Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '11

 
Kategori
Bilim
 

DOM-Eki-8: Liderlik sistemini savunanlardaaki mantık çarpıklığı

Canlılar arasında şu türlerde ilişki sistemleri vardır:

>1: Genelde yalnız, tek başına yaşayanlar (herkes kendi hayatının lideridir, diğer hemcinsleriyle hep mücadele içindedir.);

>2: Genelde yalnız, ama avlanma amacıyla ortak davranış içine girenler (tek başına yapamadıkları işlevler için zaman zaman bir araya gelip, ortaklık ilişkisi kurarlar ve bir lider güdümünde iş yaparlar);

>3: Sürekli sürü hayatı yaşayanlar (bir lider güdümünde yaşarlar);

>4: Koloni (toplum) hayatı yaşayanlar (lidersizdirler, ve ortak yaşamlarının kurallarını karşılıklı hizmet-alış-verişi sistemine dayalı ortaklık ilkeleri üzerine oturtmuşlardır.).

Biz insanlar için 3 veya 4 nolu ilişki sistemi söz konusudur.

Bunlardan 3 nolu sistemde yaşam kurallarının belirlenmesi ve uygulanması tepeye yerleştirilen liderlerce yapılır, dolayısıyla “Tepeye Bağlı Örgütlenme = TBÖ” sistemi söz konusudur.

Tepeye Bağımlı Örgütlenmelerde (TBÖ):

1- TBÖ bireyler sadece tepeye karşı sorumlu ve bağımlılık içinde yetiştirildiğinden, insanların birbirlerine karşı bağımlılık duyguları gelişmemiş, birbirleriyle anlaşıp-uzlaşma yetenekleri körleşmiştir. Bu ise, insanların birbirleriyle anlaşıp-uzlaşmaları için gerekli olan en temel yeteneğin yok edilmesi anlamına gelir.

2- TBÖ saygın ve saygın olmayan meslekler gibi ayrımcılık ortaya çıkar, çünkü kimi meslekler emir verici, kimisi emir alıcıdır. Bu nedenle, kişilerin mesleklere yönlenmeleri, yeteneklerine göre değil, toplumdaki saygınlık değerine göre olduğundan,

a)İnsanlar hep SAYGIN varsayılan mesleklere yönelirler; o mesleğe yeteneği olmayan insanlar bu mesleklerde gerekli başarıyı gösteremezler ve toplumsal kalkınma engellenir.

b)İnsanların doğal yetenekleriyle meslekleri birbirine uyumsuz olduğunda, insanlar kendilerini mutsuz hissederler; mutsuz insanların çevrelerine yarardan çok zararı olur, vs.

3- TBÖ sorumluluk tamamen liderlerin sırtında olduğundan, halk düşünme tembelliğine mahkûm edilmiştir. Sorunlarının çözümünü bir kurtarıcıdan bekleyen halk, fikir üretme ve sorunlarını çözme çabalarına girişmez. Dolayısıyla halkın bilgi üretme kapasitesi otomatik olarak sınırlandırılmış olunur. Bilgi ise, verimli üretimin, kalkınmanın temel direğidir.

 4-  TBÖ, tepedekiler hem yönetici hem de toplum mallarının sahibidir. Tepedekiler toplum mallarına sahip çıkınca, halk toplum mallarına sahip çıkmaz ve  “devletin malı deniz, yemeyen domuz” sistemi ortaya çıkar. Toplum malları hor kullanılmaya başlanır ve 10 yıl dayanması gereken bir araç bir yılda bozulur ve toplumsal kalkınma engellenir.

5- TBÖ tepedekiler kendilerini devletin sahibi olarak görürler ve kendi görüşlerine uymayanları cezalandırma yetkisine sahip olduklarını sanırlar. Bu nedenle gizli-sinsi eylemlere girişirler. Bunun sonucu, “derin-devlet” mekanizmaları oluşturulur,   insanlar şantaj, tehdit, suikast, vs. gibi yöntemlerle susturulmaya çalışılır.

6- TBÖ yükselme, bilgiden ziyade, “tepedekilere” yakınlıkla sağlandığından, insanlar bir şey öğrenerek bu bilgiye dayalı bir üretim ve karşılıklı hizmet alışverişi içine girmek yerine, tepedekilerle yakın ilişki kurmaya (yağcılığa) yönelirler. Bu ise üretimin düşmesine ve toplumun geri kalmasına yol açar.

7- TBÖ toplumsal sorunların çözümü, karşılıklı etkileşimlerle değil, tepedekilerin yönlendirmesine bağlı olduğundan, insanlar arasında “sana ne; bana ne, babanın malı mı?” gibi davranışlar yaygındır. Bu ise vatandaşın kendisini toplumun sahibi olarak görmediğinin delilidir.

8- İnsan sosyal bir canlıdır ve her sosyal canlının içinde, bir sisteme ait olma, bir grup içinde bir araya gelme dürtüsü vardır. Toplum bürokratik bir zümre tarafından sahiplenilince, kendilerini dışlanmış hisseden halk, çeşitli şekillerde birlikler oluşturarak, aidiyet duygusunu tatmin edeceği gruplaşmalar oluşturur. Bu durum, mevcut toplumsal sistemlerin en zayıf noktasıdır ve toplumu içten içe kemiren, parçalayıcı bir hastalık oluşturur. Her tür anarşi, mafya, çete, etnik veya dinsel gruplaşmanın kökeninde bu aidiyet dürtüsü yatar.

9- TBÖ’de farklı görüş sahipleri yönetimi (devleti) ele geçirme yarışı içindedirler. Bu nedenle, bürokrasi çarkının içine kendi görüşlerine uygun adamlar yerleştirirler. Bürokrası çarkı bu şekilde farklı görüşlerce parsellenmiş olur. Her biri kendi görüşündekilerin çıkarını savunacak, diğerlerini baltalayacak tutum içinde olduklarından, hak-hukuk sistemi yaralanır: Herkes kendini vatansever görüp, karşıtlarını yok edecek tutum-ve davranışlara girdiğinden, bir sürü çeteleşme ortaya çıkar. Susurluk, Ergenekon-davası, faili-meçhul cinayetler, sonuç alınamayan davalar, yolsuzluklar, çeteleşmeler, vs. kaçınılmaz olurlar.

10- TBÖ, toplum malları tepedekilerce sahiplenilir. Halk kendini toplumsal sistemin bir ortağı olarak görmediğinden, yaptığı işlerde sadece kendi çıkarını gözetecek davranışlara yönelir; devleti yönetenler ise herkesin başına bir bekçi dikmek zorundadırlar, bu ise olanaksızdır; vs..

Tepeye yerleştirilen lider ister en iyisi, ister en kötüsü olsun, yukarıda sıralanan toplumsal sorunların oluşması kaçınılmazdır. Bu nedenle liderlik sistemine dayalı bir toplumsal sistem savunucularının mantıksal değerlendirme sistemlerinde bir bozukluk olması gerekmektedir.

Bu mantıksal değerlendirme bozukluğunun nedeni ise,

http://blog.milliyet.com.tr/dom-eki-7c--atalarimizin-doga-anlayisi-3/Blog/?BlogNo=327623

http://blog.milliyet.com.tr/dom-eki-7b--atalarimizin-doga-anlayisi-2/Blog/?BlogNo=327621

http://blog.milliyet.com.tr/dom-eki-7a--atalarimizin-doga-anlayisi-1/Blog/?BlogNo=327620

dizininde verilen bilgiler sonucu olarak vurgulanan şu paragrafta yatmaktadır:

“Sonuç olarak şu değerlendirmeyi yapmak gerekir: Atalarımızın hem zaman (ve hayat) anlayışı, hem doğadaki oluşturucu güç-kaynağı anlayışı kökten hatlıdır. Bu hatalı görüşlerin gelenek ve göreneklere dönüştürülerek, nesilden nesile otomatik olarak aktarılması, bulaşıcı bir sosyal hastalık etkisi oluşturmuştur. Çünkü dinamik sitemler fiziği gereği çocukluk evresinde oluşturulan SimKırKölSab faktörünün hatalı yönde oluşması, bu hatalı sinaps oluşumlarının ömür boyu sürmesine neden olur. Yani çocukluk evresinde oluşturulan mantık-çarpıklığı, tüm hayat boyu etkili olur. Bu sosyal hastalığın bizlere çocukluğumuzda bulaşmış olması nedeniyledir ki, toplumsal hayatın önemini hepimiz bilmemize rağmen ona bizzat sahip çıkmayız; “devletin malı deniz, yemeyen domuz”,”sana ne, babanın malı mı?” gibi toplumsal sisteme tam ters düşen davranışlarda bulunuruz veyahut o tür davranışlarda bulunanlara mani olmaya çalışmayız.”

 
Toplam blog
: 45
: 973
Kayıt tarihi
: 14.08.10
 
 

K.T.Ü.de paleontoloji ve tarihsel jeoloji öğretim üyesiyim (Prof. Dr.). Yeryuvarında hayatın oluşum ..