- Kategori
- Anılar
Doğur doğur at sokağa

!
Doğurmayın, bakamıyorsanız lütfen doğurmayın. Anne- baba olmak sadece bir birleşmenin sonunda ortaya çıkan sperm yığınını dünyaya getirmek değildir. Hiç anne olmasam da anne olmanın ne demek olduğunu biliyorum; en azından anne olmanın düşünmek olduğunu biliyorum, en azından anne olmanın et yığınını ortaya salmak olmadığını biliyorum. Beşiktaş’ta Kadıköy iskelesinin yanındaki denize nazır banklarda yarım saatlik bir bekleyiş için yer kaptım geçen Salı ve içimden söylediğim manzaraya uygun şarkılarla kendimi olduğumdan çok uzakta hissetmeye başlamak üzereyken 7 yaşlarında elinde tartısıyla saat 4 dolaylarında okuldan yeni çıkmış ya da okulda olması gereken bir çocuğun bana doğru yaklaştığını gördüm. “Tartalım mı abla” dedi ufaklık. Bende bütün sevecen ifademle “Teşekkürler ablacım” dedim. Bir yandan da çantamın içinde bu ufaklığın ağzının tadına uyacak bir çikolata olup olmadığını düşündüm… Düşüncelerimle taradığım çantamdan ufaklığa uyacak bir şey bulamayınca bir kez daha ona gülümsedim ve nazikçe yanımdan yolladım. Ama gözlerim onu takibe başladı. Beyaz montlu şık ve oldukça güzel bir kızı hedef seçti bu sefer minik. Ve hedefine ulaştı kız cebinden biraz bozuk para verdi çocuğa… Ama çocuk cebine koymadı bu paraları o ana kadar dikkatimi çekmeyen üç gencin yanına koştu ve onlara parayı uzattı… Ve sarı tişörtlu genç çocuğun pis saçlarını okşayıp ona kendi paketinden bir tane sigara uzattı. Kanım dondu hemen fotoğraf makinesine sarılmak istedim bu iğrenç bir resim olabilirdi belki ama gördüğüm tamamen gerçekti… Ne yazık ki kötü resmi ölümsüzleştirmek için geç kalmıştım. Bu sefer biraz daha sola kaydırdım gözümü sigaranın yanması için bir de ateş lazımdı sonuçta. İç çamaşırlarıyla yarı ıslak etrafta dolaşan 3 çocuk çarptı gözüme. Islak elleriyle miniğin sigarasını yaktılar minik ağabeylerinin değimiyle iki fırt çekip yaş ortalaması 11 olan çocuk topluluğuna verdi sigarayı. Sigara bitip de yerde çiğnendikten sonra minik bir sonraki sigaranın parasını toplayabilmek için tekrar tura çıktı. Bende iç çamaşırlarıyla vapur bekleyenlere şov yapan çocukları izlemeye başladım. Dalgalı denizde nasıl şakalaştıklarını birbirlerini soyup suya attıklarını dikkatle izledim. Vapurun gelmesine yakın bu sosyal felaketin yaşandığı yerden uzaklaşıp yolcuların arasına karıştım. İçim huzursuzdu dayanamadım polisi aradım ve durumu anlattım “Tamam, ekip yolluyoruz, yakında bir noktamız var” dediler ve vapur iskeleden ayrılırken çocuklar uzaktan görünen polis arabalarından korkup giyinmeye başladılar onlara akıl verip yol gösteren ağabeyleri bir anda yok oldular. O gün o çocuklardan biri denizde boğularak ölseydi 3. Sayfa haberlerinde o çocuğun annesinin feryadına üzülürdüm. “Nerde bu devlettt, nerde bu insanlık?” demesine içim sızlardı. Ama o manzarayı gördükten sonra ben feryatlardayım “ Nerde bu çocukların anneleri?”… Doğurun salın sokağa, nasılsa açlıktan kimse ölmemiş ya bu memlekette…