Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mayıs '07

 
Kategori
Aile
 

Doğru bilinen yanlışlarımız, " Mutlu evlilik var "

Doğru bilinen yanlışlarımız, " Mutlu evlilik var "
 

Gerektiğinde; duymadım, görmedim, sustum.


Bekârlar, evlenmiş bekarlar!, Evlenmiş ancak hala bekârmış rolünü oynayan genç evliler, sınırlı sorumlular, sınırsız sorumsuzlar, kendileri ile kavgalılar, ne istediğini bilmeyenler, uyumsuzlar, bunca yıldır kendisini tanımayanlar, Size göre bir şey yok! Boşuna okuyup zaman kaybetmeyiniz.

Bir büyük yanlış; “Mutlu evlilikler” Tanımıdır.

Teyze kızım, emmim oğlu; hiç mutlu evlilik olur mu? Mutlu şirket olurmuş gibi… Aşk olsun!

Evlilik, iki kişinin bir araya gelerek yaptıkları bir ortaklıktır. Aynen şirketler gibi. İşin veya bir faaliyetin mutlusu olmaz. Olsa olsa, faaliyetin içerisinde bulunanlar, yaptıklarının sonuçlarından mutlu olabilirler.

Mesela; “Onlar evliliklerinden çok mutlular”, veya ‘A’ Şirketine ortak olmaktan mutlular gibi...

Devam edelim; ilk tanışma ve nişanlılık dönemlerimiz; şiirleri, çiçekleri, aşk hikâyeleri, romantizmi, mum ışığı altında yemekleri ve bizlerde bıraktığı bazı hoşlukları ile birlikte geride kaldı.

Artık, yaşam gerçeklerinin içerisindeyiz, çocuk doğacak, hamur yoğrulacak, ev temizlenecek, çocukların okul ve kurs masrafları karşılanacak, tatile gidilecek, tektaş yüzükte bu arada unutulmasın!

Haydi ama… Para kazanılacak, masraflar karşılanacak, hareket zamanı...

...

Önce evlilik konusunda başarılı ve mutlu olan Nilüfer bacımın deneyimlerini dinleyelim, sonra bize söz düşerse, izninizle iki kelam da biz ederiz,

“Biz birbirimizi çok seviyoruz, on iki yıl evvel severek evlendik, çok mutluyuz…”

Bacım, ağzınızdan bal akıyor! Nasıl oldu da çoğu kimsenin başaramadığını becerebildiniz?

“Anlatayım; biz ikimiz de şunu biliyoruz, insanın olduğu her yerde sorun olur, asıl sorun, sorun olmayacakmış gibi davranıp hayal âlemine dalmak. Biz sadece birbirimizi sevmemizin mutlu olmamıza yetmediğini ta başından beri biliyoruz. Şansımız varmış, ikimizin de dünya tatlısı, sevgi dolu anneleri ve aileleri varmış... ”

“Biz ilk tanışmamızdan sonra ailelerimizi de, haberdar ettik, ben aslında danışmayabilirdim, ailem her zaman kararı bana bırakır, aslında bu benim hayatım, ben evleniyorum, karışmaları da çok doğru değil. Bana her zaman güvendiler. Olsun, “bin bilsen de bir bilene danış” demişler, dünyanın kırk türlü hali var, yarın olmaz ya, ters giden bir şeyler olur, o zaman onların desteğine ihtiyaç duyarsak kimse bana en azından;

“Nerede soyunduysanız, oradan giyininiz! Demezler” Laf aramızda bu devirde aklımı daha çok kullanman gerekir.

Neyse; eşimle ben, birbirimizi ve ailelerimizi çok iyi tanıdıktan sonra evlendik, şöyle bir faydası oldu. Sonradan bu konuda kimseye laf düşmedi, düşürmedikte...

“Sorunun kaynağında ilk olarak; yanlış insanla evlilik yatmaktadır. Evliliğin ne olup olmadığı konusunda, kendilerinin ve eşlerinin, bir evlilikte nasıl roller benimseyecekleri konusunda hiç bir fikirleri yok. İkincisi, çoğu insan yalnız başlarına yaşamadıklarından, evlilik için kendi değerlerini oluşturamadan evleniyorlar. Yani kim olduğunu, kendisi için neyin vazgeçilmez, nelerin, hangi konuların uzlaşılabilir olduğunu öğrenemeden evlenmektedirler. Üçüncüsü, karşı cinsi yeterince tanımadan evleniyorlar. Diğer bir ifadesi ile karşı cinste hangi özellikleri istemediğini bilmekte yatmaktadır. İstediğini değil.

Dördüncüsü, burada büyük hatalardan birisi daha yapılıyor, aslında kafasında oluşturduğu görüntü ile evleniyor.

Bacım, pardon nasıl görüntü ile evleniyor, bundan ne anlamalıyım?

“Mesela; eşi bebekler gibi mışıl mışıl uyuyacak o da üzerini örtecek, yanağını, saçlarını okşayacak. Sonra sevebileceği birini değil, çevresinde kabul gören birisi ile evlenilmektedir.

“Özeti ile insanlar evlenmeden önce kendilerine mutlaka şu soruları sormalılar; Ahmet beyle veya Canan hanımla neden evlenmeliyim.

“Evlenirken yaygın olarak yapılan bir hata da; “Ne zaman evleneceğim?” telaşıdır...

Bacım, sağ olasın, bu mesele halının tozu misali bitmez. Biz toparlayalım;

-Evlilik; büyük ikramiyesi olan bir çekiliş değildir. Evlilik; doğru seçim, özveri ve emek demektir.

-Sen her gün, ilişkileri güzelleştirmek adına bir şey yapacaksın, çaba harcayacaksın… Yani eşinin hoşlandıklarını yapacaksın, seni sevmesi için ortam yaratacaksın… Elbette bu iki taraf için de geçerlidir.

-“Başka sıkıntın yok galiba!” Her gün bir bebek gibi onun gönlünü mü, yapacağım?

-Paşa gönlünüz bilir! Cennet de Cehennem de bu dünyada. Bilene tabii...

-Yani, ya bu evlilik devesini güdersiniz, ya da evlilik diyarından gidersiniz,

-Söylemesi kolay da, gitmek hiç öyle kolay değil…

-O zaman aklımızı kullanalım, sorunu olan ilk adımı atsın,

-“Niye ben? Bana ne! ilk adımı O atsın…”

-Güzel kardeşim, biz makul insanız, anlaşalım, siz başlamayın,

-Kim ailesinden daha çok sevgi, şefkat almışsa, olan sevgi ve anlayışının birazı ile mevcut sorunu çözmek için ilk adımı O atsın.

-Hem bu dünyanız cennet olur, hem de öte dünyanız, Kul hakkı ödenmez. Uyarması bizlerden...

Sonuç; Mutlu evlilik yok. Mutluluğu yakalamayı başaran akıllı, yürekleri sevgi dolu insanlar var.

...

Unutmadan, Can annelerimiz; Cennet ayaklarınızın altında iken bizlerin, “Anneler Günü” için bu kadar değerli hediyenin yanında maalesef verecek daha değerli bir hediyemiz yok...

Sizlere minnet ifadelerimizden başka bir şey veremiyoruz, kusura kalmayasınız.

Hepinizi, annemiz kabul ederek mis kokan güzel ellerinizden öpüyoruz. Analık hakkınız ödenmez, Hakkınızı ancak siz helal edebilirsiniz, eder misiniz?

Edersiniz, edersiniz, ana yüreği bu, hiç dayanır mı?

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..