Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

13 Aralık '13

 
Kategori
Deneme
 

Dilekler elekten geçer

Dilekler elekten geçer
 

Görsel alıntı


İnsanoğlunun iç dünyasında saklı tüm duygular sinede kalsa sine çatlar. İç dünyadaki duygular temizlenmeli, süzgeçten geçmeli, sonra dış dünyaya yansımalı. Kirli siyah, temiz beyaz birarada olmaz. Siyah ile beyaz birlikte kirlenir. Kirlilik koku verince sineyi duman sarar. Yürekte bulunan merhamet ve vicdan duyguları lekelenir. Kirlenen siyah ile beyazı yıkamakla kirlilikten arınmaları imkansızdır.

Kıskançlık, çekememezlik ve benzeri nefsani duygularına hakim olamayanların iç dünyasını, yüreği yananları, hüzünlüleri, hakları gasp edilenleri, yoksulluğa düçar bırakılanları ve hakkını icra edemeyen insanların iç dünyasını Yüce Yaradan görüyor, biliyor.

Hz. Âdem’in çocukları Kabil çiftçilik, Habil ise çobanlık yapardı. Dilek ve temenniler için  ziraatçı Kabil içi boş, cılız başaklardan oluşan bir demet ayırdı, hatta bu demet içinde sadece bir tane dolgun başak bulunuyordu ki ona kıyamadı yedi. İçi boş ve cılız başakları kurban etti.

Çoban Habil ise sürü içinde  çok beğendiği etli koyunu kurban etmişti. Kurbanlar Yüce Makama vardı terazide tartıldı, elekten geçti, Çoban Habili'in kurbanı kabul oldu. Çiftçi Kabil'in kurbanı kabul görmdi. Gökten inen beyaz bir taş parçası Kabil'in cılız  ve içi boş başaklarını yaktı.

Bunun üzerine neden senin kurban'ın kabul gördü, benim kurban'ım kabul görmedi diye Kabil, kardeşi Habil'i öldürdü. ( Bir başka rivayete göre esas konunun sınır anlaşmazlığından kaynaklandığı bildirilmektedir )  İşte O günden itibaren yeryüzünde, İnsanlar arasında kıskançlık, aç gözlülük, doymamazlık, çekememezlik ve hasetlik, başladı. Hakların gaspı ve zayi olunması bu tarihten itibaren başlar. 

İnsanoğlu dünyevi hayatta rahat bir yaşam, iyi bir geçim, sağlık, mutluluk, iyilik ve güzellik için dilek ve temennilerde bulunur, Esas dünyanın manevi yolculuğunda başarıya ulaşmak için dua ve niyaz eder.

Yine insanoğlu dünyevi hayatta sevmediği, çekemediği  birinin kötü duruma düşmesi, zarar ve ziyan görmesi için beddualarda bulunur. İnsanoğlu bilmez ki dualar, dilekler, temenniler niyazlar, beddualar varır makamda terazide tartılır, elekten geçer. 

Öncelikle dünyevi hayatta  ve esas dünyanın manevi yolculuğunda kendisi için istediklerini hak etti mi, bunlara layık mı? Yaptıklarıyla istedikleri karşılaştırılır. Aynı şekilde sevmediği, çekemediği  insanların kötülük, zarar ve ziyan görmeleri için ettiği bedduaları hak edip etmediği incelenir, tartılır, elekten geçer ona göre değerlendirilir.

Bir kimse, bir başkasına hak etmediği halde lanet eder, söver veya beddualarda bulunur ise bu istekler O kimse için ecir ve Rahman olacağını unutulmamalıdır.

Aldığımız nefesten, düşündüğümüz fiil, faaliyet ve hayalllerden haberdar olan, bizden, bize daha yakın Yüce Yaradan’dan saklayabileceğimizi mi düşünüyoruz. Haksız bedduanın, hak edilmeyen dileğin kabul göreceğini mi sanıyoruz? Böyle sananlar  yanılmaktadır. Beddualar kapalı, kapılardan geri döner sahibini bulur.

Dünyevi hayatta yapılan çirkinliğin, kötülüğün, haksızlığın karşılığı er yada geç mutlak surette karşılığını görecektir.

Kıssadan hisse: 

Aynı mahallede, yan yana oturan komşulardan biri diğer komşusunu hiç sevmezmiş. Adam komşusunu her gördüğünde, beddualar eder, söylenir, hastalanırmış. Komşuyu görmeyeyim diye evin giriş kapısını değiştirmiş. Arka bahçede çalışırken komşusu yoldan evine gidiyormuş, yine beddualar etmiş, bu kez bahçesini  viran etmiş. Günlerce, aylarca ne yapayım diye çareler aramış.  

Sonunda hocaya gitmeye karar vermiş.

Muhterem hocam benim çok büyük bir derdim var, komşumu sevmiyorum, onu gördüğüm zaman hastalanıyorum, ne olur buna bir çare bulunuz.

-Hoca, çare tükenmez oğlum şöyle bir otur bakayım. Peki, ne yapmamı istiyorsun?

- Adam, Hocam komşumun ölmesini istiyorum,

-Hoca, Evladım ölümün yetkisi bizim elimizde değil, çok zor dileklerde bulunuyorsun daha hafif dilekler iste, mesela yürüme engelli, görme engelli, duyma engelli gibi dileklerde bulun. Yalnız unutma dileklerden ikisini onun için tut, birini de kendin için tut.

Adam düşünmeye başlamış yahu yürüme engelli olsa yine yakınları yardım eder dışarı çıkarırlar yürütürler yine görürüm, yine hastalanırım.

Duyma engelli olsa bana bir faydası olmaz ki evden dışarıya çıkınca bahçe kenarından geçer yine, görürüm. En iyisi  görme engelli olsun dileğinde bulunayım. Komşumun iki gözü görmesin, benim bir gözüm bana yeter. 

-Adam,Hocam dileklerimi tuttum.

-Hoca, Peki, oğlum geç şöyle otur. 

Hoca almış eline kâğıtları yazmaya, çizmeye, üfürmeye başlamış, nakışlı bir muska yapmış bunu cebine koy demiş. Hiç merak etme dileklerin hepsi layık olduğu yere ulaşacak. 

Adam henüz dışarıya çıkmadan iki gözü birden kör olmuş.

-Adam, geri dönmüş yahu hoca ben komşumun iki gözü kör olsun, benim bir gözüm kör olsun diye dileklerde bulunmuştum. Neden böyle yanlış yaptın? Bak benim iki gözüm kör oldu.

-Hoca, Evladım ben hiç yanlış yapar mıyım? Senin tuttuğun dilekleri doğruca makama gönderdim. Dileklerin makamda terazide tartıldı. Sonra elekten geçince dilekler yer değiştirdi. İyi dilekler komşuna gitti, kötü dilek sana geldi. Sen, zaten vicdan ve merhamet yoksunu olmuşsun. Bundan böyle artık sana ne göz, ne de söz gerekmez.

 

Kıymetli okurlarımıza saygılar sunuyorum.

Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN  

 

 

 

                                                               

 
Toplam blog
: 608
: 2204
Kayıt tarihi
: 12.04.12
 
 

Bingöl'de, Baharın son ayında, ikindi üzeri un ambarı (kiler) arkasında, ebesiz, hemşiresiz, Emin..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara