Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '08

 
Kategori
Siyaset
 

Devlet’in kafası karışık

Devlet’in kafası karışık

Büyük sosyologların son halkası olarak bilinen F.Oppenheımer’in Devlet’in tarihsel gelişim süreçlerini inceleyen ‘Devlet’ kitabında, kendisinin etkilendiği sosyologların aksine umutlu bir gelecek bekliyordu. 1864 doğup, 1943 yılında öldüğünde; iki dünya savaşı görerek, kendi düşüncelerinin tarih ve sosyolojik değişimler üzerindeki etkilerini görme şansı oldu.

Hem devleti adaleti gözetip sağlayan olarak tanımlamış, hemde sınıflaşmak zorundaki toplumu; kendi içinde dengeleyen, üretim-bölüşüm ilişkilerindeki düzeni, tarafların rızasına en uygunlaştırma çabası olarak göstermiştir. Sonraki sosyologların katılmadığı bu kestirim, aslında devlet yerine toplum öngörülerine açık bir sahip çıkmadır. Marxsist devlet idealine nasıl ulaşılacağı teorisinde; evrim yada devrim fikrini pek benimsemediği söylenir. Bu aşamada, Georges Politzer’in ‘Felsefenin Temel İlkeleri’ eserinde öne sürdüğü, ‘%1, 5 la devlet ve toplum değiştirilemez dönüştürülemez’ iddiasına benzer görüşte olduğu öne sürülmüştür.

Bütün kitaplarında genellikle Devlet aygıtını inceleyen F. Oppenheımer, Devletin ortaya çıkış genel amacının ‘adaleti gözetip sağlamak olsada; uygulamada, üretim-bölüşüm ilişkilerinde adaleti bozan bir işlev yerine getirdiğini’ ve getirmeye devam edeceğini öne sürmüştür. Bunu detaylayan eserlerinde; ‘devlet memur insanlar tarafından işletildiğinden, zamanla memurlarda dolayısı ile devlette duygusal yoğunlaşmalar, devletin hafızasının kendi ruhuna aykırı davranma refleksine neden olacak’ şeklinde açıklamaktadır. Bu duygusal yoğunlaşmadan anlayacağımız, ‘taraflık’ içgüdüsü olsa gerektir.

‘Devletle birlikte ortaya çıkan para ve mal dışında kalan mali unsurların tehlikeli bir şekilde ekonomilerde sansasyonel sonuçlar üretecek’. İç ekonomik çıkar çevrelerinde siyaset dışı güç dengeleri oluşmasından söz etmektedir.

Devletin amaç ve gaye hafızsına temel olan ayaklar

Batılı devletlerin tarihsel geçmişlerinde yaşadıkları felsefi karışıklıkları bilimsel sistemlere dayandırarak geride bırakmaları, zamanımızda devletlerine daha akılcı hafıza yüklemelerine yaramıştır. Millet olarak; batı devletlerinde ve Rusya’da yaşanan kilise devlet egemenlik kavgası ve engizisyon vahşetini yaşamadığımız için, o süreçlerde o milletlerin ürettiği devlet hafızasını bu gün bile geliştiremedik. O devletlerin o dönemlerde yaptıkları polemikleri devlet aygıtları arasında bu günlerde yeni yaşamaya başladık. Son on yılda fikir özgürlüğü bağlamında gelen yeni yaklaşım ve açılımlar sayesinde, iki yüz yıl sonrada olsa tartışmaya başladık. Bu tartışmanın felsefi dolayısı ile bilimsel bir temelde yapılası gerekirken, ‘taraf’ mantığı ile tartıştığımızdan etnik yada köken ayrışmalı düzeye indirildiği görülmekte.

Toplumsal felsefi düşünüş hafızamızı sağlıklı geliştiremediğimizden, devletinde kafası karışık. Bu bakımdan özellikle akademik çevrelerin kendi içsel derinliklerini inanç duruşu bakımından üretememiş oldukları göze çarpıyor. Biyesel dünya görüşü arayışında; içsel dinginliğin temeli olan inanç-inançsızlık seçeneğinde, çevreden alma veya bilimsel yoldan bulma modelleri üstünde duruluyor. Genellikle bilimsel yoldan bulma bakımından, fikir özgürlüğü olmadığı, toplum mühendisliği dönemlerinde yetişmiş akademik çevrelerin oldukça çelişik fikir ve davranış sergiledikleri açıktır.

Çağdaş ülkelerin anayasalarında devletin temel mantığını kuran temel ilkeler; iki felsefi yaklaşım dışında üçüncü bir yol icat etmemiş. Aksine yaratılışçı yada varoluşçu felsefi inanışları kabullenen, bu yaşam duruşuna mensup olanların kendi kültürleri ile yaşamalarını güven altına alan bir yapıdadır.

1999 model ‘Ergenekon’ bunun neresinden üredi

Doğruyu söylerseniz sizi mutlaka bir akıma taraf ilan ederler.

Hiçbir felsefi yada ideolojik arka planı olmayan, ancak yasa dışı işlerle kaos üreterek, demokrasinin seçim mekanizmasıyla seçilenleri yönetme aczi içinde göstermeye çalışan çalışanlara kim ihtiyaç duydu? Anayasanın cumhuriyetin temel niteliklerini tarif eden değiştirilemez maddelerimi görev verdi terör üretin diye? Hangi sosyolog ve hangi cumhuriyet böyle bir yönelişi varsaymış, bırak öngörmeyi? Cumhuriyeti laikliği korumak bunlara veya bu yöntemlere kadar düştüyse yandık. Cumhuriyetin ve laikliğin sahibi halktır ve onu koruyacak olanda halktır. Ancak; amaç cumhuriyeti korumak adına karanlık işler çevirmek ve banka hortumlamaksa o başka…

 
Toplam blog
: 191
: 540
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

Yerel bir gazetede yazıyorum. Okumayı severim, şiir okumayı severim. Emekli işçi olarak sosyal ak..