- Kategori
- Mizah
Depresif hallerim

Renk renk yumaklar aldım, evde kimbilir hangi zamanki depresyon eşiğimden kalma kalın bir şişi elime, ilmekleri de şişe geçirip başladım çalışmaya. Dümdüz hiç düşünmeden atkılar ördüm günlerce. Evde uzayıp giden atkılardan bize yaşam alanı kalmayınca, mecburen ve stokları eritmek adına eşe dosta hediye etmeye başladım.
Düşünmemek için başlamıştım ya örmeye, zihin bir süre sonra boş durmaktan rahatsız, eyleme yönelik düşünceler üretmeye başladı bu sefer. Model gereği dümdüz örme işi bittikten sonra her sıranın iki başından dörder ilmek aşağı kadar sökülüp püskülleri elde edilen atkıyı, sökmeden yapmanın bir yolu yok muydu mesela? Madem sökecektik, niye her sırada sekiz ilmek fazladan örüyorduk ki? Bunun iki renklisi nasıl yapılırdı acaba? Elime geçirdiğim şişin üstünde niye numara yoktu, soran olsa kaç numara şişle ördüğümü ne diyecektim? Aman canım sende kim sorar demeyin, annem sordu mesela.
Kardeşim bana geldi ve klasik olarak “Aç bakiim dolaplarını ve çekmecelerini. Son görüşmemizden bu yana yeşil ne alındı görelim” denetiminde yeşil atkıyı yakaladı zulada. Şapkası da vardı bunun diye ağzımdan kaçırdım. Oysa bu sene kaybettiğim beş şapkanın arasındaydı o. Bulunamadı haliyle ve yenisini örerim demek suretiyle kriz atlatıldı. Ertesi gün ise annemden telefon geldi. Nasıl örmüştüm bu atkıyı? Komikti, dümdüz örmüştüm tabii. Her depresyon öncesi olduğu üzere dümdüz. Kaç yıllık annem nasıl bilmezdi bunu? Yoksa depresyona girip girmediğimi anlamak için çaktırmadan ağız mı yokluyordu? Anlattım nasıl örüldüğünü ve kim sorar diye geçiştirmeye çalıştığım soru geldi ardından:
- Kaç numara şişle ördün sen bunu?
- Ne bileyim ben?
- Ne alemsin kızım, bilmiyor musun yani?
- Bilmiyorum! Gayet kalın bir şişti anne.
- Aman peki tamam.
Sırrını vermemek için ayrıntı gizleyen usta gibi hissettim kendimi. Kaç numarayla örüldüğü önemli tabii. Eğer sen önem verirsen. Ben vermiyorum ama. Çöp şişten kalın, su borusundan ince işte. Arada bir kalınlık. Ayrıca o buhran anında çöp şiş ve paket ipi de geçmiş olabilirdi elime ve eylemi bunlarla başlatmış da olabilirdim. Yani şişten öte, ip bile önemsiz aslında.
“Bana niye örmedin?” diye soruyor annem. Sanki kardeşime ördüm! El koydu o cebren. Yorgunum cevap vermek için, onun yerine “Sana da örerim” diyorum, ne renk istediğini soruyorum. Böylesi daha az yorucu ve huzur verici. Şarap rengi istiyormuş. Hay allah, o renkte örmüştüm, var stoklarda. Annem depresif halimi iyice körüklüyor zaten var alan renkte atkı talebiyle. Oysa kaç numara olduğunu hatırlamadığım şişlerle örerdim şarap rengi bir atkı ve rahatlardım iki dirhem kadar ama olmadı işte...
Depresyondan vazgeçtim, üstüne stress oldum şimdi. Atkı örmek de kar etmez artık. Ben bir buzdolabı dolusu yemek yapayım en iyisi. Depresyonun ilacı atkı örmekse, stresin ilacı ise mutfakta yemek üretimi...
Ne var, herkesin alternatif tedavisi kendine...