Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

17 Aralık '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Devletin derini mi devletin gerçeğimi?

Devletin derini mi devletin gerçeğimi?
 

Derin devlet kavramı, son yıllarda gündemimizi en çok meşgul eden kavramlardan birisi oldu. Kaldıki çok uzun zaman öncede, derin devlet veya kontr gerilla örgütlenmesi diye tabir edilen yapıların varlığı üzerine, bir çok laflar edilmişti. Ama son yıllarda, devlet içerisindeki, ayrı bir illegal yapılanmanın varlığı, özellikle Susurluk olayından sonra, toplumun tüm dokularına nüfuz etmeye başladı ve en a politik yapıdaki insanların dahi diline pelesenk oldu derin devlet kavramı.
Kaldıki, toplumun derin devlet kavramını şu veya bu şekilde en fazla tartıştığı olaylar, Örneğin; Uğur Mumcu'nun bombalı suikaste kurban gitmesi, Örneğin; Sivas Madımak katliamı, Örneğin; Hrant Dink'in öldürülmesidir. Ha keza Susurluk, zaten başlı başına tartışılan bir vaka idi.

Ama kimi zamanda, bir takım olayları, nesnel düzeyde tartışmadan geçmemek gerekir diye düşünüyorum.

Mesela Derin Devlet yanıltıcı olabilirmi? Hatta ve hatta bizzat Derin Devlet'in başında bulunanlar tarafından teşvik edilen bir kavrammıdır, Derin Devlet? Veya şöyle düşünmek acaba yanlışmı olur; bu kavram bizatihi devletin kendisini işin içinden sıyırıp, yasal devletin içinde oluşmuş bir habis noktasına getiriyor ve sanki bu habisi veya uru kesip atarsanız, devlet bir anda tüm günahlarından kurtarılmış olacak şekilde gibi bir izenimde yaratıyor. Ama ne varki gözlerden kaçmayan, son derece somut gerçeklerde var. Mesela bence, Devletin derini falan bir kenara, ama Devletin özünü oluşturan istihbarat örgütleri var ve bu istihbarat örgütleri, Devletin ta kendisidir.

Mesela devletin MİT'i var, mesela Devletin Emniyet Teşkiatı var, Ordusu var, Jitem'i var ve bu ana yapıya resmen hükmetmesi gereken hükümet var. Oysa bu ana yapıya hiç kimse hükmedemez ve bu ana yapı bildiğini okur.
Yani daha yalın bir ifade kullanırsak, şöylede demek mümkündür sanırım; Savunma Bakanı ve parlamento orduya ne kadar kumanda edebiliyorsa, İçişleri Bakanı da emniyet örgütüne ve MİT’e o kadar kumanda edebilir.
Bu yüzdendirki, bu ana yapının, yani devleti oluşturan ana yapının, hiç bir zaman düşmanları bitmez ve bu ana yapı devamlı olarak teyakkuz halindedir. Teyakkuz halinin devamlılığı, gayri nizami savaşın ve buna ilişkin illegal örgütlenmelerin, devletin ana yapısı tarafından sürekli hale getirilmesini zorunlu kılar. Bu süreklilik hali, bir çok farklı olayın hareketlerinde ve tepkilerinde kendisini gösterir. Mesela; bir dönem Kominizme karşı kontr gerilla örgütlenmesi olarak kendisini gösterdi, kimi zaman Asala'ya karşı kendisini gösterdi, kimi zaman Kürt'lere karşı kendisini gösterdi. Dolayısı ile bu yapı süreklidir ve bu sürekliliğin sonu yokmuş gibi bir durum söz konusudur.
O halde şöyle bir noktaya geliyoruz. Bu yapılar ve örgütlenmeler, o denli sağlam yapı ve örgütlenmelerki, bir türlü yerlerinden oynatılamıyor ve duruma göre hükümetler değişiyor, Genel Kurmay kadroları değişiyor, ama bu yapıda en küçük bir taş dahi yerinden oynatılamıyor. Bu yapı üzerinde hiç bir taşı oynatamadığınız zamanda, gelen hükümetler, belirlenmiş olan bu yapıya, ayak uydurmak zorunda kalıyor. Devletin bu yapısı ile çatışmaya kalkıldığı zamansa, illaki hükümetler bir şekilde yerinden uzaklaştırılır veya eli kolu bağlanmak sureti ile hiç bir şey yapamaz hale getirilir. Bu durum esasen sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde böyledir diye düşünüyorum. Türkiye'de bu yapının ortaya çıkması ve toplumun tüm katmanlarında gündem oluşturmasının ana nedeni, sanırım devletin zayıf yapısından ve ideolojik güçsüzlüğünden kaynaklanmaktadır.

Son olarak Emniyet ve Jitem arasındaki çatışmalara baktığımızda; devletin ana gövdesini oluşturan bu iki kurumun, birbiri ile şu veya bu şekilde organik bağ içerisinde olması gerekirken, tam aksine, bir birleri ile rekabet halinde olduklarını görürüz. Her ne kadar bu iki kurum, birbirinden bağımsız olarak, devletin ana yapısı üzerinde önemli rol oynayan merkezler olsada, asl olan birbirleri ile işbirliği içinde olmalarıdır. Tabi bu durum, her ne kadar bir rekabet anlayışı içerisinde sürüyor olsada, şu noktayı gözden kaçırmamak gerekirki, bu iki kurum arasındaki çatışma, aslen kumanda merkezlerinin birbiri ile çatışmalarıdır. Ana doğrultuda bir çatışmadan söz edilemez kanısındayım.

Bu konuyu başka bir noktaya taşıyalım ve devlet içerisindeki hükümetlerin durumunu ele alalım.

Mesela hükümetler, devletin ana gövdesini oluşturan genel yapıların dışında kalan bir yapılanmadır. Ve devletin ana gövdesini oluşturan ana yapılar, hükümetlere istediği bilgiyi ulaştırır, istediği bilgiyi ulaştırmaz ve ulaştırmak istemediği bilgiyi karanlıkta bırakabilir. Mesela 1980 öncesinde yaşanan Maraş katliamını incelediğimizde, ilginç bir nokta ile karşılaşıyoruz. Dönemin İç İşleri bakanı İrfan Özaydınlı, katliamdan ancak üç gün sonra haberdar oluyor. İlginç bir bilgi aslında. Ve bugüne dönüpde baktığımızda, Hrant Dink cinayetinde de bir takım bilgilerin karanlıkta kaldığını görürüz. Ve bu karanlıkta kalan noktalarında, son derece bilinçli olarak karanlıkta bırakıldığı malum.
Bu ve benzer bir çok olayda, bir çok soru karanlıkta kalabiliyor ve ne varki kamuoyu, zaman zaman hükümetleri bu gibi karanlıkta kalan konular üzerinde araştırmaya davet ediyor ve baskı oluşturuyor hükümetler üzerinde. İşte bu gibi durumlarda hükümetler, gönülsüz bir şekilde, bu gibi araştırmalara kamuoyu zorlaması ile giriyor olsalarda, bu araştırmaların, her zaman dikkat edilecek olursa bir sınırı olduğu kesin. Birileri bu belirlenen sınırları zorlamaya başladığı anda, ana yapı bir anda istediği şekilde hatları kesiyor ve her türlü bilgiyi rahatlıkla sınırları zorlayanların bilgisinden kaçırıyor ve her zamanki gibi karanlık bir şekilde kalmasına neden olabiliyor. Örneğin bu yöndeki düşüncemi, Susurluk olayında tescilleyebiliriz. Susurluk olayı ile ilgili şu soruyu sormak yerinde olur kanısındayım. Ne oldu Susurluk soruşturması?

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara