Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '18

 
Kategori
Sosyoloji
 

Değerlerimizin, İnançlarımızın ve Karakterimizin Oluşmasında, Devlet Nerede Olmalı / Olmamalıdır (1)

Değerlerimizin, İnançlarımızın ve Karakterimizin Oluşmasında, Devlet Nerede Olmalı / Olmamalıdır (1)
 

Kişinin kendini ve yeteneklerini tanıması en büyük erdemdir.


Bir insanın sorgulamasını (düşünmesini) önlerseniz, onun “İnsan” tarafını yok edersiniz. İnsan ancak okuyarak, araştırarak ve sorgulayarak, kendini (benliğini) tanıyabilmektedir.

Bu yazı dizisinde sorgulayacaklarımızın başında, değerlerimizin oluşması gelecektir. Çünkü bunlar bizi, hayal ettiğimiz yaşama hazırlamakta ve ahlâki rehberlerimiz olmaktadırlar.

Değerlerimizin (ilkelerimizin) oluşma (kuluçka) döneminde; aile, çevre ve okul, hayatımıza hangi seviyede katkı sağlamaktadır?
Bu manâda yabancı okullar, eğitim-öğretim programları ile hedef ülke çocuklarını neye, nasıl hazırlamaktadır?
* * *

Yaşadığımız olaylarda; ilkelerimiz mi eylemlerimize yön vermektedir, yoksa eylemlerimiz mi ilkelerimize ?

Elbette ki ilkelerimiz, eylemlerimize ve kararlarımıza yön vermektedir.
Bu doğrultuda, öncelikle değerlerimizi öğrenerek, bu şekilde kendimizi tanımlayabiliriz.
* * *

İlk defa karşılâştığımız birine önce selam verir, arkasından da ismimizi söyler ve gerekirse, mesleğimizi de ilave ederiz, değil mi?

Peki, bu sıralama dünyanın her yerinde her kültüründe böyle midir?
Örneğin Japonya (Uzakdoğu), Afrika, Asya veya Anadolu’da?
Elbette farklıdır; her kültür, kendi değerleri ile yaşayanına yön vermektedir.

Peki ülkemizdeki Yabancı Okullar, öğrencisine hangi kültür değerlerini vermekte, öğretmektedir ? Yerel değerleri mi, yoksa kendi değerlerini mi?
* * *

-- Dünya Görüşlerimizde İnançlarımızın Yeri --
Kişi, “para, cinsiyet ve iktidar” kelimelerini duyduğunda, bunlara hangi anlamları yüklemektedir?
Makyavel’in : “Kazanmak için her yol geçerlidir” şeklinde olan felsefesi, herkes için geçerli olabilir mi?
İnsanlar; “İyi, “Kötü”, “Ahlaklı / Ahlaksız” anlayışlarında, aynı paralelde midirler?

Yukarıdakini sorgulayanlar, kendilerini tanımada büyük bir ipucu yakalamış olacaklardır.
* * *

-- Kimliklerin İnşası Ve Devlet --
Bu konuya Türk Milleti’ni örnek vererek konuya girmiş olalım.
Tarihte, diğer ülkelerin, Türklerin (Müslüman olmalarından önce ve sonra) haklarında yaptıkları değerlendirmeleri vardır. Burada anlaşılması gereken; inançların, milletlerin kimliklerinin ve karakterinin üzerinde etkili olduklarıdır. Peki, devletlerin inançları / değerleri, neye / kimlere göre oluşmaktadır ?
...

“…Fransa’daki Cumhuriyet modeliyle, Türkiye’deki Cumhuriyet modeli arasında hiçbir benzerlik yok mudur ? diye sorulabilir. Olmaz mı, elbette vardır. Özellikle de III. Cumhuriyet ile bizdeki Cumhuriyet’in hedeflerinden bazılarında, nerdeyse örtüşür durumdadırlar.

Fransa’daki Katolik Kilisesi’nin toplum, tarih ve hukuk üstündeki tartışılmaz etkisi ve ağırlığı, işte bu dönemde ancak kırılabilmiş ve Katolik Kilisesi, belirli sınırlar içinde kalması kaydıyla, faaliyetlerini sürdürebilmiştir.

Fransa, bu gelişimi Masonlara borçludur. Fransa’da Masonluk tarihi konusunda en önde gelen isimlerden olan Emmanuel Thiebot’un belirttiğine göre Masonlar, sanıldığının tersine Fransız İhtilali’nde değil, ondan sonra yaklaşık 90 YIL SONRA GERÇEK ETKİLERİNİ GÖSTEREBİLMİŞLER ve Kilise’nin üstünlüğüne son verebilmişlerdi.

Fransa’da Masonlar, III. Cumhuriyet’te tam dokuz bakanlığı almışlardı. O dönemin Fransa’sında 28 milyon kişi yaşıyordu ve çoğu Paris’te olan 1.500 Locada, kayıtlı 30.000 Mason vardı ve bunları %28’i ordu içindeki üst rütbeli subaylardan oluşuyordu.

Bu dönemde Fransa’da yürürlüğe konulan slogan şöyleydi : 'Fransa’yı Cumhuriyet yapın, Cumhuriyeti de Lâikleştirin'.

Bu fikir Türkiye’de de yürürlüğe konulmuştur. Yeni Türkiye Cumhuriyetleştirilmiş, Cumhuriyet de Lâikleştirilmiştir. Fransa ile aramızdaki benzerlik bundan ibarettir." (1)
...

(Canmehmet) 20. asrın başında, Rusya ve Osmanlı Devleti’nde askeri darbelerini yapanlar da Mason Subaylardır.
...

1905 (Rus) ve 1908 (Osmanlı) hareketleri hakkında : “…Rus ve Osmanlı İmparatorluklarında, tabandan gelerek saltanat güçlerini dize getiren ilk siyasal ayaklanmalar olmuşlardır. Bunların, Rusya’da 1917’de kurulan Sovyetler Birliği ve Osmanlı İmparatorluğu’nun enkazı üzerinde 1923 tarihinde yükselen Türkiye Cumhuriyeti devletlerine ve yeni rejimlerine hazırlayıcı safha olarak büyük etkiler yapması, seçilen konunun tarihsel önemi açısından da oldukça açıklayıcıdır." (2)
...

Demek ki, Toplumsal ve Siyasal olaylar bir tesadüf ve rastlantı sonucu değil; uzun hazırlık dönemi sonrasında olgunlaşarak hayat bulmaktadır.
Aynen, kimliklerimiz ve karakterlerimiz gibi.

Devam edecek...

www.canmehmet.com

Resim : Tarafımızdan hazırlanmıştır.

Kaynaklar :

(1) Devlet ve Kimlik. Aytunç Altındal, s.45.

(2) 1905 Rus Devrimi ile 1908 Jön Türk Devrimi'nin Karşılaştırmalı İncelemesi. Yüksek Lisans Tezi, Esra ATALI.

 

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..