Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

15 Eylül '06

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Derin sular

Derin sular
 

Sular aktığı hızın, şiddetinde çarpar kayalara... Ne denli şiddetle çağlıyorsa su, önüne çıkan sete de, o denli büyük bir güçle çarpar...

Rüzgar, estiği hızla orantılı kuvvetle savuracaktır, önüne kattığını...

Toprak, beslendiği kadar büyütür bağrındakini...

Bir tek ateş, farklıdır. Onun azı da birdir, çoğu da. Ne olursa olsun, yakar...

Bilgi ise, tam terstir bu düzene... Ne kadar çok bilirsek, o kadar az olduğumuzu anlarız. Bildikçe ne kadar çok eksiğimiz olduğunu, fark etmeye başlarız... Eksiğini fark ettikçe, dolar insan. Doldukça derinleşir... Doldukça, kendindeki yeni boşlukları görebilmeye açılır zihin. Akılda her doldurulan çekmece, doldurulmak üzere, yeni çekmeceler, oluşturur.

Bilmediğini fark etmek, öğrenmeyi tetikler... Öğrenmek, derinleştirir... Derinleşmek ise, ne kadar az bildiğimizi fark etmeye yol açar...

Bu, sürüp giden bir döngüdür. Kişinin gelişimini sağlayan; tercih edilesi bir döngü...

Sevmek de böyledir; hele bir de, koşulsuz sevmeye başladımı insan... Kendini seveni de, sevmeyeni de, sever olur... Ne kuş ayırt eder, ne köpek, ne de kelebek...

Gördüğü, her varlık yaşamın mucizesini anlatan bir kitap olur önünde. Okumaya başladımı bir defa, her bir satır çoğalır, cümle olur. Her bir cümle, sayfa olur. Her bir sayfa, yeni bir kitap olur da, açılır önünde... Hele bir defa sevmeye görsün insan... Sevilen kişi, "o" olmaktan çıkar. Sıyrılır kim oluğundan,ne olduğundan...

Onu gören gözün düşündüğünden ibarettir artık, görülenin;kim olduğu, ne olduğu O andan sonra "sevgili olan güzeldir, güzel olan sevgili değil" Seven kişinin; neye baktığı, bakılanın ne olduğu, kim olduğu sınırları kalkar... Sevgi bu aşamada artık, sevilene duyulan his değildir sadece. Onun varlığına, şükür dolu bir ibadete dönüşmüştür bu sevda...

Belki de, bu denli olgunlaşmış, bu yoğunlukta bir sevgide yaşanan, yaratılmış olana duyulan bu koşulsuz sevgi aracılığıyla, Yaratan sevgisinin bu Dünya' da deneyimlenebilmesi yaşamaktadır...

Böylelikle yürekte pişen, ait olduğu kaynağa inme yoluna girmiştir.Yolculuk böylelikle gün geçtikçe derine, daha derine ve iyice derine doğru seyreder...

Derinleşen sevgi, yüzeyde görünenlerden çok daha farklı bir renge sahiptir. Tıpkı okyanuslar da olduğu gibi...

Heyecanların, gel geç sevgilerin, yada kısa süreli, saman alevi sevdaların rengi; açık, suları sığ ve sıcaktır. Ulaşılması kolay kıyılar; hemen hemen her kara parçasına eşit uzaklıktadır. Yürüme mesafesinde olanları dahi vardır.

Bazıları ise, bu kadar olmasa da şöyle bir etrafı kolaçan ettiniz mi görürsünüz ki, varmak istendiğinde, kendinizi hiç sıkıntıya sokmadan, ulaşabileceğiniz yakınınlıkta durmaktadırlar...

Sığ sular berraktır...
Ferahtır, saftır, görünümleriyle iç açıcıdır.
Sığ sular sıcaktır, neşe verir....


Fakat aynı zamanda, yüzeyden bakıldığında dahi, diplerini görmek çok kolaydır. Hatta, uzaktan bakıldığında dahi, ölçülebilir bir derinliğe sahiptirler.

Hesap edilebilir, yaşanacaklar bilinebilir. Suya girmeden önce, dibi görülebildiğinden, ne ile karşılaşılabilineceği de, ortadadır.

Bu yüzden; güvencenin ve belirlenebilirliğin bedeli, sığlık dahi olsa bu uğurda, sınırları belli olana, tercih sebebi oluşturur "sığ sular"...

Oysa derin sular, öyle midir? Koyu mavidir onlar... Hatta, en derininden bir lacivert. Yüzünüze çarptımı bir defa kokusu , sonsuza kadar yüreğiniz de taşırsınız yokluğunu. Alamazsınız kendinizi onlardan.

Çoğu zaman, o suları arzulayanın bedenlerini yoklayan; sığ sularda ki gibi, sıcaklık değil de, daha çok derin; bir ürpertidir.

Ama bir yandan da, için için yaşanan bu dayanılmaz çekim, bu arzu, bilinmezliğin korkutuculuğunuda, beraberinde hissetiriyor olsa da, bitip tükenmek bilmez akar damarlarınızda...

Her ne kadar, içinizeki ikizler; bir gün başka, ertesi gün bir başka telden de çalıyor olsalar, bu durumunuzu değiştirmez. Gel gör ki, geçen zaman da bu duruma, çare olmaz...

Fazla gelir, bu medcezirler. Bunları yaşar da, yine de, o ilk adımı öyle bir çırpıda atamazsınız işte... Okyanustur, derindir... Adı dahi, korkutur...

Bir gün, yelken açmak sevdasıyla kabarırken yüreğiniz, bir sonra ki gün: "yapma oyalan işte sığ korunaklı sularda" deyipte, durduru verir sizi. Ne kadar oyalanacağınız ise, size kalmış...

Yine de, enginlerin şarkısının öyle bir tınısı vardır ki, ne olursa olsun bir defa işitti mi onu ruhunuz; artık kulak tıkamak çare olmaz duymaya, duyupta yerinde durmaya...

Dönüp bakmasanız dahi bir daha ardınıza, lakayıt kalamazsınız işte, içinize işleyen o derilerin çağrısına... Bir defa kıyısına kadar gelmişseniz bir okyanusun,dönemezsiniz, bilirsiniz bu duyguyu... Gözünüz gördüyse bir defa,yüreğinizi dalgalandırdıysa o rüzgarlar, yüzünüze çarptıysa, tuzlu suların tadı, artık sizin için çok geçtir. Ne bahasına olursa olsun, açılmak isterseniz o sulara...

Garip bir haldir bu. Başka kıyılarda raslanmayan. Sadece derin sulara haiz olan. Aklınızdaki yegane düşünce , "Bir Olmaktır", o kadar.Bundan sonrasında ise, her şey bunun etrafında gelişir...

Sürer gider bu medcezir ruh halleri...
Ta ki, ilk defa yelken açana kadar, o gün gelipte, pupa yelken dediniz mi bir defa, bağımlısı olursunuz işte bu defa, bu özgür sulara.

Açıldıkça açılmak ister insan, ardı arkası kesilmeyen bir tutkuyla...
İlk defasında yüreklerde hala korku olsa da, zamanla karşı duramaz olur insan, git gide derinleşen derinleştikçe, daha sıkı sarmalayan bu uzak sulara.

Ne kadar ürkütücü de gelse önceleri bu okyanuslar, açıldıkça tanınır. Tanındıkça korkutucu olmakdan uzaklaşılırlar...

Tuaftır...
Bir yandan yüreğinizi saran o ilk adımın bilinmezlik korkusu, öte yandan belirsizliğin yanısıra, o büyük sevdanın içinde olmanın verdiği teslimiyet ve alabildiğine huzur duygusu....

Yaşanalar git gide kanıksanır...
Ve dönüşür; sadece enginlere yelken açanların, ulaşılabileceği, beklentisizliği rüzgar diye ardına alan ve yanlızca özgür yelkenlerle varılabilecek olan, derin sularda bulunabilecek türden koşulsuz ve lacivert bir sevdaya.Ya da dönüşür bu sevda kısaca, hazza...

Yüreğinizde; bu denli büyük ve koşulsuz bir sevgiyle buluşmanın verdiği bütünlüğün tadı...
Aklınızda, bu sevgi için seçilmiş olmanın verdiği, gurur ve doyum...
Bedeninizde; hafif bir esinti ve serinlik ...
Dudaklarınızda; o ferahlatan, tuzlu özgür ıslaklık...
Yüzünüzde; üfür üfür esen rüzgarın aydınlığı...
Dilinizde; serin tuzlu bir bağımsızlık şarkısı...

Tümüyle özgürleşmiş yüreklerin yelken açtığı; koşulsuz, incelikli, bir o kadar da derin; "lacivert renkli sevdalar" da, buluşabilmek dileğiyle...

Sevgi ve ışıkla

 
Toplam blog
: 268
: 1969
Kayıt tarihi
: 15.09.06
 
 

Var olan her oluş ve bozuluş hakkında gözlem, tahlil ve sonuca varma sürecindeki yolculuğumu, siz..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara