- Kategori
- Sinema
Doğum Günü Dört Temmuz

Savaşlar hiç bitmiyor, acıları da!
Yeni yılın ilk günü oturup on dört yaşındaki oğlumla birlikte başrolünde Tom Cruise’un oynadığı “Doğum Günü Dört Temmuz” filmini izledim.
Ben yıllar önce izlemiş ana hatlarıyla konusunu bilmeme rağmen ayrıntıları unutmuştum.
Film, vaktiyle ABD’nin komünizmle mücadele ediyoruz diyerek gençlerinin saf, samimi duygularını ateşleyip içine soktuğu o bildik savaşı, Vietnam Savaşı’nı anlatıyordu.
Emperyalist yönetim anlayışının arkasındaki siyasal düşünceyi, bu düşüncenin toplum katlarına nasıl yansıtıldığını, gençlerin savaşın içine nasıl çekildiğini, savaşta nelerin yaşanabileceğini ve yaşandığını, savaş sonrası yıkım ve itirazları ilgi çekici sahnelerle, yakışıklı bir baş rol oyuncusuyla, altları çizilmiş mesajlarla izleyicilere aktarıyordu.
Ben bu filmi oğlumla birlikte izleyerek onu savaş konusunda bilinçlendirmek istedim.
Savaşlarda nelerin yaşanabileceğini görmesini, savaş sonrası nasıl yıkımlarla karşılaşabileceğini idrak etsin istedim.
Günümüzde o yaşlardaki bütün çocuklarla pek çok yetişkin insanın bağımlısı olduğu silahlı bilgisayar oyunlarının oğlum üzerindeki etkilerini biraz olsun hafifletmek istedim.
Yine gelişmiş ülkelerin dünyanın her tarafına ve artık internet hızında gönderdikleri içlerinde kan, cinayet, katliam eksik olmayan film ve dizilerin bu gencin bilinçaltına işlediği mesajları bir nebze olsun silmeye çalıştım.
Birileri yaşadığımız coğrafyada kan ve gözyaşının eksik olmaması için elinden geleni yaparken ben savaşların karanlık yanlarını en azından kendi evladıma göstererek “en kötü barışın en iyi savaştan daha iyi olacağını” anlasın istedim.
Vietnam savaşına heyecanla katılan bir gencin savaş sonrası bir anlamda uyandığında nelere alet edildiğini anlamasını konu edinen bu ödüllü filmin çok anlamlı olduğunu düşündüğüm için birlikte izlemek için ekran başına yeniden geçtim.
Dünyanın çeşitli yerlerinde bugün de savaşlar yaşanırken, milyonlarca insan komşu ülkelerde mülteci konumunda ağır kış şartlarında yaşama savaşı verirken; iktidarı elinden bırakmak istemeyen bir diktatör kendi insanlarına varil bombaları yağdırıp dünya devi ülkelerden destek görürken; emperyalist ülkeler günümüzde de doğal kaynakları zengin başka ülkelerde her türlü cirit atarken hiç olmazsa benim oğlum, az da olsun bir şeyler öğrensin istedim.
Sonra da bunu sizlerle paylaşmanın doğru olacağı inancıyla bilgisayar başına geçtim.
Savaşları, nedenlerini ve sonuçlarını birlikte düşünürüz umuduyla yaptım bunu.
Şöyle bir dünyaya ve çevreme bakıp hala savaş çığlıkları atan insanlar gördüğüm için yaptım.
Kimi uyanık çıkar çevrelerinin, kimi silah üreticisi, satıcısı savaş baronlarının, siyasal ikbal peşinde koşanların saf, samimi insanların iyi duygularını, inançlarını kullanarak kendi kötü niyetlerine alet edebileceklerini, ortalığı savaş alanına çevirip bütün tarafları mağdur edebileceklerini düşündüğüm için bu filmi, bu mesajı birlikte yeniden, yeniden düşünelim diye yaptım.
Filmde savaş sonrası büyük tepkiler göstermek zorunda kalan sessiz çoğunluğun doğal tepkisi iyi işlenmişti. Ben o tepkilerin savaşlardan önce gösterilerek savaşların hiç olmaması umuduyla çorbada tuzum olsun düşüncesiyle bu konuyu bu sayfalara taşıma gereği duydum.
İyi biliyorum ki, benim gibi sizin pek çoğunuz da gençlerinizi o ateşli silahlarla adam öldürmenin marifet sayıldığı bilgisayar oyunlarının başından kaldıramıyorsunuz.
İyi biliyorum ki anne babaların büyük çoğunluğu evlatlarının birtakım karanlık güçlerin yönettiği sokak eylemlerinde yer almasına taraftar değil.
İyi biliyorum ki yanı başımızda yangınlar varken, savaşlar, katliamlar, kaçışlar sürerken; savaştan kaçan mültecilerin gemileri her gün denizlere gömülüp onlarca can kaybı yaşanırken, bizim çok sayıda gencimiz bunlardan habersiz ve yaşlarının sağladığı dinamizm ve heyecanlarıyla her türlü suiistimal edilebilecek riskli pozisyonlarda duruyorlar. İşsizlik, eğitimsizlik bu riski özellikle varoşlarda körükleyip duruyor.
Onlar kimi büyük devletler başta olmak üzere çeşitli güç odaklarının kendi çıkar hesapları için kendilerini ne kadar kolay ve hangi pazarlarda harcayabileceklerini bilmiyorlar.
Öğrenebilmeleri için uyarılmaları; uyarılıp uyandırılabilmeleri için de “Doğum Günü Dört Temmuz” gibi filmleri izlemeleri gerekiyor.
*
Savaşın kötülüklerini ele aldığım bu yazının bir yönüyle yanlış anlaşılmamasını; Kurtuluş Savaşımız gibi meşru savunma zorunluluğu doğuran hallerde de savaşın kaçınılmaz olduğunu, o savaşın en iyi bir şekilde verilmesi gerektiğini de ifade etmem gerekir. .
Eğer, yüz yıl önce Çanakkale'de olduğu gibi ulus olarak sömürgeci ülkelerin saldırısına maruz
kalmışsanız, topraklarınızı hep birlikte ve kahramanca savunmaktan başka çıkar yolunuz yok demektir ve bu filmde anlatılan başkalarının ülkelerine saldırmaktan başka bir şeydir.O durumda yapılması gereken emperyalist amaçlarla başka topraklara saldırma hakkını kendini bulanlara her zaman ve her yolla hak ettikleri dersi vermektir.
Bu "Doğum Günü Dört Temmuz" filminin anlattığından, bugün de Afrika başta olmak üzere dünyanın farklı yerlerinde yaşanmakta olanlardan başka bir şeydir.
06.01.2015
16.00
Uyarı Notu: Filmin sonuna doğru ekrana gelen cinsel içerikli bir sahne on altı yaşından küçükler için sakıncalı olabilir.