Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '16

 
Kategori
İlişkiler
 

Doğru söyleyeni dokuz köyden kovmaya hazır mısınız?

Doğru söyleyeni dokuz köyden kovmaya hazır mısınız?
 

Duygularımızı çok fazla yitiriyoruz ve kendimizi koymaya çalıştığımız haddinden fazla kalıp var. Dur bir saniye. Çok hızlı. Çok çok hızlı başladım. Öncelikle materyalist dünyanın sevimsiz insanları arasına girmemeye çalışan beni, sizlere tanıştırayım. İçinizdeki samimiyet kırıntılarını açığa çıkarmakta zorlanan insanlar, sanırım birazdan fazlasıyla dedikodunuzu yapacağım. Her neyse. Başlayalım.

Birilerine yine birtakım birileri sanki duygularını yok etmezsen insanlar seni üzer, sakın onlara kendini belli etme, samimiyetini olduğu gibi içine at diye nasihatler vermiş. Bu ailesi de olabilir, kendisi de. Bu birileri kendilerini sözde kullandırmamak için başkalarını düşünmeden kırıp, parçalayan birileri. Yine onlar kendilerini hiç olmadığı kalıplara koymaya çalışan birileri. Bu uğurda süslü yalanlar mı alet edilmedi o kalıplar için, yoksa tipik kişilikler mi üretilmedi bilinmez. Sonuçta duygularını ustaca yok ettiler. Aslında oldukları harika karakterlerini öldürdüler. Samimiyet adına hiçbir şey kalmadı. Abartmış olursam affedin fakat mükemmel oyunculukları olduklarını fark etmedik mi bu birilerinin?

Sözüm elbette meclisten içeri üzerine alınmak isteyenler için lakin kimseye laf sokmayı amaçlamıyorum. A kişisinden B karakterinden de herhangi bir darbe alıp içimi dökmüyorum. Hani kesin zamanında kalbi kırılmış da böyle konuşuyor durumu yok. Bunu da belirttiğime göre devam edebilirim.

En başta kendi ebeveynlerimin olmadıkları kalıplara girdiğini fark etmem zaman almadı. Babamın aslında ne kadar eğlenceli bir insan olduğunu keşfettim. Kendini katı, sert, ağırlığını korumaya çalışan, kuralcı baba olmaya çalıştığı zamanlar dışındaki sair zamanlarda. Sadece eğlenceli olsa onun adı baba olmazdı diyenleri çıkış kapısına alalım. Şu ana kadar böyle olması ona, ondan korkmam dışında hiçbir katkı sağlamadı. Kimseye de herhangi bir katkı sağlayacağını düşünmüyorum açıkçası. Başkalarının yanında ağlamak utanç verici bir duygu değil. Veya gülmek edepsizlik olamaz. İnsanlara onları ne kadar sevdiğini söylemek ne zamandan beri dünyanın en gereksiz şeyi oldu? Başkaları için yaptığınız herhangi bir iyilik nasıl kendini kullandırmak olabiliyor? Ya da başkalarının dertleriyle dertlendiniz mi hiç? Neden o saçma depresyonlara girdiğinizi sanıyorsunuz?

İnsanların olaylara verdikleri tepkiler bile anlamsız artık. Kötü bir durumla karşılaşınca üzülmeyeyim de düşmanlarım, rakiplerim sevinmesin. Veya sevdiğini kıskanınca, kıskandığımı belli etmeyeyim de baskı kuruyor demesinler. Yine aynı şekilde aldığım yüksek nota sevindiğimi göstermeyeyim ki zaten öyle beklediğimi düşünsünler. Merak ediyorum böyle robotik davrandıklarında gerçekten mutlu olabiliyorlar mı? İç dünyam samimiyetsizce rol yaparsam huzur bulur mu enter.(?)

 
Toplam blog
: 4
: 1263
Kayıt tarihi
: 22.07.14
 
 

Ankara Üniversitesi/ Dil ve Tarih Coğrafya Fakultesi - İngiliz Dili ve Edebiyatı. ..