- Kategori
- Eğitim
Değişen köy Ahmatlar
Kalkınma önderleri/ köye hizmet yarışması (1)
Yazarı: Ömer Kalyoncu
1925 Yılında Bilecik İli’nin Pazaryeri İlçesinde doğdu. Arifiye Köy Enstitüsü’nü bitirdikten sonra 1944 yılında, Ahmetler Köyü’ne atandı. 1953 yılına kadar devam eden buradaki öğretmenliğinden sonra Gölpazarı köylerinde öğretmenlik yaptı. Bundan sonra yeniden Ahmetler Köyü’ne atandı ve bir süre sonra “beslenme eğitimciliği” görevinde çalıştı. Bundan sonra Pazaryeri İlçesi Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğüne atandı. .
AHMETLER KÖYÜ
Ahmetler, Bilecik İli’nin Pazaryeri İlçesi’nin bir köyüdür. İlk sakinlerinden üç aile reisinin adı Ahmet olduğu için köye “Ahmetler” adı verilmiştir. Köyün kuruluş geçmişi 600 yıldan fazladır. 1944 ‘de köyün genel görünümü; okul, cami, muhtarlık binası dışında sıva yüzü görmemiş çoğu ikişer katlı evler, iri çam ve meşe kütüklerinden yapılmış ambar ve samanlıklar, kaldırımsız dar ve çamurlu yollar şeklindeydi. Dere boyunda birkaç kavakla, çok az sayıda diğer ağaçlar bulunuyordu.
Köyde o dönemlerde ağalık devrinin gelenek ve görenekleri hüküm sürüyordu. Ağalar köye hakimdiler ve ağaların dediği olur, hiç kimse ağalara karşı gelemezdi. Köyün gelenek ve göreneklerine uyduğu, idare yollarına gittiği, ağaların sözünden dışarı çıkmadığı sürece öğretmen için bir diyecekleri yoktu. Böyle bir öğretmeni el üstünde tutarlardı. Aksi halde, öğretmenin başına gelecek çok şey var, demekti.
Köyün ilkokulu 1929’da yapılmış, 1929-1944 arası köye sekiz öğretmen gelip gitmiş, bunlardan sadece ikisi köylü üzerinde olumlu etki bırakmıştır. Ömer Öğretmenin 1944 ‘de 19 yaşında ilk ataması Ahmetler Köyüne olmuştur. Bu köydeki çalışmaların ilk iki yılında devamsızlık, yeni okulun tamamlanması, okul uygulama bahçesi, okul gereçleri, ders araçları, kızların okula devamı gibi konular başlıca sorunlar arasındaydı. Bunların dışında idare, daire ve teftiş amirlerinin sıkıştırması, kanun ve yönetmeliklerin aynen uygulanmasını istemesi, 19 yaşındaki hayat ve meslek tecrübesi olmayan genç bir öğretmeni zora sokması pek doğaldır.
Yalnız geçirilen iki yıldan sonra öğretmen ile köylüler arasında bir kaynaşma, yakınlaşma olmaya başlasa da, köylüler yeniliklere açık olmayıp, yapılanları, okulu gereksiz bulup, yapılmak istenen her yeniliğe olmaz gözüyle bakıyorlardı. Ömer Öğretmen bunlardan yılmayıp, okul araç gereçlerini kendi imkanlarıyla almış, okula devam eden öğrencilerle okulu düzene sokmuştur. Bununla yetinmeyip okula gelen öğrencileriyle bir müsamere hazırlayıp köylülere bir gece düzenlemiştir. Bu müsamere anne-babaların çocuklarıyla gurur duymalarını sağlamış, köylü üzerinde olumlu etki yapmış, köylünün okula ve çocuklara güvenini artırmış, öğretmenle daha yakından ilgilenmelerini sağlamıştır. Başlıca sorunlardan birisi çözümlenmiş, köyün okulla ilgili görüşlerinde önemli değişiklik olmuştur.
Ömer Öğretmen daha sonra okula su getirmek ve bir çeşme yaptırmak için teşebbüse geçmiştir. Ancak köylüler köy bütçesinde okul giderleri için para olmadığından bu fikre de karşı çıkmışlardır. Bunun üzerine çocukların babalarıyla görüşüp, gerekli ortamı sağlamaya çalışan öğretmen köylüleri de rahat bırakmayıp köylüleri tedirgin edince Köy Derneğini toplayıp, konuyu tartışmışlardır. Neticede sadece okula su getirmeyip, çeşme yapma kararıyla kalınmayıp, mahallenin bir tanesine ve hamama da su getirilip çeşme yapılmıştır.
Okul çeşmesinin yapılmasındaki başarı, ağa ve muhtarların muhalefetine rağmen köylülerle anlaşılabileceği, onlarla işler yapılabileceği kanısını vermiştir. Yöneticilerden çok halka güvenmeye ve halk için halkla birlikte çalışmayı öğretmiştir.
Okula su geldiğine göre artık okul bahçesini de güzelleştirme zamanı gelmiştir. Önceleri dikilen fidanlar kururken, köylüler toprağın killi, kireçli olduğunu ileri sürerek burada asla bitki yetişmeyeceğini öne sürse de, uzun uğraşlar sonucu, fidanlar yeşerip küçük birer ağaç olmuş, sebzeler, çiçekler, çimenler yetişmiş, okul bahçesi köylünün ilgiyle izlediği bir yer olmuştur.
Okul bahçesindeki olumlu sonuçları gören köylüler da yavaş yavaş kendi bahçelerine bitkiler, ağaçlar dikmeye başlamışlardır. Araştırıp bölgenin kavak yetiştirmeye uygun olduğunu gören öğretmen, o zamanın dördüncü ve beşinci sınıf erkek öğrencilerini dere boylarındaki ve su dolaylarındaki kendi tarla ve bahçelerine kavak fidanı dikmekle zorunlu tutmuş, dikme işlerini de birlikte yapmışlardır. Köyde başlangıçta bu da yadırgansa da, köylü konunun önemini kavrayıp, dere kenarında su dolaylarında kavak dikmedik yer bırakmamıştır.
1950’li yıllarda köydeki iletişim araçları Hasan Efendi’nin abone olduğu günlük gazete ve birkaç radyodan ibaretti. Bu gazeteyi ya Hasan Efendi ya da öğretmen köylülere okur, köylüler de ilgiyle dinlerdi. Öğretmen köylülerin bu ilgisinden yararlanarak onlara tarihi roman da okumaya başlamıştır. Özellikle gençlerin ilgisini çeken İstiklal Savaşı ve kahramanlıkla ilgili romanlar elden ele dolaşmaya başlamıştı. Öğretmen köyde tek öğretmendi ve okulda 90‘dan fazla öğrencisi, 5 sınıfı vardı. Öğretmen akşamın geç saatlerine kadar çalışıyor, ertesi günün derslerini hazırlıyor, yatsıdan sonradan da geç saatlere kadar köylüye kitap okuyordu. Dolayısıyla çok yoruluyordu. Daha sonra okula küçük bir kitaplık kurmuş, topladığı 70 kadar kitabı da kitaplığa koymuştur. Kitaplık anahtarı ve defterini yetiştirdiği gençlerden birisine verip onu sorumlu tutmuştur. Bunların arasında köylüyü millî bayramlardan haberdar etti. Bu bayramlar için okula gelmeyen köylüye öğretmen kendisi gitti. Törenleri onların arasında, daha kolay toplanabilecekleri bir yerde, köy meydanında, yağışlı günlerde de köy kahvesinde yapmıştır. Köylülerin ilgisini okul gösterileri, piyesler, marşlar içerikli geceler ve törenler düzenleyerek çekmiştir. Köylü millî bayramları da dinî gibi ilgiyle izler yaşar hale gelmişti.
Ömer Öğretmen 9 yıl burada görev yaptıktan sonra asker olmuş, askerlik dönüşünden 1 yıl sonra tekrar Ahmetler Köyü’ne gelmiştir. Köye ikinci gelişinden sonra köyde ikinci öğretmenin gerekliliğini Milli Eğitim Müdürü’ne defalarca vurguladıktan sonra, köye ikinci öğretmen gelmiştir. Aynı zamanda köy yolu da yapılmıştır. Daha sonra köydeki gençlere meslek öğretmek amacıyla marangozluk ve demircilik kursları muhtarın muhalefetine rağmen açılmış ve bu kursların öğretmenleriyle köyde dört öğretmen olmuştur. Öğretmenler işbölümü yaparak köylüye bir de gece dersleri vermeye başlamış, kitap gazete okumalarını da daha da yaygınlaştırmış, gençlerin ilgileri üzerine spor kolu kurmuş çalışmaları beraber yürütmüşler, okulda camide ve köy muhtarlığında onarımlar yapmışlardır. Okul ve kursların kapanmasından sonra bir sergi hazırlayıp, il ve ilçe merkezlerinden, komşu köylerden birçok kişi sergiye davet edilmiştir. Bu eğitim yılının sonunda öğretmenimiz Ömer Kalyoncu Ahmetler Köyü’nden il merkezine atansa da köyle alakasını kesmemiş, köye katkılarına devam etmiştir. Yerine gelen öğretmenle de irtibatı sağlayıp, el ele vererek köyü geliştirmeye devam etmişler ve iller bankasının yardımıyla traktör ve harman makinesi almışlardır. Köye iki üç yıl içerisinde 5000 meyve fidanı diktirmiş, 200 dönümlük bademlik tesis etmişlerdir. Traktörle harman makinesi köyün iş gücünde ve ekonomik hayatında olumlu etki yapmış, artan iş gücü başka alanlara kaymış, dikilen meyve ve bademler olumlu sonuçlarını vermiştir.
Şerbetçiotu denilen bira imalinde maya olarak kullanılan, o zamanlar tamamı ithal edilen yüksek gelirli sanayi bitkisinin il merkezinde fidanlıktaki denemelerinden başka, ekim sahasındaki ilk denemesi de Ahmetler Köyü’nün okul bahçesinde yapılmıştır. Denemeler okul bahçesinden daha iyi sonuç verdiği için, Türkiye’de ilk kez Bilecik ilinde yetiştirilmesine karar verildi. Yapılan denemelere göre çok verimli ve gelirli bir sanayi bitkisi olacağı anlaşılmakla beraber, şimdiye kadar hiç görülmemiş, duyulmamış bir bitkinin ziraatini halka kabul ettirmek çok zordu. Bu bitkiyi Ahmetler Köyü’nde 11 kişi dikti. Verim ilk yıl oluşum itibariyle azdı, ikinci üçüncü yıllarda yüksek verim alınınca diğer köylüler de, çevre köyler de bitkiyi dikme cesaretini gösterdi ve şerbetçiotu ziraati zamanla diğer ürünlerin arasında ön sıraya geçti.
Daha sonra Topraksu Bölge Müdürlüğü ile irtibata geçip, keson kuyular ve havuzlar yapıldı. 1966 ‘da çevrede ilk Topraksu kooperatifi Ahmetler Köyü’nde kuruldu. Sulama kanalları yapıldı, daha geniş arazi sulanabilir hale geldi.
Son yıllarda sebzecilik gelişmiş, kanalların yapılmasından sonra daha da hızlanmıştı. Ahmetler Köyü, yenilikleri kolaylıkla kabul eden bir köy olmuş, ilgileri üzerine toplamış, 1967 ‘de Türkiye’de ikinci Aile Konserve Evi yapılmıştır. Konserve fabrikası ilerlemiş, yurt çapında aranan, tutulan salça, konserve ve “bilkon” meyve sularını imal etmiştir.
Ahmetler Köyü de dahil olmak üzere yakın köylerden kamyonlarla, traktörlerle araka (iç bezelye) tarımı için işçi taşınıyordu. Araka Ahmetler Köyü’nde denenmiş olumlu sonuç alınınca burada da araka yetiştirilmeye başlanmış ve diğer köylere de örnek teşkil etmiştir.
Ahmetler Köyü eksikliklerini artık kendileri fark eder olmuş ve elektrik sorunu için gerekli dairelere başvurmuşlar ve neticede elektriği köylerine getirmişlerdir.
Sonuç olarak; bir zamanlar tahılla pancardan, sebze olarak da fasulye, kabak ve kuru soğandan başka bir şey yetiştirmeyen, meyvelerden acı eriğe bile muhtaç olan Ahmetler Köyü’nde bugün bol miktarda yazlık ve kışlık sebze yetiştirilmekte, kendi ihtiyaçlarını giderdikten sonra ilçe merkezinde satılmaktadır.
Dere boylarında, su kenarlarında kavak dikilmedik yer kalmamış, kendi kereste ihtiyaçlarını bol bol karşıladıktan sonra dışarıya da kavak ağacı satılmaktadır. Pancar yerine sanayi bitkileri ekilip, yıllık gelir artırılmıştır.
Bir zamanlar pancar şirketinin verdiği pullukla tırmıkları zorla benimseyen, bu yüzden bir pancarcıyı bölgeden kaçıran Ahmetler Köyü’nde bugün tamamen makineli tarım yapılmaktadır.
Yine bir zamanlar ağaların gücüne güvenen, bucak müdürüne karşı direnen ve kendi yollarının yapımını durdurmakla övünen Ahmetler Köyü, bugün birçok sorununu kendisi çözümlemiştir. Köy üzerindeki çalışmalar köyün sosyal ve kültürel yapısını da etkilemiştir. 1967’de kadınları kış aylarındaki boş zamanlarını değerlendirmek için el sanatları, halı dokuma gibi alanlarda birçok kurs açılmıştır.
Ömer Öğretmen sadece Ahmetler Köyü’nün sınırları içinde kalmamış, ilçe merkezi ve diğer köylere de yenilikleri getirmek, onları kalkındırmak için çaba göstermiş ve neticesini de almıştır.
Benzer çabaların daha verimli, daha etkili olabilmesi için, örnek çalışmalar önce köy grupları, sonra da ilçe ve il çapında ele alınmalı ve değerlendirilmelidir. Toplum kalkınmasına öncülük edenler tanıtılmalı ve teşvik edilmeli, hem manen hem maddi anlamda desteklenmelidir. İhtiyaçlar ve imkanlar çevrece tespit edilmeli, önce köyler, sonra da ilçe çapında kalkınma plan ve programları yapılmalı, bu plan ve programlar izlenmeli, denetlenmeli desteklenmelidir. En çok ilgi ve ihtiyaç duyulan konulardan başlanmalı, çok çabuk sonuçlanacak konulara öncelik tanınmalı, ele alınan işlerden birini bitirmeden ötekine geçilmemelidir.
Seda Akburak