Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Kasım '10

 
Kategori
Rüyalar
 

Deli Kızın Pasta Rüyası

Deli Kızın Pasta Rüyası
 

Çocuklar için...


Yok yoook!... Doğum günü filan yok tabi ki. Herhangi bir kutlama programı da değil bu. Eh nereden çıktı “pasta yapma isteği” ve bu isteği cümle aleme duyurmak!… Ben yalnızca ve yalnızca pasta yapmak istiyorum; hepsi bu. Keyfe keder; olabildiğince geniş açılı; koskoca zaman diliminden oluşan ve bol kremalı; en tazelerinden en bol meyveli…

Evet dostlar sıkı durun şimdi! Dostlar mı?... Hayır yalnızca dostlar değil; sesimi duyan tüm canlılar; tüm dünyalılar hepinize sesleniyorum. “Pasta” diyorum pasta!...

…Duyar gibi oluyorum sesinizi “Dellenmiş. Hayırdır inşallah!...”diyorsunuz. Öylesine farklı bir pasta olacak ki bu. Her bir dilimi ayrı lezzette olacak; ayrı keyif verecek. Hem de bir diyardan öbür diyara tadılacak. Durun! Önümüzde yılbaşı kutlamaları var. Neden olmasın? Evet Yılbaşı pastası olmalı bu… Bakınız nasıl da oluşmaya başladı pasta. Buyurun bakalım…

Pastanın yapılacağı mutfak yüreğimiz olmalı… Önce, sevgi düğmesine basalım ve ışıkların tümü yansın mutfakta. Hoş her daim basılıdır o düğme… Şöyle bir bakalım etrafa. Neler var neler yok dolap raflarında. Ortalık ne vaziyette. Aman tanrım o da ne? Bu bulaşıklar nereden çıktı? Hayır hayır önce bulaşıklar yıkanmalı. Şöyle bir güzel temizlenmeli mutfak; arınmalı bulaşıktan ve çöplerden. Ufak tefek sıkıntılar silinip atılmalı; tabaklarda arta kalan ne varsa... O tencerenin dibinde kalan da nedir öyle kapkara; acı renkte? Hmmm öfke, kin, nefret bulamacıymış! Bir güzel sıyırmalı tencerenin kara bulamacını; hatta ve hatta tenceresiyle beraber atmalı; yok etmeli... Yerlere saçılmış hayal kırıklıklarını, savaş kalıntılarını, can acılarını, tacizin ve açlığın izlerini süpürüp cadılar ormanına götürüp yok ettirmeli çirkin suratlı cadılara. İşte böyle olmalı. Tertemiz kalmalı; pastayı yapacağımız mutfak ve ışığını hiç karartmamalı; sevgi düğmesini kapatmamalı…

…Şimdi de, malzemelerimize bir göz atalım. Dolabın en yüksek rafında; çocukların umut kavanozu; hem de tepeleme dolu. Kırmadan, elimizden düşürmeden alabilecek miyiz bakalım? Şöyle bir uzatsam kolumu, uzanabilir miyim? Yok hayır! Ne yazık ki benim boyum yetmedi yetemedi; tüm gücümle uğraşıyorum ama ı-ıh olmuyor. Ne kötü; ne üzücü durum! Hay Allah’ım! Oysa çocukların umut kavanozunda neler olduğunu biliyorum ben. Tabi ki siz de biliyorsunuz... Gözüküyor kavanozun içi ama; uzanıp alamıyorum bir türlü. Gücümün yetmemesine üzülüyorum. Gücüm üzülüyor; güçsüzlüğüm üzülüyor. Oysa siz evet siz sevgili büyük adamlar! Siz elinizi şöööyle bir kaldırsanız alabilirsiniz kavanozu değil mi? Pabuçlarınızın topukları ne kadar da yüksek. Ama durun durun nereye kaçıp saklanıyorsunuz öyle? Hey altın pabuçlu adamlar! Neden koşarak kaçıp gittiniz anlayamadım!… Pekala ya siz evrensel politikacı siz! Bakın çocukların barışla ilgili istekleri var umut kavanozunun dibinde; neden fark edemiyorsunuz bilmem ki? Haydi sizin boyunuz uzun, çok uzun! Bir uzatsanız elinizi alabilirsiniz kavanozu. Ne de güzel süslenir pastamız. Haydi lütfen çabuk olun; yılbaşı yaklaşıyor; pastamızı bir an önce yapmalıyız… Heeey! Durun lütfen nereye gittiniz?... Sanki sihirli bir değnek dokundu da kayboluverdiniz hepiniz birden…

… Ooo! sevgili iyi yürekli ve duyarlı insanlar; hoş geldiniz…Coşkuyla sarıverdiniz etrafımızı. Nasıl da el ele tutuşmuşsunuz. Çok da güçlü olmuşsunuz böyle… Ah! çocukların umut kavanozları da elinizde; ne güzel…

Peki ama; o da nedir öyle arkanızda sakladığınız? Ne yazıyor o kocaman paketin üzerinde? “Engelleri aşmak için” Hmmm. Evet, biliniyordu sizin sevgi özürlü olmadığınız. “Sevgi engelli değilseniz; bütün engelleri aşarsınız” Ne güzel söylenmiş bir söz. Tam sizler için…

Evet, artık pastamızı yapmaya başlayalım. Sabır, hoşgörü, şefkatle mayalandıralım paylaşım duygularımızı. Kıvam artırıcı olarak da dayanışma gücümüzü katalım. Uzun zaman dilimlerinde harmanlayalım malzemeleri. Ve artık; yüreğimizin sıcağında, pişmek üzere hamurumuz… Vaatlerimizi sermeliyiz teker teker hamurun üzerine. Kremasını da hazırlamalıyız bir an önce… Sonra da süslemeliyiz. Çocukların umut kavanozunu boşaltıp, teker teker kremanın üzerine yerleştirmeliyiz. Özenle, itinayla, hırpalamadan, örselemeden. Aman ha! hiç birini ziyan etmeden…

…Siz evet siz! Bu tarifle yapılmış pastaya ortak oldunuz mu hiç?... Vereceğiniz cevabı sadece yüreğiniz duyacaktır. Sadece yüreğiniz…

 
Toplam blog
: 161
: 735
Kayıt tarihi
: 26.01.08
 
 

1955 yılının, aydınlık Nisan sabahlarından birinde; 22 Nisan sabahı duyulmuş ilk avazlarım… Üsküdar ..