Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ekim '13

 
Kategori
Sinema
 

Diana

Diana
 

internetten alıntı


Diana Spencer (Lady Di), Galler prensi Charles ile evlenip prenses olduktan sonra Buckingham sarayına gelin geldiğinde tanıdı tüm dünya onu… Yüzündeki utangaç, masum ve hüzünlü  ifade ileride mahzun prenses lakabını alacağının göstergesiydi. Sanki yaşayacağı mutsuz evliliği ilk andan itibaren biliyormuş gibiydi.

Prenses Diana tüm dünyada halkın gönlüne taht kurmuştu. Üçüncü dünya ülkelerine yaptığı yardımlar daha da sevilmesine yol açtı.

Filmde Prens Charles’tan boşandıktan sonra ölümüne kadar olan dönem anlatılmış. Ben bu güne kadar onun Dodi El Fayed ile olan aşkını biliyordum. Gerçek ve fırtınalı aşkı Pakistanlı kalp cerrahı Hasnat Khan ile yaşamış, film sayesinde öğrendim.

Farklı kültürlerin insanları olmaları, gelenekler, görenekler yüzünden ayrılmaları kaçınılmaz olur. Daha doğrusu Diana herşeye göğüs gerip, herkesi karşısına almaya razıdır fakat Khan’da bu cesaret yoktur. Diana Pakistan’a gidip Khan’ın ailesine de kendisini sevdirmesine rağmen hem iki çocuklu hem de dul bir kadın olması aile için hoş karşılanacak bir durum değildir. Ayrıca Khan O’nunla evlenirse cerrahlık yapamayacağını söyleyip vazgeçer Diana’dan.

Diana Hasnat’a inat Dodi El Fayed ile yakınlaşır. Onu kıskandırmak için paparazzilere Dodi ile bulunduğu yatın yerini bildirip fotoğraflarının çekilmesini sağlar. Dodi ile birlikte paparazzilerden kaçarken kazada öldüğü gün yola çıkmadan önce dayanamayıp telefona sarılır ve Hasnat’ın telefonuna onu araması için not bırakır.

Ama Hasnat aramakta gecikir ve Diana, Dodi ile birlikte öleceği yola çıkar.

A Ş K!... Prenses de olsan aşka düştüğünde herşeyi bir kenara itip sokaklarda deliler gibi koşarak sevdiğine gidip, kapısını yumraklayıp adını haykırarak bağırabiliyorsun.

Evinde hizmetçilerle yaşayıp elini sıcak sudan soğuk suya sokmadığın halde sevdiğin adamın dağ gibi bulaşığını ellerinle yıkayıp, evini temizlemen de olası…

O’nun aşkı bu kadar güçlü olmasına karşın Hasnat hem ailesini hem de herşeyden daha önemli bulduğu kalp cerrahlığını (seninle evlenirsem mesleğimi yapamam gibi bir savı vardı, bence yapabilirdi)  bir kenara atamıyor maalesef…

Naomi Watts’ın oyunculuğu tartışılmaz. Gerçek bir kişiliğin canlandırıldığı filmlerde insan izlerken ister istemez hep mukayese yapıyor. Genel anlamda iyi idi…

Bu film hem en iyi film hem de en iyi kadın oyuncu dalında Oscar’a aday olabilir. Film dalında olmasa da kadın oyuncu dalında heykelciği alabilir kanısındayım.

Mahsun prensesin hüzünlü aşk öyküsü beni de ziyadesiyle hüzünlendirdi… Ağlayacağıma emindim, yanılmadım…

20 Eylül’de vizyona giren filmi ben dün izledim… Bu dönemdeki yaşamını merak edenlere ve aşk temalı film izleyicilerine öneririm…

Sevgilerimle…

Not : En iyi yabancı film Oscar adayı olan Kelebeğin Rüyası filmini ilk gün izleyip izlenimlerimi yazmıştım. Onları kırmızı halıda görmekten keyif alacağım. Hele ki heykelciği ellerinde görürsem keyiften kelebek gibi uçarım… Başarı dileklerimle…

 

Yönetmen              :          Oliver Hirschbiegel

Oyuncular              :

Naomi Watts          :           Princess Diana

Naveen Andrews    :            Dr. Hasnat Khan

Douglas Hodge      :           Paul Burrel

Charles Edwards    :            Patrick Jephson

Geraldine James     :            Oonagh Toffolo

Juliet Stevenson     :           Sonia

Cas Anvar              :            Dodi Al-Fayed

Daniel Pirrie           :            Jason Fraser

Senaryo                :           Stephen Jeffreys

Yapımcı                 :           Robert Bernstein ,  Paul Ritchie

Bu blog Sinema sitesinde de yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 203
: 2037
Kayıt tarihi
: 23.10.06
 
 

İnsanların yapmaktan mutlu oldukları hobileri vardır. Benim de en severek yaptığım, hayatımda yen..