Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '07

     
    Kategori
    Kent Yaşamı
     

    Dilara (2)

    DİLARA ÖLDÜ VE GENE YANLIŞ İNSANLAR SUÇLANACAK.

    Dilara öldü, ailesi onulmaz yaralar aldı. Peki ama somut olarak mesele nedir? Yani sadece suç kimin diye sormak çok zayıf ve eksik. Sorulması gereken başka sorular da var. Benim aklıma şu sorular geliyor:

    Suçsuz kim? Suçlu diye kolundan tutacağınız adam yani o rogarın kapağını yerine koymayan ya da kaldıran adam büyük olasılıkla bir cahil işçi. O da ne yaptığını bilmez, neden yaptığını bilmez, bilse de izah edemez, etse de sizin bir işinize yaramaz .. ne yapacaksınız? Zavallı fakir işçinin alsanız alsanız canını alırsınız o da bu günün can borsasında çok para etmez.

    Suçsuz kim? Bu işleri yerinde takip etsin, işçiyi malzemeyi, projeyi koordine etsin diye görevlendirilmiş mühendis veya tekniler arkadaşlar. Verilen emirleri yerine getiren, aslında tek işi günü kurtarmak, kendine verilen işi verilen sürede yapmak olan personel. Ben de onlardan biri olduğum için bilirim, kendi kendine: “kardeşim iş karı paylaşmaya gelince bizi bir kilo baklava ile kandıran patron işin riskini paylaşmaya gelince koysun elini taşın altına .. ben bana verilen maaş karşılığı tanımlanmış işi yaparım gerisine karışmam .. .karışamam .. yetkim de yok niyetim de ... “ der çıkar.. en azından kahvede bir soran olduğunda verecek bir cevbı vardır.

    Suçsuz kim ? Suçluyu yasal yollardan ararsanız kanun ve sözleşmenin şartnamelerine dalarsınız. Suçlu, herzaman müteahhit çıkar ama biraz iş bilen biri ise bu sorumluluğu altında çalıştırdığı bir şantiye şefine veya güvenlik mühendisine atmış en azından sorumluluğu paylaşmıştır bile. Her iddaya girerim bu işin ne müteahidi, ne işverenin ne de kontrollük teşkilatının bir ferdi o rogardan ve kapağından haberdar değildi. Bu olay saydığım kişilerin kucağına patlamış bir bomba sadece. Hiç biri yaşanan olay ile kendini bireysel olarak bağlantılı görmeyecektir. Eğer birinden biri ceza alır veya zarar görürse de suçu hatalı yasalara ve kadere maledecektir. O kadar .. geceleri gene rahat uyuyacaklar ...

    Suçsuz kim ? Halkın vergisini hizmete çevirmeye çalışan belediye yetkilileri mi? Doğrusunu isteseniz belediyeler ve diğer yatırımcı devlet kuruluşları hakkında çook uzun bir suç ve aciz listesi çıkartabilirim burada ve ben on sayfa yazsam sizler de binlerce sayfa eklersiniz .. biliyorum .. fakat burada ilgili memurlar sadece önlerine gelen evrakları imzalamak ve “mevzuatı” birebir uygulamaktan başka birşey yapmamışlardır. İşinden alınan o adamcağız da büyük olasılıkla o rogardan haberdar bile değildi ..

    Suçsuz kim ? Düşen, annesi, babası, kardeşi, ailesi ve arkadaşları... bir ömür boyunca bu acı ile yaşayacak olanlar. Bir ömür boyu uykuları kaçacak olanlar. Belki de bu hayatta hiç bir zaman eskisi kadar neşeli olamayacak insanlar.

    Suçlu kim ? O rogarın kapağını kaldıran cahil işçi en suçlusu aslında. Onu asmak, asamıyorsak da zincirleyip taksimde gezdirmek gerek. O işçiler sınıfı nasıl bir insan sınıfıdır ki kendine verilen işleri yapmakta pek bir isteksiz iken kendinden istenmeyen her gereksiz aktiviteye canla başla saldırırlar. Suç yanlış iş yapmasında değil bilenin ve yetki sahibinin emir ve ricalarına değer vermemesinden gelir. Değer vermez çünki veremez. Çünki aslında asla emir almaya ve boyun eğmeye istekli değildir. Çünki kendisi aslen inşaat işini herkesden iyi bilir. Kendisi yirmi tane bina yapmıştır alnının akı ile ama şu kafasında baretle kasıla kasıla gezinen yirmi yaşındaki tıfıl çocuk ona emir vermektedir. Halbuki kendisinin olanakları olsaydı, okuyunca bunların hepsini dörde katlardı. En suçlu bu işçi çünki en büyük cahil o ... kendi cahilliğinin farkında olmayan tatlı su kurnazı. Köydeyken köy kurnazı dediklerimiz kente gelince kent köpekbalıkları oldular. Ama camgöz; dişsiz, çapsız, aklısız ..

    Suçlu kim ? Mavi yakalı kardeşlerim aslında en suçlu olanlar. Bu insanlar ki devletin ve ailelerinin imkanları ile bilimin, teknolojinin donanımı ile gelişip kamil insanlar olması beklenen değerler. Bu insanlar ki bilgileri ile bizi koruyacak evler, taşıyacak yollar yapması beklenenler. İşte bunlar en çok suçlu. Çünki bu arkadaşlar yasal ve vicdani olarak “bilinçli” olmakla yükümlüler. Bu arkadaşların cahil işçi gibi kendini kandırmaya hakları yok. Onlar her işte iş güvenliğini almakla hem vicdanen hem de hukuki olarak sorumlular. Bu mavi gömlekliler değil mi okulda saatlerce deprem hesabı ile ilgili dersler alıp bunların sınavlarını yüksek notlarla geçer ve mezun olduktan sonra “bişey olmaz abicim, bir bina kendi ağırlığını taşıyorsa tamamdır, gerisini merek etme” derler. Hiç bir mühendisin öğrendiklerini unutma veya uygulamama lüksü olmadığı gibi, yeni bilgileri, mevzuatı ve teknolojileri de öğrenmeme lüksü yoktur. Mavi yakalı kardeşlerimin her yaptıkları hatada devletin ve bireylerin ellerini yakasında hissetmesi gerekir.

    Suçlu kim ? Aslında bu sorunun bir ve tek cevabı var. Suçlu, en suçlu ve tek suçlu müte’ahhit. Yani ahit altına giren: işi tekniğine uygun olarak, güvenli olarak yapacağına söz veren; sorumluluğu, riski ve karı yüklenen, veya yeni söylenişi ile “Yüklenici”. Her sözleşmede atfedilen kalite, sağlık ve güvenlik şartlarını sağlamakla yükümlü kişi veya kurum. Binlerce insanın ölümüne neden oldukları halde bir gün bile hapiste yatmamış insan şekli. Yakın dönem Türkiye’sinde herkesin olmak istediği, varmak istediği insan. Para babası, işçinin mühendisin babası; velinimeti. Son birkaç yılın en büyük sektörünün silahsız şövalyleri. Madem bu kadar para, güç ve nüfuzu inşaat işlerini “doğru ve güvenli” yapmak için kazanıyorlar. Dolayısıyla, personelinin çalışması ve teknik bilgileri ile kendine kazandıklarının karşılığı olarak personelinin hatalarının sorumluluğunu da almalı. Onların doğruları için ödüllendiriliyorsa hataları için de cezalandırılmalı. Özetle bu olayda Yüklenici risk aldı ve kaybetti. İşini doğru yapamadı. Şimdi cezasını çekmeli. Hem kendi bireysel hatalarının hem de kendine bağlı insanların!

    Suçlu kim ? Suçlu herşeyden önce İşveren elbette. Amacı halka hizmet etmek olan devlet daireleri yaptıkları işlerin sonunda halka zarar gelmesine nasıl izin verir? Bilgisizlikten, iş bilmezlikten, umursamazlıktan, böyle gelmiş böyle gidercilikten, kadrolaşmadan veya bir türlü “uzman” kadroların mayasının tutmasına izin verilmemesinden, hatta bazan suiistimalden dolayı suçlular. En sert şekilde cezalandırılmaları gerekir. Sadece olayla ilgili masalarda oturanların değil, o kişiyi o masalara oturtanların da cezalandırılması gerekir. Geniş düşünür fikrinizi açık tutarsanız bu zincirin devletin en üst makamlarına kadar uzanacağını hayal edebilirsiniz. Müteahit çalıştıran İşveren / Belediye memurlarının birinci görevi çalışmaların tekniğine uygun, güvenli ve zamanında yapılıp yapılmadığını denetlemektir. Kimi zaman bu denetleme sorumluluğundan kurtulmak için yükü hizmetleri kiralanan bağımısız firmalara atsalar da asli sorumlular Belediyenin bu işlerle memur ettiği insanlardır. Bu memurlar ömür boyu; nasıl olsa müteahit işini bilir, problem çıkmaz dedikçe, nasıl olsa Belediye büyüktür bize kimse dokunamaz diye düşündükçe, beni buraya Ahmet abi getirdi, beni yerimden kimse oynatamaz dedikçe, ben ne öğrenecem yasayı, mevzuatı, teknik bilgiyi zaten her işi müteahit yapıyor ya dedikçe benzer acılar ve mutsuzluklar daha çok yaşanır ... kimse kendini kandırmasın.

    Suçlu kim ? Aslında suçun en büyüğü gene bizim, gene o yollarda yürüyüp de gördüğü çirkin inşaat manzaralarından, üstüne düşecekmiş gibi duran iskelelerden korkmamayı, rahatsız olmamayı meziyet sayan, seçimlerde oylarını hizmet vereceğe değil de bir kilo margarin verene atan, kendine reva görülen kalitesiz kentleri, kalitesiz yolları, kalitesiz havayı, kalitesiz hizmeti belki kabullenen, belki zaten hiç rahatsız olmayan belki de bu pisliklerden mazoşist zevk alan insanlar yani BİZ. En büyük suç başka kimde olabilir ki ? Bir halk hak ettiği kalitede yönetilir, hak ettiği kadar temiz bir sokakta yürür, hak ettiği kadar iyi bir arabaya biner. Tekrar tekrar vurgulamaya sorgulamaya gerek var mı ?

    Elbette bu konuda suçlu olan BİZ’ler içinde BEN’im yerim başka. BEN herkesden yirmi kat daha suçluyum çünki okul dahil yirmi yıldır inşaat sektöründeyim ve bu güne kadar toplum güvenliği veya kentle barışık inşaat yapma tekniklerinin yaygınlaşması ve hayatımızın bir parçası olması için bu güne kadar hiç bir somut adım atmadım. Bu işler hep “başkalarının işi” oldu gözümde. İnsan ve uzman olarak üzerime düşen sorumluluklardan hep kaçtım. Şimdi de gazetelerde çığlık çığlığa anlatılan Dilara’nın hikayesi hepinizin içine battığından yirmi kat daha fazla batıyor gönlüme.

    Bakın daha sadece bir soruyu sorabildik....

     
    Toplam blog
    : 1
    : 484
    Kayıt tarihi
    : 03.03.07
     
     

    Kendini tanıtmak kolay değil. Balığın suyu bilmediği gibi, insan da kolayına kendini bilemez. Hele b..