Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Eylül '08

 
Kategori
Öykü
 

Düdüklü tencerenin boşboğazlığı

Düdüklü tencerenin boşboğazlığı
 

yavaş yavaş biter özgürlükler


- Alo, polis karakolu mu ?

Bir erkek sesi yanıtladı :

- Evet bayan, ne istemiştiniz ?

Kadın, telefonda fısıldadı :

- Lütfen din polisini bağlar mısınız ?

- Ayrılmayın bayan.

Telefonda bekleme müziği yerine geçen bir iki dakikalık Kuran dinletisinin ardından, biri telefona cevap verdi :

- Buyrun... Din polisi. Bir sorun mu var ?

Kadın anlattı :

- Ben, 4. Sokakta, Özgürlük Apartmanında oturuyorum. Komşumun düdüklü tenceresi tıngırdıyor. Kadın, mübarek ramazanda yemek yapıyor.

- Yemek yaptığını nereden biliyorsunuz ?

- Söyledim ya size, tenceresi tıngırdıyor... Ekmek almış, süt almış, yoğurt almış. Gördüm valla... Saate bakar mısınız ? Saat sabahın on buçuğu daha !

- Adresinizi verir misiniz ? Bu ahlaklı hareketinizden dolayı Allah sizden razı olsun.

- Yazın adresimi. 4. Sokak, Özgürlük Apartmanı, Daire 6. Ama tencere, 5 numarada tıngırdıyor.

- Yazdım, sağ olun.

Polis komiseri, telefondaki kadının söylediklerini araştırmak üzere bir müfettişle iki polis memuru yolladı. Din Polisinin aracı apartmanın önünde durdu. Arabadan sadece müfettiş indi, güvenlik kulübesine doğru yöneldi. Güvenlik görevlisi Azouz, oturduğu taburede tek gözüyle uyuyor, ötekiyle apartmana girip çıkanı denetliyordu. Bir yandan kendisine doğru gelen adamın niyetini anlamaya çalışırken, öte yandan, adamı hiç de önemsemiyormuş gibi görünüyordu. Ama gelenin niyetinin ne olduğunu anlamasına fırsat kalmadı. Polis kendini tanıtır tanıtmaz Azouz taburesinden fırladı, uykusu iyice dağıldı... Gözlerini ve kulaklarını iyice açtı.

- 5 numarada kim oturuyor ?

- Genç bir çift oturuyor komiserim.

- Evliler mi ? Çocukları var mı ?

- Bir erkek çocukları var.

- Ne iş yaparlar bunlar ?

- Adam, bir şirkette muhasebeci; karısı da garajda çalışıyor.

Müfettiş şaşırdı, güvenlikçinin cevabını düzeltti :

- Tam tersini mi söylemek istedin ?

- Hayır komiserim, olanı söyledim.

- Nasıl insanlar bunlar ?

- Kadın tesettürlü, kocası değil.

- Kocası değil de ne demek ? Nasıl yani ? diye sordu polis hiçbir şey anlamadan.

Azouz kendini toparladı ve düşüncesini açıkladı :

- Kocası sakallı değil !

- Köse mi yoksa okunmuş sakalla dolaşmayı mı reddediyor ?

Azouz, bu konuda kesin bir bilgisi olmadığından, o anda aklına ilk gelen yalanı savurdu :

- Komiserim, adamın bir deri hastalığı var herhalde... Başka ne olabilir ki ? Zararsız insanlara benziyorlar.

Müfettiş, kafasını kaşıyıp şöyle bir düşündü; bir deri hastalığı yüzünden mübarek ramazanda oruç tutmamak olur muydu yani ? Bunu müftü-komisere danışacaktı. Yanında getirdiği iki polis memurunu çağırdı ve Azouz’dan, üçüncü kata kadar kendileriyle birlikte gelmesini istedi. Asansör durduğunda, asansörden ilk olarak güvenlik görevlisi çıktı ve otomat düğmesine bastı. Koridorun ışığı, bir süre için yandı. Müfettiş, yanındakilere, sessiz olmalarını işaret etti. Kuşku uyandıran bir gürültü işitmek, ya da bir koku duymak için kulaklarını dikti, havayı kokladı, ama hiçbir şey işitmedi, hiçbir koku da gelmedi burnuna. Geç kalmışlardı, tencere artık tıngırdamıyordu, yemek kokusu da dağılmıştı. Bir an için düşündü, sonra 5 numaralı dairenin zilini çalmaya karar verdi.

Genç bir kadın açtı kapıyı. Müfettiş sordu :

- Ahlaklı insanlar bize düdüklü tencerenizin tıngırdadığını ve düdüğünün öttüğünü haber verdiler, doğru mu ?

- Evet müfettiş bey, dünyadaki bütün düdüklü tencereler gibi...

- Peki bu tencerenin içinde ne pişirdiniz, söyleyin bakalım !

- Öğle yemeğimizi...

- Peki, siz mübarek ramazanda yemek yemenin yasak olduğunu bilmiyor musunuz ?

- Benim küçük bir çocuğum var, kocam da hasta. Doktor, kocama yemek yemesi için izin verdi...

- Doktor, kocanızın hastalığını kanıtlayan bir belgeyle, ramazanda yemek yemesinde bir sakınca olmadığını kanıtlayan bir rapor verdi mi peki ?

- Hayır, ama kocam ilaç kullanıyor, reçetesi var ilaçlarının. Hemen gidip getirebilirim.

Kadın içeri girdi, elinde şurup şişeleri ve ilaç kutularıyla dolu plastik bir poşetle geri geldi.

- Bakın, dedi.

- Bunlar yeterli kanıt değil. Kocanız nerede ? Söylediklerinizin doğru olup olmadığını anlamak için onu doktora götürmemiz gerekiyor.

- İş yerinde...

- Komşularınızın dinî duygularına birazcık saygınız olsaydı yemeğinizi düdüklü tencerede pişirmek yerine, daha sessiz bir tencerede pişirirdiniz...

- Ee, herhalde ben de hastayım müfettiş bey, şimdi doktora sorsanız, nereden bilecek bunu !

- Vay vay ! Demek üçünüz de oruç yiyorsunuz ramazanda ?

Müfettiş, kadını tutukladı, kocasını da iş yerinden alıp her ikisine soruşturma açtı. Müftü-komiser iki zanlıyı soruşturmaya aldığı sırada, baş komiser okul müdürünü çağırdı ve bu çiftin çocuklarının hangi sınıfta olduğunu sordu.

Saat on altıda, Kuran okuma, okulun bahçesinde topluca namaz kılma, ulusal marş ve bayrağı selamlama işi sona erince müdür, bazı öğrencileri odasına çağırdı. Çocuklar, sıraya girip odanın kapısına gittiler. Müdür, öğrencileri teker teker odasına aldı. Sırası geldiğinde öğrenci kapıyı çaldı, “gir” komutunu duyuncaya kadar bekledi. İçeri girdiğinde, kendini kocaman bir çalışma masasının arkasında çalım satan gözlüklünün karşısında buldu.

- Nerede oturuyorsun sen ?

- 4. Sokak, Özgürlük Apartmanı, 5 numaralı dairede.

- Annen baban ne yapıyorlar ?

- İbadet ediyorlar, efendim.

- Hayır, bir işte çalışıyorlar mı diye sordum.

- Evet, Allah için ve vatan için çalışıyorlar.

- Saat kaçta yemek yiyorsunuz siz ?

- Yemek hazır olunca, efendim.

- Ramazanda oruç tutuyor musunuz peki ?

- Evet efendim, bütün ramazan boyunca... Pazartesi ve perşembe günleri... ayrıca diğer bütün mübarek günlerde...

- Kim öğretti sana bu cevapları vermeyi ? diye sordu müdür.

- Annem öğretti, efendim.


Moha SOUAG
Çeviri: Zelin Artuğ (Eylül 2008)

 
Toplam blog
: 142
: 969
Kayıt tarihi
: 04.07.08
 
 

Yaşam, sorulardan ve yanıtlardan oluşmuş. Her soru, aynı zamanda kendinin yanıtı... Çift yumurta ..