Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '08

 
Kategori
Anılar
 

Deli kızın kehaneti

Deli kızın kehaneti
 

İlkokula gidiyorum şimdiki cicili bicili şeylere merakım o yıllardan kalmış sanırım annem çok severdi süslü şeyleri. İçe kapanık sessiz bir çocuğum
incecik kollarım, bacaklarım saçlarımda başımdan büyük kurdela fiyonklar elbiselerimde fırfırlar dantelalar... Ufak tefek bir süs bebeğiyim sanki

İncecik kollarımla sarılıyorum anneme, o dönemde bütün dünyam annem ve kitaplarım sık sık ateşleniyorum, hep hastayım. Doktor Okşan hanım bile bıktı gecenin bir vakti kapıya dayanan davetsiz misafirlerden. Annem ve babam birbirlerine çok fazla belli etmemeye gayret etseler de tedirginler bu gidişattımdan ve bundan mıdır ? Bilmem, bana hep daha bir yumuşak, daha bir anlayışlı yaklaşılır.

Güneş tam tepede annemin elinden tutmuşum anneannemlere gidiyoruz.Aile de ben ilk torunum. Kimbilir beni görünce nasıl da sevinecekler...

Yol üzerinde büyük her tarafı kır çiçekleri, gelinciklerle süslü bir tarla var oradan geçmeyi çok seviyorum.Hatta biraz da oyalanmak istiyorum burada .Çok fazla sokakta oynayamayan bir çocuk olarak oyun oynayan çocukları izlemek bile mutluluk veriyor bana.

Bu gün burası diğer günlerden daha farklı, daha kalabalık sanki.Bir kaç kişi toplanmış bir şeyler yapıyorlar Annem merak edip yaklaşıp soruyor ''Hayırdır neler oluyor?''

İçlerinden biri cevap veriyor.'' Kaybolmuş'' başımı aradan uzatıp bakıyorum 16-17 yaşlarında kocaman bir kız; Çimenlerin üzerine oturmuş , başında tepesinden bağlanmış yemenisi, altında çiçekli pijaması var.Üzerine giydiği el örgüsü yeleğin eteklerini pijamasının içine sokuşturmuş sorulan sorulara cevap vermeye çalışıyor çok alakalı olmasa da.

''Zavallıcık deli'' diye devam ediyor açıklama yapan. Adını soruyoruz, yerli yersiz gülüyor ''abam dövdüydü beni'' diyor. Nerede oturuyorsunuz sorusuna parmağı ile her seferinde farklı bir yönü işaret ederek ''orda otuyyom'' diyor.

İçlerinde tek çocuk benim annemin eteklerine yapışmış korkuyla seyrediyorum olanları. Bana bakıyor belki de kendini çocuk gibi hissettiğinden olsa gerek kendine en yakın beni buluyor orada

''Sen çok şanslısın. Böyyüdünde altın gaşıklarla yimek yiyceksin'' diyor. Bütün gözler bana doğru çevriliyor büyükler gülüşüyor ben daha da çok korkup annemin arkasına saklanıyorum sıkı sıkı sarılıyorum anneciğimin bacaklarına. Annem de tedirgin oluyor birlikte kaçarcasına uzaklaşıyoruz oradan.

O olayı anneanneme anlattığımızda gülümsüyor başımı okşayarak ''Hayat neler gösterir, belli mi olur?''diyor '' zavallıcığa malum olmuştur belki günahsız o çünkü''

Daha sonraki yıllarda bu olay akıllardan hiç çıkmadı Ne zaman piyango bileti alsak yada şans oyunları oynasak hep benim şansıma çekilirdi. Hani delinin biri kuyuya bir taş atmış kırk akıllı çıkaramamış misali...

Hatta annem takılırdı bana arada ''benim kızım altın kaşıklarla yemek yiyecek ''diye.

'' Aman be anne başkalarına söyleme bari. Ben bir garip çingene, neme gerek gümüş zurna''

Yıllar birbirini kovaladı genç kız olmuştum, hatta evleniyordum bile. Adettendir düğünden bir kaç gün önce çeyiz serilir, akraba, eş , dost çeyiz görme bahanesiyle düğün tebriğine gelir, bu arada düğün hediyesini getirir. Gelen hediyeler diğer çeyizlik eşyaların arasında yerini alır.

Halam elindeki paketi uzattı ''hayırlı olsun kızım. Bak bakalım beğenecek misin ?'' dedi. Teşekkür ederek paketi açtım ufak bir kaşık çatal takımıydı. Çok zarifti, beğenmiştim gerçekten. Gümüş rengi kaşıkların sap kısımında sarı metal çerçevesi vardı.

Elimde evirip çevirirken birden '' haaddii beeehhhh'' diyerek büyük bir hayal kırıklığıyla yığıldım oturduğum koltuğa. Annem, şaşkın ''Hayırdır ne oldu ?''diyerek koştu., ,

'' Ah anneciğim, ahhh hayalimdeki bu değildi ama ''diyerek kaşığın tersini anneme doğru tuttum üzerinde ''GOLD'' yazıyordu. Birlikte gülmeye başladık deli kızın kehaneti tutmuştu sonunda

Hayat sürprizlerle doludur.Her şeyi düşündüğümüz şekilde vermez bazen.Yinede sahip olduklarımızın değerini bilmeliyiz .

Ne demişler en büyük varlık, sağlık...
 
Toplam blog
: 92
: 830
Kayıt tarihi
: 28.02.08
 
 

Biraz kül, biraz duman o benim işte... Öyle dedim diye olayı arabeske bağladığımı sanmayın çabuk sön..