatsız olmasınlar diye. Bu yüzden geceleri su içemiyorum. Aradığımı bulamıyorum yada kendime aitlere yer bulamıyorum. Odamdan başka evin hiç bir köşesinde bana ait bir şey bırakmamaya çalışıyorum. Yemek hazırlıyor, bulaşık yıkıyor, etraf topluyorum. Sırf tatsızlık çıkmasın diye… Canım isteyince gidip yatamıyorum belki kızarlar diye...

O kadar mutsuzum ki ne yapmam gerekli bilmiyorum. Kafam allak bullak, kendime gelmeliyim biliyorum ama gelemiyorum. Bir şey gerekli bana ama ne? Bir şeyler eksik bende, tamamlanmam için ne gerekli? Ne gerekli ise yetti artık! Biran önce gelsin şu eksik parçam, yada beni paketleyip kaldırın, boş bir odayı dolduran bana ait eşyalarımın yanına, o parça gelince açıp tamamlayın beni….

Bu yılları boşuna beklemişim, sevgiyle, sabırla, heyecanla, boşuna meraklara salmışım kendimi, boşuna hayaller kurmuş, üstüne üstlük bu boş hayallere inanmışım yıllarca!

Evlenecektim; şöyle boylu poslu, esmer yakışıklı beni el üstünde tutan bir adamla. O çalışacak ben evde temizlik, yemek yapıp onu bekleyecek, bazen arkadaşlarımızı ziyarete, bazen eğlenmeye, bazen yemeğe, bazen sinemaya gidecektik. Çocuklar doğuracaktım, onları tertemiz giydirip, sıcacık sevgimle büyütecek babalarına sevgili, saygılı birer evlat yetiştirecektim. Ve daha neler neler. Düşlerdim, gözlerimin daldığı o akşam üstlerinde…

Ama zaman geldi, evlendim. Hiçbir şey hayal ettiğim gibi olmadı, olamadı, olduramadım…

Ben hayallerimdeki evliliği isterken Allah bana başka türlüsünü verdi ve yapamadım, boşandım. Buna da şükür diyorum ya çalışmasaydım?

Hiçbir şey insanın hayallerindeki gibi olmuyor. Hayal kurmak tehlikeli, gerçekleşmediğini görünce insan hayal kırıklığı ve bazen de hayata küskünlükler yaşıyor. Haydi evliliğim olmadı dedim bari yalnızlığımın tadını çıkartayım, şunu yapayım, bunu yapayım, yok oda olmadı, bu sefer önüme maddi imkansızlıklar çıktı ve doğup büyüdüğüm eve geri geldim… Belki böylesi benim için çok iyi olacak ama ne bileyim işte hala içimde bir şeyler acıyor, bir şeyler eksik…

 
Toplam blog
: 19
: 898
Kayıt tarihi
: 01.12.06
 
 

Sıcak bir Ağustos günü 16:15’de Gönen Devlet Hastanesinde şimdiki gibi tombiş yanaklarım, çekik güle..