Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

10 Haziran '11

 
Kategori
Deneme
 

Duygular uydurma mı?

Duygular uydurma mı?
 

duygu


Aşkın tarifiyle uğraşıyorlar. Tarif için eski dilde şöyle bir tanım vardır, daha doğrusu tarifi tarif eden bir cümle “etrafını cami, ayarına mani”, yani ilgili her şey kapsanacak, ilgisizler dışarıda kalacak. Neyi tarif ediyorsanız tarifin içinde ilgili her şey olacak, ilgisiz bir şey olmayacak. Aşkın tariflerinde ilginç bir durum var, sevgi, arkadaşlık, dostluk, tutku, acı, gibi ilgili ilgisiz her şeye rastlıyorsunuz. Aşkı tarif etmemek için çabalıyoruz, özellikle evrensel bir tarif bulamıyoruz, o zaman tarif edemediğimiz bir şey yoktur demek durumunda kalıyor muyuz acaba? Tarifi yoksa aşk da yoktur. Ne iddialı bir cümle oldu. Bakın size bazı aşk tariflerini yazayım: 

Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk. 

Aşk dediğin laftır. 

Aşk, bir gülüş, bir bakıştır. 

Aşk kavuşmamaktır. 

Aşk bir kimyasal reaksiyondur. Aşk kör olmaktır. 

Aşkını başkası ile aynı yatakta gördüğünde hala onun peşinden koşmaktır. 

Aşkı bir kenara bırakırsak, maddi olmayan şeylerin tarifi yoktur, yani duyguların tarifi yoktur, aslında tarifi olmayan bir şey yoktur, yani duygu yoktur. Biz bunca zaman yok olan, var olmayan şeyler için mi hayatımızı heba ediyoruz? Bir “şey” herkese göre değişiyorsa, o “şey” sadece tarifi yapan kişide bir anlam kazanır. Peki farklı yaşanan duygulara nasıl oluyor da biz ortak bir ad verebiliyoruz? Aşk benim için başka, senin için başka ve onun için başka anlamlara, sahipse ben, sen, o o “şeye” aşk demekte birleşiyoruz? 

Kapı, pencere yüz yıllar boyunca aynı tarifle yaşarken ve hatta sanal ortamda bile kapı denince kapı tanımına göre bir oluşum, pencere denince pencere tanımına göre bir oluşum ortaya çıkıyorsa bu hepimizin anlayacağı bir durumdur. Ama aşk zamanlara, yerlere, kültürlere göre farklı tarif ediliyorsa, bu farklılıklara aşk adını vermek çok anlamlı olmuyor. 

Duygular yok, duygular uydurma, duygular fanteziden öte bir şey değil dersem haksız sayılmam değil mi? Ya da yanlış yoldayım da, bu yoldan çıkış bulamıyorum gibi bir durumda mıyım acaba? Biraz daha materyalist olayım, madem buraya kadar geldim, “ölçülemeyen bir şey yoktur” dediğimde eyvah eyvah nelerle karşılaşacağım bilemiyorum? Sevgi yok, aşk yok, nefret yok, kin yok bunların hepsi uydurma, bunların hepsi sanrı. İşin içinden çıkmakta zorlaştırmak hoşuma gidiyor konu ve kavramları. Bir deney yapmak mümkün olsa, beş yeni doğmuş çocuğu alıp ıssız adaya bıraksak, bu arkadaşların yaşamasını sağlasak ama hiçbir şey öğretmesek, parayı, pulu tanıtmasak, sevgi ve nefretten söz etmesek ne olur acaba? Aşk olur mu, yoksa güdüsel bir üreme duygusunun sonucunu mu görürüz? 

Duygular uydurma mı? 

 
Toplam blog
: 283
: 1304
Kayıt tarihi
: 04.12.06
 
 

Nükleer fizik doktoru, şiir yazmaya çalışıyor, kalite yönetim sistemleri danışmanı, öykü deneme yaza..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara