Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

26 Eylül '08

 
Kategori
Öykü
 

Çam sakızı, bayram ikramı yazılar

Çam sakızı, bayram ikramı yazılar
 

insanca el ele


1- Açlık

Çocuğun biri acıktı. Ağlamaya başladı. Gözünden dökülen ilk yaş bir buğday tanesine, ikincisi bir damla suya, üçüncüsü de buğday tanesini olgunlaştıracak güneş ışınına dönüştü. Büyük bir buğday başağı yeşerdi. Rüzgar çok güçlü esti ve başaktaki taneler bütün yeryüzüne yayıldı. Yağmur, onları suladı, güneş olgunlaştırdı. Küçük çocuğun annesi taneleri topladı, öğüttü, kocaman, yuvarlak bir hamur yaptı ve bunu güneşte pişirdi. Böylece, yerküre bir ekmek somununa dönüştü. Ne var ki canı isteyen herkes bu ekmekten bir parça kesip yemeye başladı.

Geceleri ne zaman bakışlarımızı gökyüzüne çevirsek, gökyüzünde parıldayan binlerce yıldız görürüz. İşte bu yıldızlar, annelerinin yaptığı ekmekten kendilerine yiyecek tek lokma kalmayan küçük çocukların gözyaşlarıdır.

2- Boğalar ve sinekler

İki beyaz boğa, büyük bir ormanda sessiz sakin yaşamaktaydı. Ormandaki öteki hayvanlar bu iki boğanın yağ tulumu olduklarını düşünüyorlardı; çünkü boğalar bembeyazdı. Bu boğalar birlikte yaşadıkları gibi, her yere birlikte gidiyorlar, birlikte savunuyorlardı kendilerini; bu yüzden hiçbir hayvan onlara yaklaşmaya cesaret edemiyordu. Bir gün, boğalardan biri, öteki boğayı yalnız bırakıp biraz uzaklaşmak zorunda kaldı. Geri döndüğünde iki çakalın yol arkadaşına saldırıp onu öldürdüklerini gördü. Aslanlar, ilkin boğanın öldürülmesini seyrettiler, sonra da çakalları kovup boğayı tıka basa doyuncaya kadar yediler. Yedikleri boğadan geri kalan parçaları kaplanlara bıraktılar. Sonra sıra çakallara, sırtlanlara, akbabalara geldi. En sonunda işi bitirmek kargalara kaldı. Karıncalar da kemikleri ve yere düşen kırıntıları temizlediler. Sinekler geldiklerinde kendilerine yiyecek hiçbir şey kalmadığını görünce, çok sinirlendiler. Hayatta olan öteki beyaz boğaya saldırdılar. Burun deliklerine kondular. Beyaz boğa sinekleri burnundan soluyup püskürttü. Sağrısına kondular, kuyruğunu savurup kovdu onları, ama boşuna. Sinekler boğayı öyle bir rahatsız ettiler ki boğa onlardan kurtulmayı bir türlü beceremedi. Küçücük sineklerle savaşmakla arkadaşının öcünü almış olmayacaktı ama öyle çoktular ki görüntüleri bile onu rahatsız etmeye yetiyordu. Bütün gece uyumayıp sineklerden kurtulmanın yolunu düşündü. Sabah olduğunda çareyi bulmuştu. Cıvık mı cıvık iki kocaman mayıs saldı. Sinekler b.k deryasında boğulup gittiler.

3- Sinek ve general

Uzun zaman önce, daha sinek öldürücüler yokken bir general vardı. Giysisi madalyalarla doluydu, mermerden yapılmış çok güzel bir sarayda yaşardı. Bir sineğin gelip onu canından bezdirdiği güne kadar mutlu yaşadı. Sabah sabah öfkeyle yatağından fırlamasına neden olan yaratık da, kahvaltısını yaparken ekmeğine ve kahve fincanına konup midesini bulandıran ve kahvaltı sofrasından kalkmasına neden olan yaratık da bu aynı sinek olmalıydı; üstelik onu attan düşüren, köpeğine ısırtan da bu sinekti. Berbat bir sinekti bu.

General bir sinek raketi aldırdı, küçük sineği uçtuğu her yerde kovalamaya başladı. Sineğin konduğu yerlere erişmek için duvara merdiven dayıyor, sandalyenin tepesine çıkıyor ya da hoplayıp zıplayarak onu öldürmeye çalışıyordu ama sinek, generalin elinden kurtulmayı başarıyordu. Bazen mobilyaların arkasına saklanıyor, bazen tavana konuyordu; ama en çok da mutfak masasının üzerine konup, sere serpe yayılmayı seviyordu.

Bazıları, daha şimdiden, zavallı generalin çıldırma noktasında olduğunu düşünmeye başlamışlardı bile.

Bir gün general bin asker çağırdı evine. Her biri eline bir sinek raketi alıp generalin evinde siper aldı. Askerler sineğin konduğu her yere ellerindeki raketlerle saldırıyorlar, raketlerini duvarlara, eşyalara, yiyeceklere doğru savuruyorlardı.. ama boşuna... Mobilyalar parçalandığıyla, yiyecekler ezildiğiyle, perdeler yırtıldığıyla, bardaklar kırıldığıyla kalıyordu.

Sonunda generalin aklına parlak bir fikir geldi. En iyi topçularını çağırdı. En büyük toplarını ve en yeni güllelerini getirtti. Her birliğini sarayın bir odasına yerleştirdi ve uçan her şeye –kızböceği bile olsa- ateş etmelerini emretti. General, o andan itibaren, o güzelim sarayında ancak bu şekilde mutlu mesut yaşayacağına kanaat getirdi. En sevdiği koltuğuna oturdu, kahvesini getirtti, höpürdeterek, tadını çıkara çıkara kahvesini içmeye başladı. Sineğe gelince... generalin kendisine karşı açtığı savaş umurunda bile olmadığı gibi, bir de üstelik, kendisiyle birlikte eğlensinler diye bütün sülalesini generalin sarayına davet etmişti.

Ertesi sabah, general biraz temiz hava almak için pencereleri açtığında bir sinek sürüsü hızla içeri daldı ve sinekler, sarayın bütün duvarlarına, tavanlara, topların ağzına ve topçuların burunlarına kondular. Topçular, generalin emirlerini yerine getirdiler ve bütün gün sineklere top yağdırdılar. Üzerine bir sineğin konduğu en son duvarı da yerle bir etmeden saldırıyı kesmediler.

4- Giysi

Giysisini ısmarlarken, kendine bir de kişilik ısmarladı. Aşkı kesip biçti, namusa dikiş attı; sonra gerçeği astarladı, açık yürekliliği düğmeledi, cesareti dikti, onuru yamadı. Böylece, giysisiyle bütünleşti.

5- İş adamı

Gün geldi, adam bir zamanlar yitirdiği kafasına ihtiyaç duydu. İşini gücünü bırakıp, kafasını aramaya koyuldu. Sonunda aradığını buldu bulmasına da bütün işini kaybetti. Sonra işi gücü yokken bu kafanın ne işe yarayacağını düşündü..

6- Üç maymun

Bir kral, konuşanların dilini koparıyor, görenlerin gözlerini oyuyor, işitenlerin de kulaklarını kesiyordu.Krallığındaki bütün erkekler ve bütün kadınlar böyle budanmış gibi olunca, dilsiz, gözsüz ve kulaksız çocuklar doğdu yalnızca.

7- Kuştüyünden düşler

Kuş tüyü uçuyor, havada süzülüyor, o yana bu yana salınıyor, kuşun kanadında ışıl ışıl parlıyor, kuş kanadından dökülüyor. Yumuşacık kuş tüyü, telek ya da hav tüyü, tuğ, sorguç... her ne ise, alt tarafı bir toz alma süpürgesi işte!

Moha SOUAG
Türkçesi: Zelin ARTUĞ (Eylül 2008)

 
Toplam blog
: 142
: 969
Kayıt tarihi
: 04.07.08
 
 

Yaşam, sorulardan ve yanıtlardan oluşmuş. Her soru, aynı zamanda kendinin yanıtı... Çift yumurta ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara