- Kategori
- Gündelik Yaşam
Dışı seni, içi beni yakar

Hiç yaşlanmamalıyım... Hiç kırışığım olmamalı... Selülit? Haşa!
Dirhem fazlalığı olmayan incecik vücutlar... Aynı model burunlar, aynı biçim hilal kaşlar, Angelina Jolie tarzı dolgun dudaklar, Jeniffer Lopezdeki gibi kalçalar.
Kaşlarını alan adamlar, hafifçe makyaj yapan adamlar, pudralanan yanaklar, rimellenen gözler, parlayan dudaklar...
Kadınlar bitti, kozmetik çılgınlığında sıra erkeklere geldi. Yakında o pazar da tükenince sıra kime gelir bilinmez. Gözüne ayrı, kaşına ayrı, boynuna ayrı hatta poposuna ayrı ayrı krem süren bir toplum haline gelir olduk. Bir taraftan açlık sınırının altında yaşarken, bir taraftan da kozmetiğe milyonlar harcıyoruz. Sağlığımız için gerekli olan bir ilacı para vererek almaya çekinirken, eczanelerdeki kozmetikleri gözümüz kırpmadan alıyoruz. Alım gücümüz azalmışken ya da öyle feryat ederken gün geçmeden sonsuz gençlik vaad eden yeni bir marka pazara giriyor.
Memleketimin bir ucunda, evli ve hamile bir kadına tecavüz eden kız babası öz evladını tecavüz ettiği kadının kocasına veriyor!
Evli ve hamile bir kadına tecavüz eden bir kız babası, tecavüz ettiği kadının kocasına öz evladını veriyor! Buna da Töre deniyor!
Memeleketimin diğer ucunda insanlar kırışmamak için harıl harıl krem sürüyor.
Gerilmiş, pırıl pırıl, bakımlı ciltlerin altında ruhlar çürüyor.
Buradan kozmetik sektörüne sesleniyorum:
Sürdüğümüzde ruhumuzu da arındıracak ve ruhumuzda oluşan lekeleri giderecek etkili bir krem istiyorum!
Vicdansızlık lekelerini gideren bir losyon bekliyorum!
Kokuşmuşluğu önleyen bir jel istiyorum!