- Kategori
- Tarih
Dehşet Saçan Denizaltılar

İlk denizaltılar çıktığı zaman denizciler şöyle düşünmüşlerdi: " Bu iş mertliğe sığmaz. Gemilere kendilerini göstermeden saldıran bu denizaltıların bir yolcu arabasını soymak için ormanda pusuya yatmış haydutlardan bir farkı yok! Onların yaptığı savaş insanlığa ve hele de denizciliğe hiç yaraşmaz! "
Bence de denizciler haklıydılar. Sonuç, onların düşündüğünden de kötü oldu. Gerçekten de bir denizaltı bir gemiyi her an ve nerede olursa olsun hattâ limanlarda bile batırabiliyordu. Limanlar denizaltı saldırılarına karşı korunmak için çelik ağlar ve patlayıcı mayınlarla kapatılıyor, ama yine de zorunlu olarak bir geçit bırakılıyordu. Tabii eninde sonunda denizaltı bu geçidi buluyordu. Dolayısıyla savaş sırasında çevrede bir denizaltı bulunmasa bile, bütün denizcileri haklı olarak bir korku alıyordu. Bu sebeple, sürekli olarak alârm durumundaydılar.
Denizaltılar ortaya çıkmadan evvel, denizciler, tecrübelerine ve keskin gözlerine güvenirlerdi. Denizde bir gizli kayalık, bir dalgakıran, düşmana ait bir yelken ya da duman gibi bir tehlike görmedikleri sürece içleri rahattı. Gerçi taa eski Yunanlılar' dan beri, gemilerin omurgalarını delen dalgıçlar ve günümüzde olduğu gibi, gemilerin altına patlayıcı madde yerleştiren sabotajcılar yok değildi, lâkin bunlar son derece azdı. Fakat denizaltıların çıkmasıyla her şey altüst oldu. Sadece savaş gemileri değil, ticaret gemileri de her an tehdit altındaydılar; günün ya da gecenin herhangi bir saatinde, bir torpile çarpıp denizin dibini boylayabilirlerdi. Durum korsanlar zamanında olduğundan çok daha vahimdi. Korsanlar bir gemiyi ele geçirdikleri zaman, o geminin tayfaları canlarından emin olabilirlerdi. Korsanlık şerefi, yenilenleri, kazaya uğrayanları ve yaralıları kurtarmayı, tedavi etmeyi ve karaya çıkartmayı gerektirirdi. Hâlbuki denizaltının bunları yapmaya kazazedeleri almaya her şeyden evvel yapısı elverişli değildi.
Günümüzde, denizaltıların yerlerini, tespit ederek bulan cihazlar icat edilmiştir. Böylece korku, artık taraf değiştirmiştir. Bundan böyle denizaltıcılar, bu gözüpek ve gerçek denizciler, her an gemilerinin bir su bombasıyla yaralanıp, suyla dolabileceğinin farkındalar. Onlar o demirden mahfazaları içerisinde her an havasız kalabilir ve kimseden yardım görmeksizin, ölüm tehlikesiyle yüz yüze gelebilirler.
Çağımızdaki bir atom denizaltısı, çok kesin ölçümler yapabilen cihazları sâyesinde, denizin zifiri karanlıklarına dalarak, istediği yerde durup mevkiini kimseye belli etmeden bir şehri yok edebilecek güçteki füzesini atabilir ve sonra çekip bir başka yere gidebilir. Bununla beraber aynı denizaltı, hiç hareket etmeden ve gürültü yapmadan durmuş olsa bile, onu da bir başka denizaltı, tıpkı arayıcı başlığı sâyesinde (sudan sıcak olan her nesneye, meselâ yüzeydeki bir geminin omurgasına veya düşman ya da dost bir denizaltıya kendiliğinden yönelen bir torpil gibi) arayıp bulabilir.
Eğer üçüncü bir dünya savaşı çıkacak olursa, bu korkunç silâhlar, acaba denizlerde bir tek gemi bırakacak mıdır?
Uygarlık, bilim ve bunca ilerleme okyanusları ilk çağlarda olduğu gibi bomboş bırakmakla tehdit etmiyorlar mı?