Dünyanın En Harika Manzarası

Çok küçük canlıların ölüleri, İtalya' daki "dolomit" ler gibi gökyüzüne yükselen dağlar meydana getirmeye varıncaya dek birikirler, ya da Güney Alpler' deki Verdon Boğazı gibi çok derin yarlar oluştururlar.


Bu canlılar, üzerinde kümelendikleri dayanak noktasını çok canlı renkleriyle donatan, altı ya da sekiz yapraklı irice çiçeklere benzerler. Öyle ki, onları tıpkı gerçek ağaçların üzerinde açmış çiçeklere, gerçek bir halının üzerindeki süsleme motiflerine veya yastıklardaki oya işlerine benzetebilirsiniz. Yeryüzündeki hayvan türlerinin, cinsleri ve familyaları öylesine çok, bilimsel adları öylesine karışıktır ki, bu küçük canlıları adlandırmak için yanlış ama belirsiz olan "mercan" ismi kullanılır.


Çiçeği andıran bu varlıkların her biri, gerçekte bir hayvandır!.. Ve bu hayvanlar ortak bir konut kurmak için biraraya toplanmışlardır. Üzerinde kümelendikleri destek gelişerek dallanıp budaklanır. Bu ortak konutun sakinleriyse, içerisinde besin maddeleri dolaşan bu kanalların yardımıyla sürekli temas halindedirler. Ev sakinleri ölür, lâkin konut kalır. Hattâ onun üzerine yeni bir konut kurulur. "Mercan resifleri" adı verilen kayalıklar işte böyle, ölü yaratıkların üzerinde yükselen canlı yaratıklardan meydana gelmiş sonsuz piramitlerden kuruludur.


Denizin altındaki bu ağaçlar, dallar, çalılıklar, demetler, çoğalıp yayılırken aralarında çeşitli boşluklar, koridorlar, mağaralar meydana gelir. Bu da, başka hayvanların bu boşluklarda barınabilmelerini sağlar. Öyle ki süngerlerden balıklara varıncaya kadar, belli başlı deniz dibi hayvan türlerinin hemen bütün örneklerini, bir eşi daha olmayan şekil ve renk zenginliği içerisinde burada görmek mümkündür.


Bunun böyle olduğunu, yeryüzünün en ilginç köşelerini görmüş bir insan dahi hiç düşünmeden doğrular. Gerçekten mercan kayalıkları dünyanın en güzel, en renkli, en değişik, en büyüleyici manzarasıdır. Onların bu masal bahçesinde gezindiğiniz zaman; o eşsiz renkleri yüzünden balıkları birer çiçek, çiçekleri birer hayvan, hayvanları birer bitki zannedersiniz. Bütün bu güzelliğin tadını çıkarmak için, sadece bir sualtı maskesi yeterlidir.


Bize bu dünyada olduğumuzu unutturacak derecede büyüleyici olan bu güzellik karşısında yalnız duygulanmakla kalmayıp, olup bitenleri biraz daha anlamaya çalışalım. Bu çarpıcı manzara, mercanların gelişmek için ılık, temiz ve havası çok sık değişen bir suya ihtiyaç duymalarının sonucudur. Böyle bir su ancak ve ancak tropikal bölgelerde vardır. Temiz su ise kesinlikle nehirlerin uzağında bulunur.


Suyun oksijen bakımından zengin olması, denizin dalgalı ve köpüklü olmasıyla orantılıdır. Demek ki mercanlar ister istemez ekvatoral bölgelerde, dalgaların adeta dövdüğü kıyılarda yaşarlar. Üstelik kıyılara da gerek yoktur; çünkü onlar kendileri zaten bir kıyı oluştururlar. Dallı budaklı kayalarının üzerinde dalgaların köpürerek parçalandığı dalgakıranlar meydana getirirler. Çünkü mercanlar dalgalara karşı bulundukları zaman iyi gelişebildikleri için hep açık denize doğru ilerlerler.


Dalgalara karşı kurdukları bu setlerin arkasında suyun durgun olduğu, aynı zamanda yakındaki dalgalar yüzünden oksijeninin yenilendiği, mercanların geçmişteki sabırlı çalışmaları neticesinde dip kısmının yükseldiği bir bölge kalır. Az evvel sözünü ettiğim, o dünyanın en harika manzarası, işte bu köpüklü dalgaların biraz gerisinde kalan bölgedir.