- Kategori
- Dil Eğitimi
Dilimizin önemi !

Atatürk Sivas'ta dil dersi verirken..
Bizim en önemli kültür davamız, hiç şüphesiz dil davası. Onu halletmedikçe kültürle ilgili diğer meseleleri halletmek imkansız.
Çünkü insanların duygu ve düşüncelerini, nesilden nesile nakletme vasıtası olan dil, her türlü kültür faaliyetinin temelini teşkil eder.
Eğer bir milletin dilini bozarsanız, onun bütün kültür faaliyetlerini aksatmış, geçmiş ile ilgili alakalarını yok etmiş olursunuz. Dili alt üst olmuş bir millet, yaşayan manevi kıymetlerden mahrum kaldığı gibi, istikbalini yaratacak olan toplumsal bir fikir nizamı da kuramaz. Tabii böyle bir toplumda, derin ve ince bir ilim hayatı doğması olasılıksızdır.
Bir toplumun; dil, düşünce, sanat, yaşayış biçimi, gelenek ve göreneklerinin bütünü milli kültürü oluşturur.
Dil, yaşayan bir anlaşma aracıdır. Dil ile toplumdaki kişiler birbirlerini anlar, çevrelerini, olayları yorumlar, tarih ve kültür değerlerini öğrenirler.
Benlik , dil sayesinde kimliğe dönüşür. Toplumdan kişiye ve kişiden topluma ulaştırılmak istenen mesajlar ve değerler, dil aracığı ile algılanır.
Eğer bil dil bozulur, insanlar arasındaki anlaşma aracı kaybolursa; o ulus kendisini ayakta tutan değerlerden yoksun olur. İstikbali oluşturacak nesiller de kendini ifade edecek bilim ve düşünce dünyasını kuramazlar.
Uluslar, kendi toplumsal gereksinmelerine göre sözcük üretirler ve ulusal diller toplumca önemsenen alanlarda gelişir.
Örneğin; Vietnam dilinde pirinçle, Eskimo dilinde kar ve buzla ilgili sözcüklerin çoğu bunu göstermektedir. Türkçede de akrabalığa, hayvancılığa ve tarıma ait sözcüklerin çokluğu Türk halkının yaşamının, kültürel ihtiyacının sonucudur.
Atatürk dil konusuna büyük önem vermiştir. Ona göre milli duygularla dil arasındaki bağ çok güçlüdür. Atatürk şu sözleriyle dil konusuna verdiği önemi dile getirmektedir;
‘’ Biz kendi dilimizle konuşacak, kendi dilimizle yazacağız. Bütün eserleri halkın anlayabileceği dilde yazacağız. İlmi eserler olsun, okul kitapları olsun, gazeteler olsun, sanatkarlarımız olsun; bir Batılı gibi düşünecek, bir gerçek Türk gibi yazacaklardır. Esasen bu, bir bakıma millet olmanın da yollarından biridir. Diline egemen olmayan ulusları kendi öz benliklerinden, kendi öz milliyet bilincinden uzaklaştırmak çok kolaydır. Böylelerine her bakımdan boyunduruk vurmak kolaydır. Tür dilini her türlü yabancı dilin boyunduruğundan, egemenliğinden kurtaracağız. Bu savaş başlamıştır ve mutlaka başarı ile zaferle sonuçlanacaktır. ‘’
Dil milletin tarihini, kültürünü yeni nesillere aktarır. Masallar, destanlar, atasözleri, ninniler, halk hikayeleri gibi edebi eserler, dil aracılığı ile günümüze ulaşır. Ayrıca ulusal benlik bilincinin gelişimi, dil birikimi ile mümkündür. Ulusal benliği oluşturan aitlik duygusunun, bilinçli hale gelmesiyle de ulusal kimlik ortaya çıkar. Ulusal kimlik, millet haline gelmiş topluluklarda ifadesini bulur.
Örneğin, Uluslar arası düzeyde kazanılan spor, bilim, kültür… vb başarılar, ulusal kimliği gelişmiş kişileri ve toplumları heyecanlandırır.
Yine, ulusal bayramlarda, ulusal marşların okunmasında, ulusun birliğini simgeleyen bayrak karşısında duyulan sevgi, saygı ulusal kimliğin yansımasının sonucudur.
Bugün bizim için bahis konusu olan, geç nesillerin mevcut kültürü benimseyip, sürekliliğini devam ettirmeleridir. Eğer bunu başaramazsak milli kültüre yabancı, bugünkü kültür seviyesine ulaşmaktan aciz nesiller yetiştirmiş oluruz ki bu; Türk milleti için büyük tehlike arz eder.
Sözün özü; dil geleceğimizdir.
- Kaynak;
Türk Dili ve Edebiyatı (M Kaplan seçmeler)
Atatürk İlkeleri THK yayını
Sosyoloji (MEB yayınları )