Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mart '08

 
Kategori
Balıkçılık
 

Denizden babam çıksın yerim.

Denizden babam çıksın yerim.
 

http://www.ntvmsnbc.com


Kilosu 8,5 YTL’ ye satılan balon balıklarının resimleri üzerine gazeteler kocaman kocaman manşet attılar ya “ Yemeyin, zehirli” diye; Yalan!

Ben yedim hiçbir şey olmadı.

***

Aşçıdan yalvar yakar tavukgöğsü aldık. Elli kere sordu “ne yapacaksınız” diye, elli kere balık tutacağımızı söyledik.

İnanmadı adam.

En sonunda resti çektim ben; “ Parası ile değil mi kardeşim!”

“ Hesaba yazdırıyorum o zaman”

Otelden ayrılırken, fatura dökümüne baktım 10 milyon giydirmiş meymenetsiz!

Güneş dağların ardında saklanmak üzereyken, arabanın bagajından malzemeleri aldım.

Derenin denize döküldüğü yere, teşkilatı kurmaya başladım.

Cennet gibi bir yer Adrasan

Ne arasan var. Yalnız çok sıcak, aşırı sıcak! Gündüzleri söğüt gölgesi, çınar gölgesi bulamazsan hapı yuttun.

İnsanımız meraklı!

Elinde kamış, yanında kova olan bir adamı deniz kenarında gördüklerinde, kendilerine hâkim olamıyor, soruyorlar.

“ Ne yapacaksınız?”

Beş yıldızlı otel yapacağız buraya da, beni önden gönderdiler araziyi işaretliyorum

***

Şu uzaktan gelen kadını tanıyorum ben ama kim. Kadın yaklaşıyor yaklaşıyor, önümden geçiyor..Sarışın, ufak tefek…..

Şarkıcı….. Adı neydi? …….Deniz…… Deniz Arcak..

Beni ağzım açık görünce gülümsüyor. Sırıtıyorum...

Uzaklaşırken yanımdaki ufaklıklardan birine rica ediyorum. “ Koş sor bakalım o giden ablanın adı Deniz miymiş?”

“Niye?”

“ Balık vereceğim ama”

Çocuk; ayakları poposunu döverek, kızın yanına gidiyor…Kolunu tutuyor.. Konuşuyorlar.

Tekrar yanıma geliyor...

“ Denizmiş! Ne oldu diye sordu, ben de ağabey senin tanımış dedim…. O seni tanıyamamış”

Nerden tanıyacak ki? Ünlü olan o!

Bir kerede durup dururken kendimi salak konumuna düşürmesem!

***

Sahil tenhalaşıyor, tavuk parçalarını oltaya takıp denize fırlatıyorum.

Akdeniz’de ilk olta atışım. İnternette araştırma yaparken Adrasan’da tutulan balık resimleri aklımı başımdan aldı, ben de soluğu burada aldım. 30- 35 kiloluk kuzu mu ( Akya) istersin, kılıçbalığı mı istersin, neler neler…

Ne gelirse razıyım ben.

Deniz çarşaf gibi, sahilde bana ulaklık yapan ufaklıkla benden başka kimse, olta da tık yok.

Ah yeşil kurtlardan olacaktı yanımda, Akdeniz’e imzamı atmaz mıydım ben!

Elimdeki koca balıklarla otelin lobisinden içeri girip, diğerlerinin şaşkın ve kıskanç bakışları arasında, suratsız aşçıyı yanıma çağırıp “ pişir ulan şunları, millet bedava balık yesin” demez miydim?

Balığı yiyen yanıma gelirdi elbet. Teşekkür faslı biterdi, bedava dinleyiciyi bulmuşum kaçırmazdım alırdım sazı elime başlardım;

Aslında Okyanusta avlanıyorum ben de değişiklik olsun diye buraya geldim……….”

Dalmışım … Çocuk dürttü sağ olsun…

“ Vurdu vurdu”

“ Hani lan vurmuyo!”

“ Ekmek çarpsın ki vurdu”

“ Sus yalan söyleme çarpılacan şimdi terbiyesiz.”

Kamış bir daha öne doğru eğilince, elleri tükürükledim besmeleyi çektim. Şöyle bir yokladım kerhaneciyi.

Oooo irice bir şey, derin bir nefes aldım. Nefesi bırakmadan misinayı sarmaya başladım..Breh breh oltayı nasıl da gezdiriyor meret!

Acaba ne bu şimdi?

Levrekse misinayı kesebilir, boşluk verme , acele etme oğlu Ali, tevekele bağlama işi.

İşte göründü… Gel bakalım derya kuzusu… Deniz Arcak’ın kısmetine bu be…….

Denizden, daha önce hiç karşılaşmadığım bir mahluk çıktı! Çirkin bir şey

Şişirmiş kendini.

“ Ne balığı lan bu?”

“ Vallaha ben de ilk defa gördüm”

Kimse de yok ki soralım ne balığı olduğunu öğrenelim..

Bir iki saat daha bekledim, hareket olmayınca toplandım.

Benim balık küçüldü bu arada.. Deryadan Arnold çektim, Otele Aydemir Akbaş götürüyorum. Nasıl olacak?

Kalan balığı gazete kâğıdına sardım.

Nerde hayalinde kiloluk balıkla lobiden içeri giren Ali? Nerde avucundaki gazete kâğıdına sarılı mahluğu kimseye göstermemeye çalışan ben.

Aşçının yanında aldım soluğu, hesapta ayağıma gelecekti!

“ Var mı bir şey?”

“ Var!”

Gazeteyi açtım balığı gösterdim.

“ Ne balığı bu?”

“ Balon balığı”

“ Yenir mi?”

“ Bilmem, istersen pişireyim!”

“ Pişir”

Dilin kemiği yok.. İlerleyen yıllarda o balık ben anlatırken. Lâhos oldu, sinarit oldu çupra oldu…

Şimdi de balon balığı oldu!

Yedim velhasıl, bana hiçbir şey olmadı.

İşte balıkçı kardeşiniz son karede poza dikkat! http://www.youtube.com/watch?v=rEfW4STPa9M

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..